Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Alaska zirvesi sonrası

ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki Alaska Zirvesi görüşmesinden, Trump daha fazla görüşme ile çıktı ve eski danışmanı John Bolton'a göre Putin'in uluslararası izolasyonunu kırdı. Bolton, “Trump kaybetmedi, ancak Putin açıkça kazandı” ve Ukrayna'daki kriz ve savaşın çözümünde herhangi bir ilerleme kaydedilmedi dedi.

Trump, “Anlaşmaya varılana kadar anlaşma olmayacak” derken, Putin İngilizce olarak, “Bir sonraki görüşme Moskova'da” dedi. Peki, Ukrayna konusunda ateşkes duyurusu da dahil olmak üzere en ufak bir ilerleme kaydedilemeyen üç saatlik müzakerelerin ardından Alaska Zirvesi başarısız mı oldu?

Moskova'nın Amerika Birleşik Devletleri'ne sattığı eski bir Rus kolonisi (1867) olan Alaska, Başkan Trump ve Putin arasında Ukrayna savaşı ve diğer konuların görüşüldüğü tarihi zirveye ev sahipliği yaptı. Zirve öncesinde Rusya Devlet Başkanı Avrupa ve ABD tarafından neredeyse tecrit edilmişken, Amerikan basınının “Sıfırdan kahramanlığa” manşeti ile duyurduğu gibi, bir sıfır iken kahramana dönüştü. Denklem Putin'in lehine döndü ve kendisi kahraman olurken, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy sıfıra dönüştü.

Alaska'dan sonra, Moskova’da görüşme daveti yapıldı ve bu, ateşkes konusunda taviz vermeyen ve hatta daha fazla yaptırımdan kurtulan Devlet Başkanı Putin için bir zafer anlamına geliyor. Buna karşılık Zelenskiy, siyasi gerçekçilikten uzak kaldığı ve Başkan Trump'ın kendisine hemen kabul etmesi için ısrar ettiği anlaşmadan faydalanmaya çalışmadığı için daha da yalnızlaşıyor. Söz konusu anlaşmanın acı verici olduğu doğru fakat Zelenskiy için daha iyi bir seçenek yok.

Ukrayna krizi Batı'da savaşı önleyecek ve fitilini sökecek bir şekilde ele alınmadı. Aksine, tüm çekingen kararlar ve müzakereler, savaş lehine daha fazla gerilimi artırma ve uzlaşmazlık ile sonuçlandı. Zaten zor ekonomik koşulların yükü altında ezilen Rusya'yı boğmak için Devlet Başkanı Putin'i Ukrayna'daki savaş bataklığına sürükleyen, sanki Batı ve NATO’nun kendisiydi. Gelgelelim bu politika, Rusya'nın önlenebilecek bir savaşı sürdürmesini sağlayan hızlı konumlanma yeteneğini göz ardı ediyordu.

Avrupa'nın Ukrayna kriziyle başa çıkma biçimi, benimsemek ve desteklemekti. Avrupalı ​​liderler “Ukrayna yalnız değil” diye tekrarladılar. Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna Cumhurbaşkanı ve vatandaşlarının “yalnız olmadığını” söyledi. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda “Ukrayna asla yalnız kalmayacak” dedi. Hollanda da bedeli ne olursa olsun, Ukrayna'ya mümkün olduğu sürece destek vermeye devam edeceğini açıkladı. Alaska Zirvesi'nden sonra, Batı'nın Ukrayna'daki savaşa yaklaşımı, özellikle ekonomik olarak Rusya'yı cezalandırma ve zayıflatma planlarıyla devam etti.

Ukrayna coğrafyası, savaştan önceki haline asla geri dönmeyecek. Zira krizin temel nedenlerinden biri, bölge haritasının yeniden çizilmesi ve bölgedeki ayrılıkçılarla ittifak halinde olan Rus bakış açısına göre demografik dağılımın yeniden düzenlenmesidir.  

ABD'yi endişelendiren husus, Ukrayna savaşının katlanan faturasıdır. Zelenskiy ise Trump’ın gelecekte kaybedebileceği bir fırsat olarak gördüğü herhangi bir olası taviz vermeden, ABD’nin savaşın faturasını açık çekle ödemeye devam etmesini istiyor.

Petrol, doğal gaz, madenler ve enerji kaynaklarına açılan kapı olan Alaska, Putin ve Trump'ın kabul edebileceği, Zelenskiy'nin ise reddetme gücü olmadan karşı çıkabileceği bir sonraki anlaşmanın ve olası çözümün ana hatlarını çiziyor. Zelenskiy’nin reddetme gücünün olmamasının sebebi, gelecekteki herhangi bir anlaşmada bedeli Ukrayna'nın servetinin yarısı olsa bile, toprakların ve özellikle de ilhak edilen 5 eyaletin Ukrayna’ya iade edilmesinin Putin’in haritasına göre söz konusu bile olmamasıdır.  

Alaska Zirvesi, Putin'in uluslararası sahneye dönüşü ve izolasyonunun sona ermesiyle sonuçlandı. Bu arada Zelenskiy, savaş zamanı diplomasisi konusundaki bilgisizliği sebebiyle tecrit edilme tarafından kuşatılmış durumda. Tarihin en uzun Soğuk Savaşı'nı yaşayan ve bunun yarısını dinamik diplomasiyle yürüten Rus diplomasisi ise bu sanatta ustalaşmış. Bay “Hayır” (2004'ten beri Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten, dolayısıyla modern Rus tarihinde en uzun süre görev yapan kişi olan Sergey Lavrov), “evet” kelimesinden ziyade “hayır” kelimesini kullanmasına, Fransa Cumhurbaşkanı ile atışmasına rağmen, savaş ve barış zamanlarında diplomasi, zaman kazanma ve masayı rakiplerinin aleyhine devirme sanatında ustaydı. Bu, Putin'in, karşılığında hiçbir şey teklif etmeden Amerikan kapısından uluslararası sahneye dönmesini sağladı.