Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Merhaba zombiler!

İngiliz yönetmen Danny Boyle’un ‘28 Years Later’ (28 Yıl Sonra) adlı filminin gösterime gireceği tarih olan 20 Haziran'ın yaklaşmasıyla –ki sinema yazarlarının ifadesiyle bu film beklenen büyük yapımlar arasında yer almakta– şu fikir üzerinde düşündüm: İnsanlar, ya da en azından insanların büyük bir kısmı, neden korku filmlerini sever? Özellikle zombi ve vampir filmlerini, yani yaşayan ölüleri ve kan emicileri insanlar neden sever?!

Bu tür yapımların büyük bir popülaritesi var. Sinema bilet satışlarının ya da ücretli dijital platformlardaki izlenme oranlarının verileri bunu gösteriyor. Neden?!

Ünlü sinema eleştirmeni Muhammed Rıza, bu soruya Şarku’l Avsat’ta yayımlanan enfes bir yazıda cevap aramaya çalıştı.

Ancak yazıda beni en çok etkileyen şey, bu popülerliğin modern dönemdeki yorumuyla ilgili olan kısmıydı. Psychology Today dergisinde 2020 yılında yayımlanan bir makalede belirtildiği üzere, ekranda izlediğimiz şeylerin gerçek hayatta da başımıza gelme ihtimali en çok, o yıl yayılan Koronavirüs salgını sırasında kendini gösterdi.

Makaleye göre, insanların hastalığa yakalanma korkusu, evlerine kapanmaları, hayatın sıradan ve olağan akışından kopmaları, olası bir zombi istilasında yaşanacaklara en yakın durumu yansıtıyordu. Özellikle de salgının kaynağının bir virüs olması bakımından böyle diyebiliriz.

Bundan önce yapılan psikolojik açıklamalarda ise, bu ilginin sebebi olarak seyircinin izlediği sahnelerle arasında bir bariyer olması gösteriliyordu. Yani izleyici, zombi tarafından yakalanmayacağı bir güvenlik içerisinde; evinin salonunda ya da sinema koltuğunda oturuyor.

Douglas Rushkoff, ‘Present Shock: When Everything Happens Now’ (Şimdiki Şok: Her Şey Şimdi Olduğunda) adlı kitabında, insanları zombi filmlerini izlemeye iten şeyin hayatta kalma güdüsü olduğunu söylüyor. Çünkü bu filmler, sağlıklı olanlarla hastalıklı olanların bir dünya üzerinde egemenlik savaşı vereceği gerçekçi bir ihtimali gündeme getiriyor.

Muhammed Rıza, zombilerin modern hayatın dışında kalan figürler olduğuna işaret eder. Onlar, yasalar, kurallar ve yeni normlarla şekillenen çağdaş dünyadan azadedir. Hiçbir zombinin elinde akıllı telefon yoktur. Onların arasında emir veren bir başkan, ona boyun eğen bir halk da yoktur. Adeta yaşadığımız dünyaya karşı bir başkaldırıdır bu.

Gerçek dehşet ile kurgusal dehşetin iç içe geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Peki insanlar, zombiler ya da vampirler birbirlerine ne yaptılar?

DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki zulümleri, Irak’taki Haşdi Şabi, Suriye’deki Kaplan milisleri, Rusların Ukraynalılara ve Ukraynalıların Ruslara yaptıkları, Hutuların Tustilere ve Tustilerin Hutulara yaptıkları, Gazze’deki devam eden korku filmi…

İşte böyle bir ortamda, kıyamet günü ruhu ve canavarların ortaya çıkışı giderek güç kazanıyor. Yazarın o ürkütücü, karamsar ve destansı ifadesiyle, “Bunlar tüm mevcut uygarlıkların yok olacağı gün ortaya çıkacak olan ahir zaman canavarlarıdır”.