Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Siyaset ile insanlığın yok oluşu arasında Sadr’ın ortadan kaybolması

Hem Libya hem Lübnan’dan gelen her türlü siyasi şantaj ve çeşitli sloganları bir kenara bırakarak söylersek; İmam es-Sadr’ın ortadan kaybolması tamamen insani bir meseledir. Bu adam, kırk yılı aşkın bir süre önce oldukça gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Olup bitenlerin tüm işaretleri silinmek üzere ama neredeyse kesin olan haberler Libya’ya yaptığı son ziyaretinde iki arkadaşıyla birlikte öldürüldüğünü söylese de bu kaybolan adamın akıbeti halen meçhul. Bununla birlikte Kaddafi gibi onun da mezarının nerede olduğu belirsizliğini koruyor.    

Kaddafi döneminde Libya, Sayın İmam Musa es-Sadr’ın Libya’dan ayrılarak İtalya’ya, tam olarak Roma’ya gittiğini bildiriyordu. Gerçekten de Roma Havalimanı’na inen uçağın listesinde iki arkadaşıyla birlikte onun ismi de yer alıyordu. Kıyafetleri ve eşyaları da İtalya’nın başkentindeki bir otelde bulundu ve arkadaşlarıyla birlikte o otelde oda rezervasyonu yaptığı ispatlandı. Ancak Lübnan tarafı, Libya’nın bu anlatısını yalanladı ve bir kişinin kılık değiştirerek İmam’ın pasaportuyla oradan ayrıldığını savundu.

Libya tarafı ile İmam’ın gömleği ve kanı anlatısını benimseyen Lübnan tarafının söylemi farklı ve çelişkili. Taraflar arasındaki diyaloglar kesilmiş gibiydi. İki taraf da birbirini dinlemeyi reddetti. O kadar ki Kaddafi, Hizbullah’ı ve Seyyid Nasrallah’ı, Kaddafi’nin deyimiyle ‘dost’ İmam es-Sadr’ın ortadan kayboluşundan menfaat sağlamakla itham etti.

Sorun şu ki, hiç kimse gerçeğin ortaya çıkarılmasına ya da gerçeklik olarak kabul edilmesine henüz istekli ve hazır değil. Şii siyasetçiler, es-Sadr’ın vefat etmediği ve kaybolduğundan beri bir hapishaneden diğerine sevk edildiği yönünde kesin kanaatlere sahip. Bu kabul edilemez bir şey. Hele de bugün Libya’yı yönetenlerin, Kaddafi’nin es-Sadr’ı bu şekilde saklamaya devam edecek destekçileri değil de muhalifleri olduğunu düşünürsek.  

İmam es-Sadr’ın ortadan kayboluşunun arkasında bölge ülkelerinin olduğunu söyleyen kızı ve kız kardeşinin açıklamalarına bakılırsa, İmam’ın ailesi bile onun halen hayatta ve hapiste olduğunu düşünüyor ve spekülasyonların kapısını daha da aralıyor.

Ancak pek çoklarının gözden kaçırdığı gerçek şu ki, es-Sadr’ın kayboluşu meselesiyle ilişkisi olanların hepsi şu an mevcut ve iktidarın dışında. Yani İmam’ın akıbetini öğrenmek için takibe alınabilirler. Libya tarafında, dönemin eski Libya Başbakanı Abdüsselam Callud’dan başlanabilir. Callud, Destan adını verdiği anılarında Kaddafi’nin Musa es-Sadr’a ihanet ettiğini söylemişti. Lübnan tarafında da es-Sadr’ın halifesi olmak suretiyle fayda devşirmekle suçlanan Sayın Hasan Nasrallah var.

Bununla birlikte esasında Callud, kanuni açıdan ilk sorumlu kişidir. Zira olay esnasında İmam es-Sadr’ı Libya’ya davet eden hükümetin başındaydı. Ama Callud, Destan adlı anılarında farklı bir hikâye anlatıyor. Ona göre Kaddafi, İmam’ı 1979 Fetih kutlamalarına davet edip sonra da ona ihanet etti. Callud bu anlatıyı, kendisini ve hükümetini İmam’ın kanından aklamak için bir hareket noktası edindi.

İmam Musa es-Sadr’ın ortadan kayboluşu insani bir mesele olduğu gibi, siyasi şantaja ve onun kanıyla yapılan ticarete de konu edilmemelidir. Kaddafi’nin, es-Sadr ortadan kaybolduğunda iki yaşından fazla olmayan oğlu Hannibal’ın tutuklanması ve Musa es-Sadr davasında suçlanması da dikkate alınmalı. Bu durum onu siyasi bir rehin haline getiriyor… Herhangi bir bahane altında bunu sürdürmesi Lübnan hükümeti ile Lübnan yargısına yakışmaz.

Diğer yandan Sayın Nebih Berri şunu tekrar dile getirdi:

“İmam ile iki arkadaşının kurtarılması, kutsal bir hedeftir. Bu, tarafımdan daimî bir taahhüttür ve Emel Hareketi’nin lideri ve yasama erkinin başı olarak benim boynumun üzerine bir vazifedir.”

Yani o da es-Sadr’ın bunca yıldan sonra halen hayatta olduğunu düşünüyor.

Kaddafi ile Berri arasındaki çekişme, düşmanlık ve siyasi şantaj bir yana; İmam es-Sadr meselesi, her şeyden önce tamamen insani bir mesele olma özelliğini sürdürüyor. Bu meseleyi sona erdirmek için tarafsız bir Arap-İslam soruşturma komisyonuna ihtiyaç var. Özellikle de Sayın Abdüsselam Callud’dan başlayarak, bu dosyayla bağlantılı kişilerin şu an herhangi bir yetkili konumunda olmayıp sorgulanabilir olmaları nedeniyle...

Kaddafi’nin oğlu Hannibal’ın, o iki yaşındayken işlenen bir davada sekiz yıl boyunca yargısız olarak tutuklu bulunması, olayı izleyenleri olup bitenlerden uzaklaştırıyor ve babanın (Kaddafi) ölümünden sonra oğuldan (Hannibal) alınan intikam suretiyle siyasi intikam ve apaçık bir adaletsizlik olarak görülüyor. Bu, Lübnan gibi sivil bir devlete yakışmıyor.

Libya ve Lübnan taraflarının uzlaşmazlığının devam ettiği bir ortamda İmam’ın dosyası, insani meseleler kapsamında değil de siyasi şantaj belgeleri kapsamında olduğu sürece gizli kalacak. Allah, ölü veya diri Musa es-Sadr’a merhamet etsin.