Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İnsanlara yararlı olmak

“Falanca beni sadece işi düştüğünde arar.” deme, “İnsanların ihtiyacını görmeyi bana ikram eden Allah’a hamd olsun.” de. (Şeyh Şa’ravi)

Pek çok kişi çoğu zaman Hz. Resul’ün; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.”[1] Hatırlatmasını unutup sadece kendi çıkar ve yararı için hareket etmektedir. Hatta başkalarının ihtiyacını giderebilme onlara yardım etme imkânı olduğunda da çeşitli bahaneler ve kendilerini haklı çıkaracaklarını düşündüklerini mazeretler üreterek bu fırsatları teperler. Çünkü onlara göre bu insanlara sadece işleri düşünce kendilerini aramış ve yanlarına gelmişlerdir. Meseleye şöyle bakmak pek akıllarına gelmez: “Allah, insanlara yararlı olmayı, onların ihtiyacını giderebilmeyi bana nasip etti. Aslında bunun için şükretmeliyim.” Zira aslında bu durum kişin kendi geleceğini sigorta ettirmesi ve ona yatırım yapmasıdır. Nitekim Hz. Resul bu konuda şu müjdeyi vermektedir: "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düşman eline vermeyip himaye eder. Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim dünyada, bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter."[2]

Bencillik ve başkalarını düşünmeme onların dertleriyle ilgilenmeme gittikçe artmaktadır. Buna kılıf uyduranların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Bu anlayışta olanlara; “Gemisini kurtaran kaptandır.”, “Her koyun kendi bacağından asılır.” “Sıkıntıya düşmüşse bana ne!” mantığı egemen olmuştur. Kendilerinden başkalarına yardım etmeye onların ihtiyaçlarını gidermeye gerek yoktur. Hâlbuki “Düşmez kalkmaz bir olan Allah’tır.” Bugün başkalarının yaşadığı sıkıntıların yarın kendilerinin de başına gelebileceğini unutmaktadırlar. Belki de bu yüzden Allah Teâlâ insanlara şu tavsiyeyi yapmıştır: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[3] Çünkü iyilik ve hayır herkese gereklidir.

İnsanlara yararlı olabilmek insanı ayrıcalıklı kılar. Hayır ve iyilik yapan,  yararlı olmaya gayret eden kişilerle ilgili Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Öyle insanlar vardır ki hayrın-iyiliğin anahtarı, şerrin sürgüleri gibidir. Kimisi de şerrin anahtarı, hayrın-iyiliğin sürgüleri gibidir. Ne mutlu! Yüce Allah'ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere! Ve yazıklar olsun Yüce Allah'ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!"[4] Hayra anahtar, şerre sürgü olmak ne büyük bir ayrıcalıktır. Şerre ve kötülüğe anahtar olmaksa bedbahtlıktır.

Allah Teâlâ’nın bu konuyla ilgili önemli emir-tavsiyelerinden biri şudur: “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkinliği, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, gerçekleri hatırlayasınız diye size öğüt vermektedir”[5] Belki de bu yüzden her hafta Cuma namazlarında hutbeden sonra bu ayet gündeme taşınarak inananlara adalete, iyiliğe, yardımlaşamaya yönelmeleri, çirkinlikten fenalıktan ve azgınlıktan uzaklaşmaları gerektiği hatırlatılır.

Başkalarının yarasına merhem olabilmek insanın rahatsız olacağı bir şey değil, aksine ben de buna sahip olayım diye dua edip yakaracağı bir şeydir. Zira böyle güzel erdemlere herkes sahip olamaz. Güzel hasletlere sahip olan kimselere özenmemiz ve gıpta etmemiz gerektiğini Hz. Peygamberden şu sözlerle öğreniyoruz: "Ancak şu iki kişiye gıpta edilir. Bunlar, Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah'ın kendisine verdiği ilim ve hikmete göre karar veren ve onu başkasına öğreten kimsedir."[6] Sahip olunan malı Allah yolunda insanlara faydalı olmak için harcayabilmek ve öğrenilen ilim ve hikmetle insanlara yol göstermek kişiyi özenilecek, gıpta edilecek, yerinde olmak istenilecek hale getirebilmektedir.

Bütün bunlara rağmen eğer bize işi düşen ona yararlı olma fırsatı yakaladığımız kişi için hala “sadece işi düştüğünde beni arar.” diyorsak “Allah Teâlâ’nın bize sunmuş olduğu insanların ihtiyacını görme ikramından” mahrum kaldık demektir. Ayrıca “Yapılan her iyilik bir sadakadır."[7] gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir…

[1] Buhârî, Mağâzî:35.

[2] Müslim, Birr:58

[3] Âl-i İmrân 3/104

[4] İbn Mace, Sünnet:9

[5] en-Nahl 16/90

[6] Buhari, Zekat:5

[7] Buhari, Edeb:33