Bu yılın, yani 2025’in sona ermesine sayılı günler kala geride kalan tabloya baktığımızda, yılın en belirleyici kırılma anının Haziran 2025’in sonunda yaşandığı görülüyor. Amerikan ordusunun İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırısı, bu yılın en çarpıcı ve en etkili olayı olarak öne çıktı.
Bu nitelikli Amerikan operasyonu (Gece Yarısı Çekici Operasyonu), İsrail ile İran arasında patlak veren ve 12 gün süren savaşla aynı döneme denk geldi. Söz konusu savaş, İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah’a ve Suriye’de hem Hizbullah hem de İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yönelik art arda düzenlediği saldırıların ardından başladı. Bu sürecin öncesinde ise İsrail ile Hamas arasında yaşanan büyük savaş vardı. Tüm bu zincirin ilk kıvılcımı, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu olarak adlandırdığı saldırı oldu.
Peki şimdi ne olacak?
ABD seçimlerinden aylar önce, Donald Trump’ı Beyaz Saray’a büyük bir zaferle taşıyan sürecin hemen öncesinde, İran’daki iktidar yapısı bir taktik mola arayışına girdi. Adil es-Salimi’nin de Şarku’l Avsat için kaleme aldığı yazıda dikkat çektiği üzere, Mesud Pezeşkiyan’ın seçilmesi bu çerçevede değerlendirildi. Pezeşkiyan, Ağustos 2024’te göreve, Batı ile daha az çatışmacı bir dil kullanan, kendisini füze ve askeri maceraların değil ekonomik bir mücadelenin yöneticisi olarak tanıtan reformist bir cumhurbaşkanı profiliyle başladı.
Buna karşılık ABD’de, yeni başkanın göreve başlamasından kısa süre sonra farklı bir tablo ortaya çıktı. Trump, yemin töreninden iki haftadan kısa bir süre sonra, 4 Şubat 2025’te bir ulusal güvenlik başkanlık muhtırası imzaladı. Bu muhtıra, maksimum baskı politikasını daha sert ve daha ayrıntılı bir çerçeveyle yeniden devreye soktu.
Söz konusu muhtıra üç temel hedef belirliyordu: İran’ın nükleer silaha ya da kıtalararası füzelere ulaşmasının tamamen engellenmesi, Batı tarafından terör örgütü olarak görülen İran bağlantılı ağların ve vekil güçlerin dağıtılması, İran’ın balistik füze kapasitesinin ve askeri yeteneklerinin sınırlandırılması. Bu çerçeve, yine es-Salimi’nin analizlerinde de vurgulandığı gibi, önceki dönemlere kıyasla daha net ve daha sertti.
Asıl soru şu: Yeni yıl olan 2026’da, bir tarafta İsrail ve ABD, diğer tarafta İran arasında yeniden açık bir çatışma yaşanır mı?
Bu soru, önümüzdeki yılın en kritik meselelerinden biri olacak. Bu soruya verilecek cevap, Arap ülkelerinin, Türkiye’nin ve Ortadoğu’daki diğer bölgesel ve bölge dışı aktörlerin izleyeceği politikaların da ana yönünü belirleyecek.
İran, çatışmayı kelimenin gerçek anlamıyla sonuna kadar götürmeyi mi tercih eder? Yoksa İran pragmatizmi devreye girer ve devrimci söylem ve politikalar bir ya da birkaç adım geri mi çekilir? Bu geri çekilme, yeni söylemler ve propagandif manevralarla mı süslenir?
Bir diğer kritik mesele de şu: Trump, ABD’yi, Gece Yarısı Çekici Operasyonu benzeri sınırlı ve hızlı operasyonlarla yetinmeyen, daha geniş çaplı bir savaşa sürükleyebilecek güce ve iradeye gerçekten sahip mi?! Allah bizi gecenin ve gündüzün ani ve yıkıcı baskınlarından korusun.