Lübnan'ın en tehlikeli dönemini yaşadığını söylemek her aşamada kolaydır. Bu ne abartı ne de tekrarlamadır. Bunun nedeni, herkesin dile getirdiği İsrail tehdidi değil, Lübnanlıların bu tehlike konusunda anlaşamamalarıdır. Bir taraf, Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim ederek İsrail'in savaş ilan etmek için bahanesini ortadan kaldırmak isterken, diğer taraf bu silahların millete ve devlete ait olduğunu savunuyor.
Bu iki görüş arasında Lübnan (devlet, millet ve halk) yalnızca en tehlikeli dönemini değil, aynı zamanda en kötü, en vahim ve en kırılgan dönemini yaşıyor. Patlamaya giden yolda sıralanan uç noktaların oluşturduğu bu tabloda Cumhurbaşkanlığı Sarayı, savaşı önlemek için müzakere etmek üzere sivil bir diplomat atama kararıyla hem içeride hem de dışarıda sürpriz yaptı. Diğer sürpriz ise diplomatın kendisiydi: eski Washington Büyükelçisi Simon Karam.
Bu adamın, iki temel değerden -onur ve hukuk- asla taviz vermeyen köklü bir siyasal aileden geldiği biliniyor. Kendisi aynı zamanda, özellikle dayısı Jean Aziz ile tanınan, seçkin yargıçlar yetiştirmiş bir ailenin mensubu ve avukat. İsrailliler Cizzin bölgesini işgal ettiğinde, bir subay Jean Aziz’le görüşmek üzere onun -şimdi yeğenine ait olan- evinin verandasına gelmişti. Subay Arapça konuşuyordu. “Sizinle içeride, baş başa konuşmam mümkün mü?” diye sordu. Aziz, sakin bir ifadeyle “Buyurun” dedi. Subay içeri adımını atmak üzereyken Aziz onu durdurdu ve şu sözlerle uyardı: “Bizde evin mahremiyeti, silahınızı dışarıdaki eşikte bırakmanızı gerektirir.”
Ertesi gün, İsrail gazeteleri ‘Silahlarımızı korkutan cesur adam’ gibi manşetlerle doluydu. Lübnan siyasetinde daha öne çıkan bir konumda olan Jean Aziz, en olası cumhurbaşkanı adayıydı. O günkü karar Suriye'ye aitti. Şam, Aziz’e bir elçi göndererek seçim tercihlerini bildirdi ve küçük bir açıklama yaparak Suriye ile ilişkilerin özel olduğunu vurgulamasını rica etti. Aziz’in cevabı ise netti: “Böyle bir açıklamayı ancak başkanlıktan sonra yaparım; öncesinde söylersem, herkes bunu yalakalık olarak algılar.”
Simon Karam, siyasi kariyerinde bu izleri takip etti. Haklarından veya haysiyetinden ödün vermeyi reddettiği için birçok mevkiyi kaybetti. Kuşkusuz bu son derece hassas görev için seçilmesi, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın göreve geldiği ilk yıldaki en önemli kararlarından biriydi. Bu dönemde, aralarında en karmaşık olanı Şii cemaatiyle direniş anlayışı konusunda yaşadığı anlaşmazlık olmak üzere birçok engelle karşılaştı. Bu nokta, Karam'ın müzakere görevinde en zorlu olanı olacak.