Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Yeni bir uluslararası düzen mi var?

Her yıl Dubai'de gerçekleştirilen Arap Medya Forumu'nda birçok sempozyum düzenleniyor. Bunlardan birinde ben de sunum yaptım ve ‘Ufukta yeni bir uluslararası düzeni mi var?’ sorusuna cevap vermeye çalıştım. Bu seçkin etkinliğin (Arap Medya Forumu) 21’inci toplantısının temposu zorunlu olarak hızlı ve katılımcıları arasında çok sayıda uzman bulunuyor. Dolayısıyla hızlı olma gerekliliği ve zaman eksikliği, konuşmacının sunumunda ‘yeni bir dünya düzeni’nin mi oluştuğu yoksa içinde bulunduğumuz düzenin mevcut düzenin devamı mı olduğuyla ilgili tüm noktaları sunmasına imkân tanımıyor. Bu makale, uluslararası düzenin çok kutuplu mu olacağı yoksa tek kutuplu olarak mı kalacağı ile ilgili sunumumda genel kılavuz olarak belirlenen ve 10 gerçekle özetlenen 10 noktayı daha geniş bir şekilde ele alıyor. Birinci gerçek; evet, son yıllarda uygulanan Amerikan düzeninde, göz ardı edilemeyecek yapısal bir kusur var ve aynı zamanda bunu reforme etmeye yönelik çabalar da bulunuyor. Bu Amerikan düzenindeki dengesizlikler hakkında kapsamlı yazılar yazıldı. ABD’nin politikaları hatalardan da azade değil. Küresel düzeyde göz ardı edilemeyecek hatalar var ama bu güce karşı mücadele edecek küresel bir düzenin ortaya çıkışı sadece bir temenni! İkincisi; bir temenni olmasının nedeni Amerikan ekonomik, askeri gücün ve (yumuşak gücünün) dünyada hakim olması ve bazılarının arzuladığı gibi çok kutupluluğun en azından öngörülebilir gelecekte gerçekleşmeyecek olmasıdır. ABD dünyanın gidişatında en etkili olmaya devam edecek ve ne Çin ne de Rusya rakip bir kutup oluşturamayacak. Ayrıca küresel finans borsalarında dolardan vazgeçilmesinden bahsetmek gerçekçilikten ziyade duygusallıktır. Dolar, öngörülebilir gelecekte en önemli uluslararası para birimi olmaya devam edecek. Üçüncüsü, gerçeklere bakılırsa, ABD'nin gayri safi yurt içi hasılası, dünya yurt içi hasılasının dörtte birini oluşturuyor ve 35 yılı aşkın süredir bu böyleydi ve halen de öyle. Aynı zamanda Amerikan şirketleri yurt dışında kayıtlı dünyanın en büyük uluslararası markalarının beşte birine de sahip (bu, Çin ve Almanya'nın sahip olduklarının toplamından daha fazla). Bunun yanı sıra dünyanın en büyük 5 araştırma ve geliştirme şirketi Amerikalıdır. En etkili Kovid-19 aşısının bu firmalardan biri tarafından üretildiğini belirtmek yeterlidir. ABD aynı zamanda özel ve kamu sektörlerinde (ekonomik ve politik) şeffaflığa sahip ve Amerikan politik toplumunda eleştiri, hesap sorma ve itiraz özgürlüğü bulunuyor. Bilim ve ekonomi alanında en fazla sayıda Nobel Ödülü sahibi Amerikan bilim çevresidir. Dördüncüsü; yumuşak güçte ABD'nin göreceli ağırlığı başka hiçbir güçle kıyaslanamaz. Örneğin Noam Chomsky'nin ‘Dünyayı Kim Yönetiyor’ kitabı Amerikan sisteminin dile getirmediği gizli veya olumsuz tek bir kusurunu es geçmiyor. Hatta ‘terörist’ olarak bilinen bazı fraksiyonları kayırarak onlara ‘direnişçi’ payesi veriyor. Ancak yazar halen üniversitesinde ders verebiliyor ve her akşam evine gidip uyuyabiliyor! Bence Çinli veya Rus bir yazar kendi ülkesindeki yerel meseleleri konu alan böyle bir kitap yazamazdı. Bu iki ülkede benzer bir