Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan ve mültecilerin dönüşüne karşı tuhaf kampanya!

Sudan, askeri savaşın yanı sıra, kamuoyunu etkilemeyi, zaman zaman karışıklık yaratmayı, çekişmeleri körüklemeyi, öfke yaymayı ve moral bozukluğu yaratmayı amaçlayan şiddetli bir medya ve psikolojik savaşın sahnesi oldu ve olmaya devam ediyor. Burada yanlış bilgi birincil silahken, sosyal medya platformları bu savaşta kilit bir savaş alanıydı. Nedeni de bu platformlarda paylaşımların yayılma hızı, birçok kişinin incelemeden veya araştırmadan gönderileri paylaşma eğilimidir. Bu da bu platformların önemli bir etki gücü olduğu, elektronik ordular veya belirli bir amaca sahip kişiler tarafından yürütülen dezenformasyon kampanyalarına kapıyı açtığı anlamına geliyor.

Son dönemde mültecileri ve yerinden edilmiş kişileri zorla göç ettirildikleri evlerine geri dönmemeleri yönünde ikna etmeye çalışan, yoğun korkutmaya dayanan bir söylem yaygınlaştı. Bu durum, ordunun geniş alanların, özellikle de Hartum'un kontrolünü yeniden ele geçirmesinin ardından geri dönüşlerin hız kazandığı bir zamanda gerçekleşiyor. Korkutma söyleminde kullanılan dil de benzer şekilde ordunun kontrolündeki bölgelerdeki güvenlik durumunun istikrarsız, hatta tehlikeli olduğu, su, elektrik, sağlık, eğitim gibi temel hizmetlerin bulunmadığı, yani yaşanmaz olduğu yönünde abartılı ifadeler içeriyor.

Bu kampanyanın bir diğer boyutu da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ve destekçilerinin, öncelikli olarak enerji projelerini, elektrik tesislerini ve bazen de iltica merkezlerini hedef alarak insansız hava araçları savaşlarını tırmandırmasıdır. Bu saldırılar tek başına savaşı kazandırmaz, ama halkın acı ve sıkıntılarını artırır, HDK tarafından sistematik olarak tahrip edilen altyapının onarılması çabalarını engeller.

HDK unsurları da kuzey bölgelerini hedef alıp saldırmakla tehdit eden videolar yayınlayarak kampanyaya katılıyorlar. Yine bu hafta Omdurman'ın güneyindeki el-Saliha bölgesinde bir grup sivilin öldürülmesine ilişkin korkunç ve kınanması gereken bir videoda olduğu gibi, sivillere karşı işlenen katliamların videolarını yayınlıyorlar.

Bu kampanyaların ortak paydası, halk arasında korku uyandırarak ve moral bozukluğu yaratarak öfke yaratmaktır. Orduya ve askeri harekâtına yönelik halk desteğini zayıflatmak ve ordunun elde ettiği muazzam zaferleri, onları halka güvenlik getirmemiş veya onlara makul yaşam koşulları sağlamamış gibi göstererek önemsizleştirmektir.

Bunun ötesinde, kampanyalar, yaşam koşullarının kötüleştiği ve insanların sıkıntılarının arttığı gerekçesiyle, ordunun müzakerelere geri dönmesi ve uluslararası toplumun müdahale etmesi yönünde baskı oluşturmayı amaçlıyor olabilir. Savaş boyunca kıtlık ve açlıktan, sivilleri korumaya kadar çeşitli bahaneler ve başlıklar altında uluslararası müdahale için ortam yaratmaya çalışan güçler vardı. Ordunun zaferleri, halkın evlerine dönmesi ve hayatın yeniden canlanması oynadıkları bu bahsin şansını zayıflattığı için, insanları yıldırma kampanyaları ve caydırma girişimleri, sığınılan ve iltica edilen bölgelerden geri dönüş yolculuklarını durdurma girişimleri arttı.

Bu kampanyalar, geleneksel medyadaki makaleler, sosyal medya platformlarındaki gönderiler ve yorumlar, Hartum'daki Onkoloji Hastanesi'nde radyoaktif sızıntı olduğu, Omdurman'ın kuzeyindeki Vadi Sayidna Askeri Üssü’nün HDK’nin insansız hava araçları tarafından değil, Amerikan ve İsrail uçakları tarafından bombalandığı söylentisi gibi söylentiler yaymak dahil olmak üzere birden fazla araç kullanıyor. Bütün bunlar, halk arasında kaygı yaratmak, durumun güvenli olmadığına ve savaşın tırmandığına inandırmak amacıyla yapılıyor. Bu psikolojik ve medya savaşının tarafları, geri dönmeye karşı uyarmakla yetinmiyor, sığınılan ülkelerde ve iltica edilen bölgelerde kalmak tek kabul edilebilir seçenekmiş gibi, gönüllü geri dönüşe yönelik her türlü girişimi baltalamaya çalışıyor.

Sudanlıların geri dönmesini engellemenin arkasında insani endişeler veya güvenlik kaygıları yatmıyor; çoğunlukla siyasi çıkarlar ve hesaplar yatıyor. Vatandaşların dönüşünü ordunun ve saflarında savaşan güçlerin zaferinin teyidi olarak görenler var ve onlar bunun teyit edilmesini istemiyorlar. Sudan'daki yoğun kutuplaşma ikliminin sonucu da budur; kimileri ordunun zaferini bir yenilgi olarak görürken, kimileri de HDK’yi kendi ajandalarını hayata geçirmek için bir araç olarak görüyorlar.

Aklı başında hiçbir insan, savaşın Sudan'da zor koşullar yarattığını, altyapının yaygın ve sistematik bir şekilde tahrip edilmesinin temel hizmetlere zarar verdiğini inkar edemez. Ancak savaşın izlerini ortadan kaldırmak için önemli çabalar sarf ediliyor. Sokaklar temizleniyor ve dezenfekte ediliyor, temel hizmetler onarılıp yeniden sunuluyor. Evlerine dönen vatandaşlar da evlerini güvence altına almak ve yeniden inşa etmek için coşkuyla bu çabalara katılıyorlar. Komşularına ve tanıdıklarına geri dönme, yeniden inşaya katılma ve normal hayatı geri getirme çağrısı yaptıklarını görüyoruz.

Sürgün, sığınma ve iltica yaşamı kalıcı bir durum veya insanların teslim olduğu bir tercih olamaz. Sudan, mülteci kamplarında veya merkezlerinde değil, mahallelerinde, köylerinde ve şehirlerinde yaşayan evlatlarının iradesi ve çabalarıyla, zorlukların büyüklüğü veya baskıların çokluğu ne olursa olsun, inşa edilecektir. Dönüş sadece kararlılığın ve iradenin zaferi değil, aynı zamanda yeniden inşanın, güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanmasının, toplumsal yapının bütünlüğünün korunmasının, anavatanın inşasına katılmanın, onu dağılmaktan, kaybolmaktan ve komplocuların emellerinden korumanın da temel taşı olacaktır.