Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Yanılsamaları kırma savaşı

Savaşın faydalarının olduğunu söylemek yakışıksız olur. Hele de Sudan’da savaşın devam ettiği ve her gün iki taraftan da vatandaşların ve onlarca barışçıl sivilin yaşamını yitirdiği bir dönemde. İnsanlar her sabah Sudan’ın geriye doğru peş peşe attığı adımları görüyor. Altyapı, hizmet tesisleri ve sanayi, üretim, bankacılık ve sağlık gibi kurumlar tahrip olmuş durumda. Savaşın devam etmesi ışığında böyle bir şeyin söylenmesi, duyarlı bir yaklaşım olmaz.

Ancak bu yıkımın ortasında, savaşın etkileri hakkında açık ve net deneyimler, dersler ve ibretler olduğunu söylemek mümkündür. Bunlardan yararlanıp üzerlerine bir şeyler inşa edilebilir. Bunlar arasındaki en önemli derslerden biri savaş ortamının yansıttığı çıplak gerçeklerle yüzleşmek ve değişimleri istediğimiz gibi değil, olduğu gibi okumaya çalışmaktır.

Sudan toplumunun şiddete meyletmeyen barışçıl ve hoşgörülü bir toplum olduğuna dair değişmez bir anlayış vardır. Bu, Sudanlıların zihinlerinde o kadar yer etmiştir ki söz konusu anlayışa karşı çıkan herkes hemen halkın değerlerine ihanet etmekle suçlanır. Bununla birlikte, Sudan, 1955'ten bu yana sürekli iç savaşlarla karşı karşıya kalan bir ülkedir. Ömrü uzun olmayan bir barış anlaşması sonucunda kısa süreli dinginlik dönemlerine tanık oldu. Hatta 1971’de güneydeki Anyanya Hareketi ile Addis Ababa Anlaşması imzalanması sonucu 10 yıllık uzun bir ateşkes dönemi yaşandığında eski Devlet Başkanı Cafer en-Numeyri yaptığı anlaşmaya sırt çevirmiş ve 1983 yılında tekrar savaş alevlendi.

Kurtuluş Hükümeti’nin ilk yıllarında, 1990’ların başında Sudanlı büyük yazar Et-Tayyib Salih, El-Mecelle dergisinin sonundaki sabit köşesinde, Sudanlıların ezberlediği ve hala tekrarladığı ünlü bir makale kaleme aldı. Sanatsal bir üslupla yazdığı “Bunlar Nereden Geldi?” başlıklı makalesinde, Kurtuluş Hükümeti’nin Sudan vatandaşlarına karşı işlediği geniş çaplı ihlallerden, aşırı baskılardan ve muhaliflere yönelik menfur işkence uygulamalarından bahsedip bunu yapanların Sudan ve Sudanlıları temsil etmediğini söyleyerek bu insanların nereden geldiğini sorguladı.

Bu sırada merhum Sudanlı düşünür ve yazar Abdullah Pula, doğrudan bir cevap vermemekle birlikte, bir insan hakları konferansında “Canavarın Soy Ağacında: Canavarın Gökten Düşmediği Gerçeği” başlıklı bir makale sundu. Makalenin başlığından da anlaşılacağı gibi Dr. Pula, şiddetin köklerinin Sudan toplumunda var olduğuna ve gökten düşmediğine dikkat çekerek bu kökleri inkar etmek yerine yüzleşip ele almanın daha iyi bir yaklaşım olacağını savunmaktaydı.

Bu inkar durumu, Hızlı Destek Kuvvetler’nin (HDK) sivil vatandaşlara yönelik geniş çaplı ihlallerinin yayılmasıyla tekrar ortaya çıktı. Vatandaşların mal varlıklarının, arabalarının ve evlerinin yağmalanması, kadınlara yönelik fiziksel şiddet ve fabrikaların, dükkanların ve bankaların topluca yağmalaması gibi durumlar yaşandı. Herkes, herkesi bu eylemleri gerçekleştirenlerin ülkenin kucak açtığı yabancılar ya da Afrika Araplarından gelen HDK savaşçıları olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Dahası, ordu güçleri ile HDK arasındaki mevcut savaş, hükümet kaynaklarına göre ‘yabancı istilası’ veya Sudan’a karşı ‘Siyonist emperyal komplo’ olarak adlandırılıyor.

Gerçekler, HDK’nin iskeletini Sudanlı kabilelerin oluşturduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, bu tür eylemlerin, eski hükümetin ana kuvveti olan HDK tarafından gerçekleştirildiği dönemde Darfur’da yaşandığını belirtmek önemlidir. Hükümet medyası ve destekçileri bu eylemlere sessiz kalarak suç ortağı oluyordu. Bunun yanı sıra, bu tür eylemlerin bir kısmının bazı ordu birimlerinden geldiğini de eklemek gerek. Ayrıca, Sudan ordusunun Güney Savaşı sırasında benzer ihlallerde bulunduğu bir sicili olduğunu da unutmamak lazım.

Sudanlılar, savaş ekonomisinin etkileri ve uygulamalarının ortaya çıkardığı şok benzeri bir deneyim yaşadılar. Orta ve Kuzey Sudan’daki insanlar, ilk kez bununla karşılaştılar. Doğru, geniş ailelerin aile bireylerini evlerinde ağırlaması ve yerel halkın farklı şehirlerdeki yerinden olanlar için açılan merkezleri desteklemesi gibi pek çok olumlu davranış var. Ancak Hartum sakinlerinin sığındığı birçok şehirde ev ve apartman kira fiyatları yüzde 400’den fazla arttı. Dahası, şehirler arası ulaşım ücretleri de benzer oranlarda artışa tanık oldu. Bunun yanı sıra, malların fiyatlarında da büyük artışlar yaşandı. Bu durum, elbette savaş deneyimine giren topluluklarda doğal bir durumdur. Ancak Sudanlılar için kendi değer ve gelenek sistemlerine göre beklenmedik bir şeydi.

Savaşın acımasızlığına ve dehşetine rağmen, en önemli derslerinden biri, kendimize ve diğer insanlara dair sahip olduğumuz yanılsamaların kırılmasıdır. Savaş, ulusların ve toplumların gerçeklik aynasında kendilerine bakmalarına olanak tanır. Farklı koşullarda kendilerini tanıma fırsatı sunar. Bu şekilde toplumun hem pozitif hem negatif yönleriyle gerçekçi bir görüntüsü oluşturulabilir. Dolayısıyla, bu bir fırsattır. Bu fırsattan yararlanılabilir ya da pek çok toplumun tarihinde olduğu gibi bu fırsat kaçırılabilir...