macera, hapis ya da ortadan kaybolmakla sonuçlanırdı! Beşincisi; Ukrayna'daki savaş, Avrupa'nın büyük bir kriz durumunda kendine güvenemeyeceğini gösterdi ve ABD'nin aktif desteği olmasaydı, Rusya Ukrayna'nın tamamını işgal edecekti. Bu, ABD'nin son yıllarda savaşlara girişmediği anlamına gelmiyor; ancak genel olarak bunlar, ilhak savaşları değil, kurtarma ve özgürleştirme savaşlarıydı. Altıncısı; Rusya-Çin tarafı birleşik değil, dahası BRICS grubu siyasi değil ekonomik bir grup. Üye ülkeler arasında, ABD'nin müttefiki olanların yanı sıra Hindistan ve Çin arasındaki anlaşmazlık gibi üyeleri arasında da anlaşmazlıklar bulunuyor. Yedinci olarak; ABD ile Çin arasındaki anlaşmazlık ideolojik bir anlaşmazlık değil, gerçekte bir yandan (ekonomik ortaklık patlaması) diğer yandan ise sıcak tepkilerdir. ABD'nin ortak düşman olan Sovyetler Birliği'ne karşı kendisi ile ittifak kurduğu Çin'in siyasi açıdan belki de daha kötü durumda olduğunu unutmamalıyız. Bugün Çin'de üretim yapan devasa Amerikan şirketleri ve ABD’ye yatırım yapan devasa Çin sermayesi var. ABD ve Avrupa, Çin mallarının en önemli pazarları ve riskleri azaltmak için bazı Çinli teorisyenlerin adlandırdığı şekliyle ‘yerel Çin pazarından’ bahsetmek halen gerçekleşmesi zor sloganlardan. Sekizincisi; Amerikalı Demokratların (demokrasiye yatırım) adını verdikleri alanda benimsedikleri sloganlar, Amerikan elitleri tarafından sorgulanmaya başladı. Bu konuda, Foreign Policy dergisinin en etkili sayılarından biri olan Mart/Nisan 2020 sayısına değinmek yeterli olacaktır. Bu sayıda kapsamlı ‘Ortadoğu Harekete Geçiyor’ başlığı altında yayınlanan makalelerinin çoğunda, Ortadoğu'ya yönelik (demokrasiye yatırım yapma sloganının ötesine geçen) yeni bir Amerikan siyasi yaklaşımı önerildi. Dosyada belirtildiği gibi demokrasiyi ithal mekanizmalarla dayatmak, ‘devleti inşa etmekten ziyade yok etmeye daha yakındır.’ Dokuzuncu gerçek; ABD belki de tüm Körfez ülkeleri ve Ortadoğu'daki diğer ülkeler için en önemli askeri silah kaynağıdır. Askeri eğitim için tercih edilen yerdir ve askeri açıdan halen dünyanın en güçlü ülkesidir. Körfez varlık fonları dahil olmak üzere küresel yatırımlar için en iyi yerdir. Onuncusu, Arap dünyamızda ABD'ye karşı yapılan propagandanın büyük bir bölümünün ‘diktatörlüğün hayatta kalmasına yardımcı olduğunu’ unutmamalıyız. Peki, ABD’den başka bir seçenek var mı, Çin ya da Rusya demokrasinin koruyucusu mu? Bu yaklaşımda bilişsel bir çelişki yok mu? ABD, kendi içinde bile yeniden yapılanmayı başarabilecek kapasitede ve bir başkanı görevden alabilir, yargılayabilir ve tabii ki sandık yoluyla değiştirebilir. Son olarak, yapılması gereken ne ABD ile birleşmek ne de ona düşman olmak değildir. Ortadoğu'da bu denklemi anlayan, birleşmeden ve bağımlılıktan uzak köprüler kuran liderler var. Dünyada birden fazla kutbun oluştuğu ve bir kutba karşı diğerinin tarafını tutmamız gerektiği söylemini yeniden düşünmek bir gerçekçiliktir, zira bu söylem duygusal olmasının yanı sıra Ortadoğu ülkelerinin yüksek çıkarlarına da zarar vermektedir.

Son söz; üzücü olan şey, (hasta ideolojilerin) Arap coğrafyamızdaki bazı elitlerin zihinlerinde, hâlâ aktif olması ve kavramların dikkatlice düşünülmemesidir.