Hindistan, G20 zirvesine ev sahipliği yapması nedeniyle uluslararası alanda ilgi odağı oldu. Bu yıl zirvede iki önemli tarafın lideri yoktu. Biri; Ukrayna krizinin yansımaları ve Rusya Devlet Başkanı’na uygulanan yaptırımlar sebebiyle Rusya. Diğeri ise; tabiki liderinin, zirveye katılarak Hindistan’a hediye vermiş olmak istemediği Çin Halk Cumhuriyeti. Başta BRICS olmak üzere çeşitli platformlarda iki taraf arasında iş birliği olmasına ve komşu olmalarına rağmen Hindistan ile Çin arasında tarihi bir husumet var. Ortak çıkarlara bağlı bu tarihi husumet ve bunun sonucunda ortaya çıkan rekabet, iki komşu arasındaki ilişkileri yönetiyor.
Hindistan, Afrika Birliği’nin (AfB) G20’ye katılmasında kilit rol oynadı. Bu, Afrika kıtasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerinin ve hedeflerinin güçlendirilmesine katkıda bulunan bir gelişme. Halihazırda kıta, Afrika ülkeleriyle stratejik, siyasi, ekonomik ve diğer çıkarlarına hizmet edecek özel ilişkiler kurmaya çalışan büyük güçler arasındaki rekabetin niteliğinde ve yoğunluğunda önemli bir artışa tanık oluyor. Nehru'nun Hindistan’ı ve Bağlantısızlar Hareketi son yıllarda, Soğuk Savaş düzeninin çöküşü ve uluslararası düzeyde hızla devam edip henüz belirginleşmemiş yeni bir dünya düzenine zemin hazırlayan değişimlerin ardından, ‘çok yönlü tarafgirlik’ olarak nitelendirilen yeni bir dış politika doktrini benimsemeye yöneldi. Doktrin, fiilen devam etmiş olan ancak temel varoluş nedenlerini kaybettikten sonra çöken bağlantısızlık dünyasının yanı sıra keskin ideolojik ve stratejik ikiliğin ya da Doğu-Batı ikiliğinin çöküşünden sonra meydana gelen dönüşümleri ve bunlara yaklaşımı yansıtıyor. Bu yeni doktrine göre ittifaklar önceden değil, parça parça, yani gündemdeki meseleye göre yapılmaya başlandı. Bu ittifaklar, bir konuda buluşan çıkarlar ile başka birinde yaşanan ihtilaflar tarafından yönetilmektedir. Ancak bu, halihazırda Batı ittifakının durumunda gördüğümüz gibi bu ittifaklar içinde ihtilaf olmakla birlikte büyük ittifakların tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Çin Halk Cumhuriyeti ile kadim coğrafi komşuluk rekabeti, çeşitli sorunlarıyla birlikte, Hindistan’ı ABD ile daha fazla yakınlaşmaya itti.
Bugün Hindistan, Çin’i geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi haline geldi. Ayrıca Hindistan şu anda dünyanın beşinci büyük ekonomisiyken, Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre 2027’de üçüncü sıraya yerleşebilir. Diğer taraftan Hindistan’ın uluslararası konumunun yanı sıra aktif ve genişleyen rolünün desteklenmesi ve güçlendirilmesi kapsamında savunma harcamaları geçen yıl 76,6 milyar dolar sınırına ulaştı.
Ancak en önemli gelişme zirve çerçevesinde yaşandı. Bir yılı aşkın süredir hazırlanan ‘Yeşil Koridorlar’ projesinin doğuşu duyuruldu. ‘Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)’ adını taşıyan proje iki koridordan oluşuyor: Doğu koridoru Hindistan’ı Arap Körfezi’ne bağlarken, Batı koridoru ise Arap Körfezi’ni Avrupa’ya bağlayacak. Bu kara-deniz koridoru, hiç şüphesiz, katılımcı taraflar arasındaki çeşitli ekonomik ilişkilerin boyut ve doğasında niteliksel ve niceliksel bir dönüşümü beraberinde getirecektir. ABD’nin bu koridorun kurulmasına ilişkin anlaşmayı imzalamaya özen göstermesi, Washington tarafındaki açık bir stratejik hedefi yansıtıyor. Koridor kendisine ulaşmayacak olsa da sergilediği tutum ile ABD, Çin ile rekabeti çerçevesinde tarafları arasındaki ilişkileri desteklemeye ve güçlendirmeye çalışıyor. Anlaşma Suudi Arabistan Krallığı’nı da kapsıyor. Riyad, aynı dönemde düzenlenen Suudi-Hindistan Yatırım Forumu çerçevesinde Hindistan ile enerji, ticaret, yatırım, gıda ve savunma konularını ele alan 49’a yakın iş birliği anlaşması imzalamıştı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Hindistan, Avrupa Birliği (AB), Fransa, Almanya ve İtalya’yı da içeren anlaşma, katılımcı ülkeler arasındaki ticaret ve yatırımın artırılmasına ve ulaşım maliyetlerinin azaltılmasına önemli katkı sağlayacak. Ayrıca yeşil hidrojenin üretimi ve nakliyle ilgili enerji altyapısının geliştirilmesine de yardımcı olacak.
Uygulamaya yönelik eylem planının, bu anlaşmanın doğduğu tarihten itibaren 60 gün içerisinde geliştirilmesi bekleniyor. AB’nin geçmişte benimsediği ‘Küresel Köprü’ stratejisiyle bu projenin doğuşunu hızlandırmaya katkıda bulunması olası. Pek çok kişi projeyi, daha çok ülkeyi kapsamasına rağmen Çin’in ‘Kuşak ve Yol’ girişimine rakip olarak görüyor.
Yeni bir dünya düzeni kristalleşme ve istikrar kazanma yolunda ilerliyor. Çeşitli biçim, model ve hedeflerden oluşan uluslararası iş birliği formatları dahilinde, şu anda Hindistan gibi büyük uluslararası ve bölgesel güçler arasında çıkarlar için rekabet etme ve nüfuz oluşturma oyununda ekonomik coğrafya siyasi coğrafyayla buluşuyor.