Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Müslüman-Komünist-Solcu

Kraliyetin temsilcisi, İngiliz mühürlerinin taşıyıcısı ve Downing Street 10 numaranın sahibi olan Birleşik Krallık Başbakanı'nın beyaz olması gerekiyordu. Ya da çok beyaz. Oxford'a gitmesi ve orada eski sömürgelerin örtmece adı olan İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth of Nations) ile ilişkileri yakından tanıması daha iyi olurdu. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Bugün Dışişleri Bakanı olan David Lammy, Birleşik Krallık'ın ilk siyahi Harvard mezunu. Babası ve annesi Karayip kökenli.

Dr. Lammy atandığında yaygara kopmadı. Kimse derisinin rengine bakıp durmadı. Eski imparatorluk anavatanında renk artık bir kimlik ya da ırkçılık değil. Artık ne Londra'da ne de Zohran Mamdani'nin şehri yönetmek üzere yola çıktığı New York'ta bu böyle. ABD Başkanı Donald Trump, insanların renk savaşının sonuçlarına öfkelendi, ancak bunu gösteremediği için kendince alay ederek şöyle dedi: “O komünist bir deli.” Komünizm suçlaması ABD'de 1970'lerden beri ortadan kalkmıştı. Kendi ülkesinde kendi kendine tükenmişti. Artık, belki seçim mitingleri dışında, olumlu ya da olumsuz bir etkisi yok.

Ancak Uganda doğumlu genç esmer adam sadece bir solcu değil, aynı zamanda bir Müslüman ve Filistin destekçisi. Belki de mücadelesinde gündeme getirdiği en önemli konu, New York'ta yarım milyon çocuğun cahiliye şairleri gibi yollarda uyuması.

New York'un liderliği, partilerin liderliğinden daha az önemli değildir. Cumhuriyetçi Donald Trump, kasım ayında ABD'nin en büyük ve dünyanın en önemli şehirlerinden birinin liderliğini Müslüman bir Demokratın kazanmasından pek hoşnut olmayacak.