Bilim İnsanların hayatında köklü bir etkiye sahip olan dinin bilimden farkının iyi anlaşılması, dinin bilim olmadığının iyi anlaşılması gerekmektedir. Din ve dinin kaynakları, bilimin kaynakları değildirler. Bilim, akla, deneye, gözleme ve araştırmaya dayanan insani bir faaliyet ve tecrübedir. Bir dini metnin bütün bilimleri kendisinde barındırdığının ve bütün bilimlere kaynaklık ettiğini iddia etmek bir yanılsamadan başka bir şey değildir. İnsana ve doğaya dair bilgi, hiçbir kayağa sığmayacak genişlikte ve çeşitliliktedir. Bilimi dini metinlere hapsetmek yanlış olduğu gibi, dini metinlerde yazılanl her şeyin bilimsel geçerliliği olduğu şeklindeki bir anlayış da çarpık, sağlıksız ve gereksizdir. İçinde bulundukları zamanın ve mekanın ruhunu yansıtan dini metinler, zaman ve mekan üstü oldukları vehmiyle bilim dahil bütün gerçeklikleri içermemektedirler. Bilimi dini metinlerde aramak veya dini bilimsel gelişmelerde aramak yerine, bilimi doğada ve insanda aramak en sağlıklı, verimli ve yaratıcı yaklaşımdır.
Dini metinler, değişik zamanlarda ve mekanlarda farklı dini, sosyal, siyasal, psikolojik ve ekonomik tecrübeler yaşayan farklı kişilerin tecrübelerini yansıtmakta ve ifade etmektedirler. Dini metinler, tek bir anlama sahip olan açık metinler değildirler. Dini metinlerin yorumu, zamana ve mekana göre değişmektedir. Her metin, içinde oluşturulduğu yere ve zamana hitap etmektedir. Dini metinler, sübjektif, sembolik ve anlamı değişken bir muhtevaya sahiptirler. Bilimsel araştırmalar sonucu ortaya konulan bulgular, hassas metotların uygulanması sonucunda elde edilen güvenilirlik derecesi yüksek verilere dayanmakta, tek bir kişinin tecrübesi olmaktan ziyade birçok bilim insanının katkılarıyla geliştirilmektedir. Din, çoğu zaman tek bir kişinin sübjektif dini tecrübesini veya hikayesini kendisine kaynak almaktadır. Hristiyanlığın İsa’nın hikayesini veya Budizmin Buda’nın hikayesini kendisine esas almasını örnek olarak verebiliriz. Bilim, insanüstü bir tecrübe yaşadığını söyleyen hiçkimseyi referans almamaktadır. Hiçbir bilimsel çalışma, vahiy ve mucize sonucu oluşturulmamıştır.
Bilim, araştırma, deney, okuma ve öğrenme sonucu yaşanan bir tecrübedir. Bilim, insanlığı hiçbir şekilde bir bilim insanının dediklerine inanmaya davet etmemektedir. Bilim, bir bilim kişisinin veya ekibinin ulaştığı bulguları ciddi, derinlikli ve sistematik bir şekilde düşünmeye, sorgulamaya, soruşturmaya ve eleştirmeye insanlığı davet etmektedir. Din, tek bir kişinin yaşadığı iddia edilen sıradışı tecrübesi etrafında üretilen hikayeye inanmayı, insanlığın bir grubuna veya tamamına dayatmaktadır.
Bilim, insana ve doğaya dair sahici gerçekliği araştırmaya, açıklamaya ve anlamaya çalışmaktadır. Bilim, hiçbir şekilde insanüstü ve doğaüstü hipotezleri mutlak gerçeklik olarak ortaya koymamaktadır. Dinler, gerçekliği arama ve anlama iddiasında değildirler. Dinler, insan ve doğaüstü olduğunu iddia ettikleri doğmalarını, mutlak doğru inanç olarak sunmakta ve herkes için tek kurtuluş yolunun mutlak doğru inanca teslim olmak olduğunu iddia etmektedirler. İnsanüstü ve doğaüstü nitelikte mutlak bir hakikati ortaya koyma iddiası taşımayan bilim, sürekli yeniliklere açık olmayı, akla ve araştırmaya dayanmayı kendisi için vazgeçilmez görmektedir. Uygarlığın gelişiminin arkasındaki esas dinamik, yeniliklere açık, akla ve araştırmaya dayanan bilim anlayışı ve pratiğidir. Yeniliğin ve değişimin karşısında konumlanan dinler, çoğu zaman ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel statükonun devamı için güç sahiplerinin kullandığı bir araç olmuşlardır. Modern uygarlığın dinamosu din değil, bilimdir. İnsanlık tarihinde tarım, sanayi, bilgi ve internet devrimlerini gerçekleştiren dinamik güç, din değil bilimdir. Dua ederek uygarlık gelişemez. Uygarlığı geliştiren asli faaliyet, bilimsel araştırma ve felsefi zihniyettir.
Bilim, insanlığı imanlı-imansız, mümin-kafir gibi kategorilere ayırmamaktadır. Bilim, insanlığa ve doğaya bir bütün olarak yaklaşmakta, onları birbiriyle ilişkili olarak anlamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Bilim, farklı görüşler, teoriler ve bulgular ortaya koyan hiçbir bilim insanını kafir, sapık, rafızi, bidat ehli gibi sıfatlarla dışlamamakta ve ötekileştirmemektedir. İnsanlığın bilim tarihinde bilimsel engizisyon veya mihne yoktur. Dinler tarihi farklı dini ve teolojik görüşlere sahip insanlara karşı yapılan engizisyon, mihne, aforoz, öldürme, hapsetme ve sürgün etmek gibi uygulamalarla doludur.
Bilim, tek bir alan veya disiplin değildir. İnsana ve doğaya dair her konu birer bilimsel disiplindir. Fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, mitoloji, tarih, zooloji, botanik, matematik, siyaset, ekonomi ve daha sayısız bilim alanı bulunmaktadır. Din, ilmi fıkıh, tefsir ve hadisten ibaret görmektedir. Bilimin sürekli olarak gelişen, genişleyen ve çeşitlenen her alanı kendi başına değerli, verimli ve gereklidir.
Her birey, bilimsel, felsefi, sanatsal, sosyal, siyasal ve kültürel konularla ilgili görüşlerini yazmak, anlatmak ve açıklamak hakkına ve özgürlüğüne sahiptir. Her bireyin görüşü, kendi kişisel görüşleri olarak önemlidir. Kişi, kendi kişisel görüşlerini kendi dışında kaynaklara dayandığını iddia etmemelidir. Bilim, bilim insanlarının çalışmalarını gene onlara dayandırmaktadır. Birçok bilimsel teori, o teoriyi veya kanunu ortaya koyan bilim insanının ismiyle anılmaktadır. Pisagor teoremi, Mendel kanunları, Lavoisier yasası, Dalton yasası, Gay-Lussac yasası, Boyle yasası gibi bilimsel buluşlar, kendilerini formüle eden insanların isimleriyle anılmaktadır. Bu durum bilimin, tamamen insani bir faaliyet olduğunu göstermektedir. Din ve bilim, farklı insani faaliyetlerdir. Farklı insani faaliyetler olan din ve bilimin birbirinin yerine geçirilmemesi ve birbiriyle karıştırılmaması, insanlığuın gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bilim ve felsefe, insanlığın en büyük sermayesidir. Yalan ve yanılgılar yerine gerçekle ilgilenen bilim ve felsefenin muhatabı cahil ve fanatikler değil, özgür, akıllı ve düşünen bireylerdir.