Kuzey Afrika ülkesi Fas, geçtiğimiz hafta yaşanan 7’lik depremle sarsıldı. Merkez üssü Marakeş’in güneyindeki Atlas Dağları olan ve uzak noktalardaki çok sayıda köyü yerle bir eden depremde bilanço ağır. Ölü ve yaraların sayısı binlerle ifade ediliyor. İşin kötüsü bu sayıların artması kimse için sürpriz olmayacak.
Ülkeyi sarsan felaket Fas’ta son 60 yılda görülen en ölümcül deprem olarak kaydı geçti. Bundan önce 1960’da gerçekleşen ve 15 bine yakın insanın hayatına mal olan deprem, Agadir’i haritadan silecek denli kuvvetliydi.
Depremin şiddeti, arama görevlilerinin ekipman eksikliği ve özellikle gerçekleşen coğrafyanın dağlık olması hasebiyle kurtarma çalışmalarının aksaması, Fas’ın kimden gelirse gelsin hiçbir yardımı reddedemeyeceğine işaret ediyordu. Ancak Krallık aynı görüşte değil. Zira Rabat yönetimi, ilk etapta sadece dört ülkeden gelen yardım teklifini kabul etti; İspanya, İngiltere, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri.
Fas’ın kabul ettiği yardım tekliflerinden ziyade nazikçe geri çevirdikleri daha da adından söz ettirecek cinsten. Özellikle Türkiye ve Fransa’nın tekliflerine yanıt verilmemiş olması bölgesel ilişkilerin geleceğine ilişkin ipuçları veriyor.
Paris yönetimi, Rabat’ın reddini yumuşatma eğiliminde. Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna’ya göre Paris Fas’ın “egemenlik kararına” saygı duyuyor. Paris’in kasasında 5 milyon avroluk bir meblağ şimdiden bloke edilmiş durumda. Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise sosyal medyadan yayınladığı Fas halkına seslenerek yardıma hazır olduklarını bildiriyor. Kısacası Elysee Sarayı, Kraliyet’in diplomatik hamlesine karşı “halkın kalbini” kazanmaya çalışıyor. Ancak bu noktada pek başarılı olabileceğini düşünmek güç. Son dönemde sosyal medyada başlayan ve Fransız gazetelerine de taşınan tartışma, Paris-Rabat hakkındaki anlaşmazlığın temellerinde “sömürgecilik döneminden kalan günahların” yattığı tespiti yapılıyor. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye göreyse “Fransa, Cezayir’i kazanma uğruna Fas’ı kaybetme noktasına geldi”.
İnsani yardım teklifi reddedilen diğer ülkeyse Türkiye. Aslında Ankara’daki iktidarın 20 yıllık döneminde ilişkilerin iyi seyrettiği Fas’ın kararı “sert” olarak nitelendirilebilir. Yine de bunu bir “tavır” şeklinde yorumlayabiliriz. Ankara, başından beri taraf olmaktan kaçındığı Cezayir ile Fas arasındaki Batı Sahra sorununda son dönemdeki objektifliğini yitirdi. Diplomaside Cezayir’e ağırlık verilmesi ve SİHA satışlarında Fas’ın komşularını öncelemesi krizin kaynağı gibi duruyor. Tüm bunlara geçtiğimiz ay Türkiye’de bir Fas vatandaşının hayatını kaybetmesini de ekleyebiliriz.
Türkiye’de nicelik bakımından diğerleriyle karşılaştıramayacak olsak da niteliği yüksek bir Fas topluluğu mevcut. Çoğu iletişim ve teknoloji alanında çalışan Fas diasporası Türkiye’nin ulusal yayın organları dahil kritik noktalarda bulunuyor. Daha da önemlisi örgütlü bir biçimde hareket ederek ilişkilerdeki rüzgârın ne yönden eseceğini hesap etmeye çalışıyor. Rabat’ın ilişkileri gerginleştirme hamlesi bu noktaları işgal eden Faslıların vereceği kararları da etkileyebilir.
Uluslararası yardımları kabul etme baskısı karşısında Rabat yönetimi, “tüm dünyadan ekiplerin Fas’a gelmesinin kaos yaratacağı” argümanına sığınıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depremden 300 binden fazla kişi etkilendi. Sonuç olarak Rabat’ın bu yardımlara ihtiyacı var. Ancak Fransa ve Türkiye'nin tekliflerinin reddi, listedeki diğer ülkeler kadar genelleştirilebilecek bir mesele değil. Eğer gerek Paris gerekse de Ankara Fas’la ilişkileri düzeltmek istiyorsa Mağrip bölgesinde denge politikasına geçiş yaparak Cezayir’e ağırlık vermekten kaçınmak durumunda.