Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Afrika’daki darbelerin ardında Fransa'yı arayın

Gabon darbesi, son dönemde darbe dalgasının sert vurduğu Afrika kıtasında yeni bir yara açtı. Son üç yıl içinde Orta ve Batı Afrika kuşağında Sudan, Çad, Gine, Burkina Faso, Mali, Nijer ve Gabon gibi eski Fransız kolonilerinde 8 darbe gerçekleşti.

İnsanlar Fransa'dan bahsettiğinde, bu mutlaka darbeleri Fransa'nın düzenlediği anlamına gelmiyor. Ancak Fransa, bir darbenin arkasında olsun ya da olmasın bu darbelerin çoğunda güçlü bir şekilde var olan taraftır.

Fransa'nın petrol ve çeşitli maden kaynaklarından ucuz tarım ürünlerine kadar bölgenin kaynakları üzerinde pek çok çıkarı olduğu bir sır değil. Fransız sömürgeciliğinin doğası gereği, Afrika ülkeleri bağımsızlıklarını elde ettikten sonra dahi oralardaki Fransız etkisi fazla azalmadı. Fransa, bu ülkelerde çocukları Fransa'da okuyan ve ikamet eden, Paris'e siyasi, kültürel ve ekonomik olarak bağlı siyasi sınıflar yarattı. Söz konusu kesim, ülkelerine sadece yönetim için geliyor ve bir kısmı hayatlarının çoğunu Fransa'da geçirip ülkeyi uzaktan kumanda ile yönetiyor.

Geriye kalan hükümdarlara baktığımızda çoğunun Fransa ile bağlantılı olduğunu ve onun desteğinden yararlandığını görürüz. 1979'dan beri ülkeyi yöneten (bir dönem bırakıp ardından 1997'de geri dönen ve hâlâ iktidarda olan) Kongo Devlet Başkanı Denis Sassou Nguesso, 1979'dan beri Ekvator Ginesi'ni yöneten Theodore Obiang Onjima, 1982'den beri Kamerun'u yöneten Paul Babba ve 2005'ten beri Togo'yu yöneten Faure Eyadema Gnassingbe bu isimlere örnek verilebilir.

Geçtiğimiz Çarşamba günü askeri darbenin gerçekleştiği Gabon’da Devlet Başkanı Omar Bongo'nun başlattığı Bongo ailesi saltanatı, ülkeyi ve halkı 56 yıl boyunca yönetti. Ölümünün ardından yerine, Gabon Seçim Komisyonu'nun birkaç gün önce başkanlık seçimlerini yüzde 64,27 oyla kazandığını açıkladığı oğlu Ali Bongo geçti. Miras, tekel ve yolsuzluk hikayelerinden uzak olan Başkan Ali Bongo bir dönem felç geçirdi ve tedavi amacıyla 14 ay boyunca ülkeden uzak kaldı. Daha sonra Avrupa Birliği (AB) ve Afrika Birliği'nin (AfB) uluslararası izleme misyonlarının gerekli özgürlük ve dürüstlük standartlarından yoksun olduğunu söylediği seçimlere katılmak ve kazanmak için geri döndü.

Fransız ve uluslararası destek bulan yozlaşmış kalıtsal rejimlerin varlığı birçok halkı kızdırdı ve Fransa'ya karşı öfke ve düşmanlık uyandırdı. Her ne kadar Afrika'daki darbelerin tarihi, kalıtsal sistemlerin tarihinden daha az karanlık olmasa da her Afrika ülkesinde halen açgözlü, halkın istek ve arzularıyla flört edebilen, yozlaşmış yöneticilerden kurtulmanın tek yolunun askeri darbe olduğuna halkı ikna edebilen subaylar var. Tıpkı eski yöneticilerin iktidarda kalmak için Fransa ile ilişkileri güçlendirmeye yatırım yapmaları gibi; Mali, Burkina Faso, Nijer ve diğer ülkelerdeki mevcut darbe rejimleri de Fransa düşmanlığına yatırım yapıyor ve kitleleri cezbeden, aldatan popülist bir söylem sunuyor.

Aynı nedenle Rusya gibi başka ülkeler de oyuna girdi. Bu, Fransa düşmanlığı ruhuna yatırım yapmaya ve onu öyle bir beslemeye başladı ki, bu mazlum halklar darbelere destek gösterilerine çıkıp Rusya bayrağını ve Wagner lideri Yevgeniy Prigojin’in (sanki halkların kurtarıcısıymış gibi) resimlerini dalgalandırdılar.

Fransa, 2017 yılında genç Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u seçtiğinde büyük bir değişim hareketi yaşadı ve ardından parlamento seçimleri geldi. Yeni yüzler, eski siyasi sınıfın yüzde 70'inden fazlasını ortadan kaldırdı. Ancak bu değişim Fransa'nın dış politikasına, eski sömürgeleri ve egemen siyasi sınıfla ilişkilerine yansımadı. Fransa, dünyadaki ve Afrika'daki büyük değişiklikleri okuyamamanın ve başarısızlığın karşılığını şimdi alıyor.

Bu imajı değiştirmenin ilk adımı; Fransa'nın halkın arzu ve özlemlerini anlaması, ardından zalim yöneticilere destek vermekten elini çekmesi, Afrika halklarıyla ilişkilere yatırım yapması ve onların isteklerine saygı duymasıdır. O zaman bu değişim, değişimin askeri darbeler dışında da yolları ve araçları olduğunu bilen bir Afrika kitlesel farkındalık hareketiyle birleşebilir.

Fransa'nın bu darbelerin çoğunda, onunla birlikte ya da ona karşı oynadığı merkezi rol hakkında söylediklerimize rağmen, el değmemiş kıtada darbelere ve istikrarsızlığa neden olan başka faktörler de var. Bunların arasında, bahsettiğimiz gibi iktidara doyumsuz askeri liderlerin hırsları, ardından demokratik dönüşüm girişimlerini boşa çıkaran kabilecilik, bölgecilik ve ırkçılık ruhunun hakimiyeti yer alıyor. Tıpkı Arap azınlığa mensup Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'un bilinen demokratik bir süreçle iktidara geldiği Nijer'de olduğu gibi. Ancak bu, ülkedeki diğer bazı grupları tatmin etmedi, bu yüzden darbeyi düzenlediler ve ardından ona çoğunlukla aşiretlerden oluşan bir halk tabanı sağladılar.

Afrika'da demokrasinin, toplumsal özgürlüklerin, adaletin, barışın ve dengeli kalkınmanın yolu hâlâ çok uzak görünüyor ama alternatif bir yol olmadığı için imkânsız da değil.