General Carl von Clausewitz’in meşhur bir sözü var: “Savaş siyasetin uzantısıdır. Sadece yöntemi farklıdır.”
Nijer’le yaşanan kriz için sihirli bir formül var mıdır yok mudur? Neden olmasın? Eğer bu uygulanırsa Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS), seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’un anayasal meşruiyetini yeniden tesis etmek için darbeci askerlere karşı silahlı güç kullanımına başvurması ilginç bir çelişki olmayacak mı? Orduya karşı yeniden demokrasiyi zorunlu kılmak için silahlı güç kullanımı doğru olur mu? Ve geri getirilen bu demokrasi artık, sivil ve barışçıl özü boşaltılmış silahlı bir demokrasi olmaz mı ? Yoksa Afrika’nın bilgeleri, anayasal meşruiyeti yeniden tesis etme talebi ile silahlı çatışmaya dahil olmama arzusu arasında bir çözüme varmak için gösterilen diplomatik çabalar başarısız olursa ancak o zaman mı askerî müdahale seçeneğine başvuracak? Bu silahlı çatışma, Nijer sınırlarında kalmayarak, Burkina Faso ve Mali gibi Nijer’le dayanışma halinde olan başka ülkelere de sıçrayabilir. Bu iki ülke, Nijer’e karşı herhangi bir askerî müdahaleyi kendilerine yapılmış bir savaş ilanı sayıyorlar! Zira ECOWAS, seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’u koltuğuna yeniden oturtmayı başarırsa bu örnek, gelecekte onların da başına gelebilir. Nitekim onlar da askerî bir darbeyle iktidara geldiler.
Duruma ECOWAS açısından bakacak olursak; Nijer’le sınır komşusu olan Nijerya’nın, şu anda ECOWAS’ın dönem başkanlığını yürüten Cumhurbaşkanı Bola Tinubu, darbe liderlerine karşı son derece sert bir tutum sergiledi ve anayasal cumhurbaşkanının göreve geri getirilmemesi halinde Nijer’in ECOWAS tarafından askerî bir müdahaleye maruz kalacağını söyleyerek onlara bir hafta süre verdi. Fildişi Sahili Devlet Başkanı’nın da paylaştığı bu katı tutum, Nijerya Cumhurbaşkanı’nın kendi ülkesinde, seçim kampanyasında dillendirdiği ve Batı Afrika bölgesinde askerî darbelere bir son vereceğini söylediği sloganla seçilmesiyle açıklandı. Zira bu sebeple, durumla kararlı bir şekilde yüzleşmenin önemli ve gerekli olduğunu gördü. Aksi takdirde silahlı kuvvetler mensuplarına, onların da ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına karşı hiçbir ceza almaksızın darbe yapabileceklerine dair bir mesaj göndermiş olacak. Ülkesi ECOWAS’taki en büyük güç olarak görülen Gana Devlet Başkanı da yerel ve bölgesel itibarını kaybetmeme konusunda elbette istekliydi . Neyse ki askerî müdahale tehdidi yerine getirilmedi. Belki de darbe liderleri o kısıtlamaları ciddiye almadığı içindir. Nitekim darbe liderleri kendileriyle müzakere etmek isteyen ECOWAS heyetini reddetmelerine rağmen, verilen bir haftalık süre hiçbir şey yapılmadan geçti.
Daha sonra Batı Afrika ordularının liderleri, 17 Ağustos Perşembe ve 18 Ağustos Cuma günü Gana’nın başkenti Akra’da bir toplantı yaptı. Toplantının ardından ECOWAS Siyasi İşler, Barış ve Güvenlik Yetkilisi Abdülfettah Musa, emir verilmesi halinde ECOWAS’ın Nijer’e askerî müdahale için hazır olduğunu açıkladı ve şu sözlerle devam etti:
“Askerî seçenek, bizim tercih ettiğimiz bir seçenek değil. Ancak Nijer’deki askerî konseyin uzlaşmazlığından dolayı buna mecburuz. Nijer’e askerî müdahalenin hangi gün yapılacağına ilişkin karar alındı ama bunu açıklamayacağız.”
Afrika’da olup bitenleri takip edenler, bu sefer Nijer’deki karar tarihinin yaklaştığını ve ECOWAS üyelerinin geri adım atmalarının zor olduğunu, çünkü aksi takdirde dünya önünde itibar kaybedeceklerini düşünerek nefeslerini tuttular!
Askerî müdahalenin ciddi insani ve maddi sonuçları olduğu için savaş-barış işleri, ilgili tarafların itibarını korumayı dikkate almaz. Bu yüzden ECOWAS’ın askerî konsey ile müzakere için diplomatik bir heyet göndermesi şaşırtıcı değildi. Heyet işe, devrik Nijer Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum ve Askerî Konsey Lideri General Abdurrahman (Ömer) Tchiani ile görüşmekle başladı. Tchiani, askerî müdahale halinde Nijer’in eli kolu bağlı durmayacağını şu sözlerle açıkça ifade etti:
“Bize karşı bir saldırı başlatılırsa bu, bazılarının inandığı gibi kolay bir iş olmaz. ECOWAS, (belirtmediği) yabancı bir orduyla iş birliği içinde bir işgal ordusu kurmak istiyor.”
Tchiani, iktidara el koymak istemediğini vurgulayarak en fazla üç yıl sürecek bir geçiş dönemi taahhüt etti. Bu arada darbe, pazar sabahı başkentin merkezinde düzenlenen gösteriler yoluyla bir halk desteği aldı. Göstericiler, Fransa ile ECOWAS ülkelerine karşı çeşitli sloganlar atıp pankartlar açarak, ülkelerine yönelik askerî müdahale tehditlerinin sonlandırılmasını talep etti. Bu, özellikle göstericilerin çoğunluğunun genç olması dolayısıyla darbecilerin halk tabanını güçlendiriyor.
Peki Fransa ve ABD’nin Nijer’deki olaylara dair tutumu nedir?
Batı Afrika’nın eski sömürgeci ülkesi Fransa da ABD gibi, Afrika Sahili’ndeki terör örgütleriyle mücadele etmek ve bu bölgede istikrarı sağlamakla ilgileniyor ama bu iki ülkenin bunu gerçekleştirme yolları birbirinden farklı. Her ikisi de Sudan ve Libya’dan Mali, Nijerya ve Burkina Faso’ya kadar olan bölgeyi izlemek için Nijer’deki askerî üslerini korumak istiyor. Ancak ABD’nin mali ve askerî yeteneklerinin Fransa’nınkinden üstün olduğu açık. Bazı Fransız gözlemcilere göre ABD, son yıllarda birçok Afrika ülkesiyle askerî anlaşmalar yaptı ve bu anlaşmalarla Afrika’daki Fransız nüfuz bölgelerine Paris’in aleyhine olarak uzandı.
Batı’nın ilişkisi, deyim yerindeyse, Çin ve Rusya’nın nüfuzu karşısında jeostratejik çıkarlarını korumanın önemiyle uyumlu. Hepsinden önemlisi de Afrika’nın uranyumdan petrole kadar çeşitli zenginliğinin Batılı şirketlerin kontrolü altındaki en büyük kısmından faydalanmaya devam etmek…