İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Riyad – Washington: Yenilenen stratejik ortaklık

Suudi Arabistan Krallığı Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, önümüzdeki salı günü Amerika Birleşik Devletleri'ne tarihi bir ziyaret gerçekleştirecek. Bu ziyaret, seksen yıldır güçlü ve istikrarlı bir şekilde devam eden Suudi-Amerikan ilişkilerinin derinliğini yansıtıyor.

Ziyaret, özellikle bölge ve dünya için hayati ve hassas bir zamanda ve Krallığın, hızla değişen jeopolitik ortamda, yeni bir küresel dönemin özelliklerini şekillendiren niteliksel ve niceliksel gelişmelerin ortasında önemli bir dayanak haline geldiği bir dönemde gerçekleşmesi nedeniyle özel bir önem taşıyor.

Ziyaretin, seçkin konuk için önemli olduğu kadar, özellikle değişen küresel güç dinamikleri ve geleneksel uluslararası iki kutupluluğun ötesine geçen bir dünya ışığında, çalkantılı bir bölgede Suudi Arabistan'ın stratejik ağırlığını bir denge noktası olarak gören ev sahibi için de aynı derecede önemli olduğunu söylemek abartı olmaz.

İleri düşünen Amerikalılar, karmaşık bir uluslararası çevrede ve hızla değişen küresel meydan okumaların gölgesinde Riyad ve Washington arasındaki güçlü ilişkilerin sürdürülmesinin ve geliştirilmesinin önemini ve değerini anlıyor. Bu da Başkan Trump'ın ilk döneminde ilk ziyaretini, daha önce her Amerikan başkanının ilk gezisini yaptığı Londra’ya değil de Suudi Arabistan'a yapmasını açıklıyor.

Bilhassa Krallığı küresel yatırımlar, özellikle de büyük Amerikan şirketlerinden gelen yatırımlar için geniş ve cazip bir alana dönüştüren Vizyon 2030 ışığında, ziyaret, ekonomik, politik, güvenlik ve teknoloji alanlarında birden fazla düzeyde ikili iş birliğinin yeni bir aşamasını başlatmayı amaçladığı için özellikle önemli görünüyor.

Ekonomi her zaman uluslararası ilişkilerde son derece önemli bir tür köprü olsa da, bu ziyaretin siyasi ve güvenlik boyutları da hem Washington hem de Riyad için eşit derecede önemli.

Riyad, Washington ile ortaklığını bölgesel istikrarın sağlanması, çatışmaların sonlandırılması ve barışın teşviki için elzem görüyor.

Aynı zamanda, ziyaret, küresel ilgi odağı olan, oradaki gelişmelerin birçok kişiyi meşgul ettiği ABD'nin başkenti Washington D.C.'de Krallığın vizyonunu sunmak için de mükemmel bir fırsat gibi görünüyor. Bu sunum, Krallığın son yıllarda, özellikle 2017'den bu yana tanık olduğu başarılı sosyal ve ekonomik sıçramaları da içerecektir.

ABD İçişleri Bakanı Doug Burgum, 2025 Manama Diyaloğu kapsamında katıldığı bir oturumda, Suudi-Amerikan ilişkilerinin geleceği konusunda çok iyimser olduğunu vurgulamıştı. Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Başkan Donald Trump arasındaki görüşmenin ardından önemli duyuruların yapılmasını ve anlaşmaların imzalanmasını beklediğini de belirtmişti.

Ziyaret, Suudi diplomasisinin hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde başarılı bir varlık gösterdiği bir dönemde gerçekleşiyor. Suudi Arabistan diplomasisi, Moskova'dan Pekin'e felsefi söylem ve açıklamalar çağını aşan Doğu’dan, Brüksel'den Washington'a uzanan Batı modernizmi alanına kadar, karar alıcı başkentler ve düşünsel etki merkezleri arasında rasyonel ve nesnel dengeleri korumada usta olduğunu kanıtladı. Bu, eski dünya ve konforundan çağdaş küresel akıl ve en gelişmiş ürünlerine geçişi temsil ediyor.

Krallık bugün, modern teknolojinin yerelleştirilmesi ve geliştirilmesi dünyasında bir mihenk taşı gibi görünüyor. Bu nedenle, bu alandaki ikili ortaklıklara dair konuşmalar, iki dost ülke arasındaki görüşmelerde en önemli önceliklerden biri gibi görünüyor. Nitekim ekim ayı sonlarında Suudi Arabistanlı Humain Şirketi ile Amerikan Qualcomm Technologies Şirketi, Krallığın yapay zeka alanında küresel bir merkez olarak konumunu sağlamlaştırmayı amaçlayan tarihi bir anlaşmayı imzaladıklarını duyurdu.

Ayrıca, Başkan Trump'ın mayıs ayında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret sırasında, iki ülkenin, Amerikan savunma sanayi üssüne önemli Suudi yatırımlarını da içeren 142 milyar dolar değerinde mutabakat zaptı imzaladığını belirtmekte de fayda var.

Wall Street Journal'a göre, Riyad ve Washington arasında, Amerikan şirketlerinin Krallığa gelişmiş yarı iletken çipler ihraç etmesine olanak sağlayacak bir anlaşmaya varmak için görüşmeler ve istişareler devam ediyor ve bu görüşmeler sonuçlanmak üzere.

Siyasi cephede ise, ortak güvenlik ve savunma konuları şüphesiz masada olacak. Washington, Riyad'ın gerek bireyler gerekse gruplar olarak terörizm ile mücadelede, Kızıldeniz'de karasularının güvenliğini sağlamada ilerici bir ortak olduğunu, yine bir zamanlar komünizmin bölgeye sızması korkularına karşı bir siper görevi gördüğünü asla unutmuyor.

Suudi Arabistan'ın, başta Filistin meselesi olmak üzere, Ortadoğu'nun değişken siyasi denklemlerinde önemli bir aktör haline geldiği aşikâr.

Riyad, Fransa’nın ortaklığı ve New York Konferansı aracılığıyla dünyayı bağımsız bir Filistin devletini tanımaya yönlendirmede aktif ve etkili bir rol oynadı ve oynamaya devam ediyor. Bugün de yüksek sesle İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesi, uluslararası bir koruma gücünün konuşlandırılması ve Filistin Ulusal Otoritesi’nin Gazze'ye geri dönmesi ve desteklenmesi çağrısında bulunuyor.

Riyad'dan Washington'a, ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı mürekkebiyle yazılmış bir yol haritası uzanıyor.