Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Sudan bağlamında Nijer darbesi

Nijer'de Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'a karşı gerçekleştirilen askeri darbe küresel, bölgesel ve yerel düzeyde tepkilere yol açtı. Ayrıca Afrika'nın hukukun üstünlüğünü ve barışçıl iktidar değişimini kabul eden istikrarlı toplumlara ulaşmak için ihtilaflarını ve siyasi mücadelelerini aşıp başaramayacağına dair endişe ve şüphe kapılarını yeniden araladı.

Siyasi istikrar, demokrasi ve insan haklarına saygı, etnik, dini ve kültürel çoğulculuğun kabulünü ölçen göstergelerin yanı sıra tüm insani gelişme göstergeleri Afrika Kıtası’nı geride bırakıyor. Ne zaman Kıta’daki ülkelerden biri totaliterlik ve askeri yönetimin kısıtlamalarından demokrasi ve özgür seçimler alanına geçse, aşiret, etnik ve dini gerilimler hızla yolunu kesiyor ve onu bir askeri darbe ile tekrar aynı kısır döngüye sokuyor.

Bu sefer Orta ve Batı Afrika'ya kayan darbe kuşağı, Sudan (Ekim 2021), Çad (Nisan 2021), Gine (Eylül 2021), Burkina Faso (Ocak ve Ekim 2022), Mali (Ağustos 2020 ve Mayıs 2021) ve son olarak Nijer'i (Temmuz-Temmuz 2023) kapsadı. Sudan ve Mali gibi bazıları demokrasiye geçiş aşamasına başlamış ve Nijer gibi bazıları demokratik seçimler yapmış olan bu ülkelerin çoğunda durum benzerdir. Ama sonuç olarak hepsi totaliter askeri yönetime döndü.

Küresel ve bölgesel tepkiler bilinir hale geldi. Afrika Birliği (AfB) tüm darbelerde olduğu gibi Nijer'in üyeliğini askıya aldı. 15 ülkeyi kapsayan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ise darbecilere kısa bir süre verdi ve karşılık vermemeleri durumunda askeri müdahalede bulunacaktı. Bazıları bunun zor olduğuna inansa da ECOWAS'ın müdahale edecek ortak bir gücü ve bölgede deneyimleri var. Küresel olarak ise darbe, uluslararası sistem ve özellikle de Mali, Burkina Faso, Orta Afrika ve son olarak da Nijer'de, Fransa ve Batı'ya yönelik yoğun düşmanlık eşliğinde belirgin bir şekilde ortaya çıkan Rus nüfuzunun artmasından korkan Batı ülkeleri tarafından reddedildi.

Bu tepkiler, doğrudan Batılı ülkelerin, özellikle de Fransa'nın etki haritasına, açık çıkarlarına ve Batı'ya doğrudan tehdit oluşturan Rusya'nın bölgede artan nüfuzuna dayandığı için şaşırtıcı değil. Asıl garip ve şaşırtıcı olan, Arap bölgesinden ve özellikle de Sudan'dan gelen tepkiler.

Özellikle sosyal medyadaki bazı Arap yazıları, bu darbelerin Fransız sömürge etkisinden kurtulma hareketinin bir parçası olduğunu ve bu nedenle hoş karşılanmayı ve desteği hak ettiğini düşünüyor. Bölgede sömürgecilik geçmişi olan ülkelere karşı bir vizyon ve tutum elbette var. Bu nedenle, bazı insanların Fransız etkisinin azalmasından memnun olması anlaşılır ve kabul edilebilir görünüyor. Ancak bu darbelerin bazılarının arkasında Rus etkisinin ve özellikle de bu rejimlerin bazılarını destekleyen Rus paralı asker grubu Wagner’in rolünün olduğunu görmezden gelmek anlaşılır bir şey değil.

Aynı şekilde, Afrika ülkelerinin 1950’li yıllarda bağımsızlıklarını kazanmaya başlamasından bu yana Afrika ordularının bitmeyen iktidar hırsları da göz ardı edilemez. Afrika orduları, halkın sessiz, güvenli ve istikrarlı bir yaşam arzularını ve özlemlerini sömürerek her seferinde iktidarın üzerine atlıyor. İnsanların duygularına nasıl hitap edeceğini bilen popülist liderler aracılığıyla uzun vaatler veriyorlar. Ancak sonuç her seferinde daha fazla bozulma, fonların yağmalanması, yolsuzluk, gücün kötüye kullanılması ve bazen de ırksal, etnik ve dini çekişmelerin yeniden canlanması oluyor.

Darbeleri Fransız etkisinden bir kurtuluş hareketi ve Thomas Sankara'nın Burkina Faso'daki modelini kopyalama girişimi olarak gören bazı Sudanlı tepkiler bu bağlamdan sapmadı. 1983'te askeri darbe yaparak iktidarı ele geçirip dört yıl iktidarda kalan ve 1987'de askeri darbede suikasta kurban giden Sankara, kendisini Pan-Afrikanizm fikrine inanan devrimci bir Marksist lider olarak sunmuştu.

Sudan’a özel durumlardan en önemlisi, Nijer’in devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’un ülkedeki Arap azınlıktan olduğu göz önüne alındığında, darbenin Sudan'daki mevcut savaşla bağlantılı olmasıdır. Bazoum’un cumhurbaşkanlığı göreve başlama törenine katılan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile özel bir ilişkisi bulunmaktaydı. Konuyla ilgili yazılan Sudan yazıları, darbeyi Hamideti’nin etkisinin azalmasıyla ilişkilendiriyor. Zira Sudan’da devam eden savaşta Bazoum’dan Hamideti’ye, para, silah ve askeri ekipler olmak üzere birçok destek sağlandı.

Bu yazılar, darbenin Rusya'nın çıkarına ve Fransa'nın aleyhine olduğunu söyleyen bilgilerle de kalmadı. Dolayısıyla HDK’nin Rusya ve Wagner grubuyla ilişkisi ve darbenin Rusya lehine olduğundan hareketle farklı bir okuma yapılması mümkündür. Ayrıca bazı sivil siyasi güçler, sivil devlet sloganı ve askeri darbe sloganlarını görmezden geldi. Askeri darbe sloganı Sudan'da halen geçerli bir slogan olmaya devam ediyor.

Demokrasi ve sivil devlet çağrısı yapan güçlerin konumu, Nijer darbesinin ve Afrika'daki tüm darbelerin bütüncül ve mantıklı bir şekilde reddedilmesi yönündedir. Halkların, demokrasi deneyimine girerek onu tüm zorlukları ve hatalarıyla uygulama hakkı savunulmalıdır. Devletlerin güvenliğini ve egemenliğini korumayan, onları geliştiremeyen, halkların sağlık, eğitim, barınma, temiz içme suyu gibi ihtiyaçlarını karşılamayan, insan onuruna saygı göstermeyen uzun dönem askeri rejim deneyimlerinden ders çıkarılmalıdır.