Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İsrail istihbaratı yenilginin bedelini ödüyor!

Geçen ay İsrail ordusu, kendinden emin bir şekilde Gazze Şeridi’ni ‘istikrarsız’ olarak nitelemişti. Geçtiğimiz cumartesi sabahı ise Hamas savaşçıları, İsrail ordusunun yenilmezlik efsanesini ‘yıkarak’ birçok kişiye şu soruyu sordurdu: Bu nasıl olabilir?

Hamas’ın sürpriz saldırısı, övülen İsrail istihbarat teşkilâtının 1973 Savaşı’yla aynı düzeyde büyük bir başarısızlığı olarak tanımlandı. Bu doğru. Ama 1973 Savaşı gibi bu savaş da her şeyden önce büyük bir siyasi başarısızlıktır ve bundan büyük oranda Binyamin Netanyahu sorumludur.

İsrail ve Gazze’de ABD istihbaratının başarısızlığı da ortaya çıktı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, daha 8 gün önce Washington’daki bir toplantıda, “Ortadoğu bölgesi bugün yirmi yıl öncesinde olduğundan daha sakin” demişti.

Ancak tüm bu olup bitenler pek çok soru işareti barındırıyor. Mesela Gazze’nin etrafını kuşatan ve İsrail’e 1 milyar dolara mal olan duvarın bekçiliğini yapan İsrailli askerlerden biri, bu duvardan bir fare bile geçse eşi benzeri duyulmamış siren sesleri çıkaracağını söylüyor. O halde, Hamas 22 yerden girmeyi başarırken duvar nasıl olup da sessiz kaldı!

Aynı şekilde saldırıdan bir hafta önce sosyal medyada bir Hamas yetkilisiyle yapılan röportaj yayıldı. Saldırının nasıl yapılacağını açıkça anlatan yetkili, Gazze’nin İsraillilerle büyük ve kapsamlı bir çatışmaya hazırlandığını; Tel Aviv’e ve Ben Gurion Havalimanı’na füzeler atılacağını, yerleşimlerin işgal edileceğini ve tüm yerleşimcilerin esir alınacağını söylüyordu. Yetkili bir hafta sonra İsraillilerin, Filistin direnişinin yer altında hazırladıkları karşısında şaşıracaklarını söyledi ama kimse harekete geçmedi.

Keza 250 kişinin hayatını kaybettiği müzik festivali saldırısından kurtulanlardan biri de 3 saat boyunca hiçbir İsrailli asker veya polis görmeden ağaçların arasında saklandığını, Hamas militanlarının onlara eşlik eden “kamyonetlerden” ağır silahlar indirdiğini söyledi.

Pazartesi günü Yediot Ahronot’un aktardığına göre Netanyahu’nun gösterdiği kayıtsızlık şaşırtıcıydı. Açıkçası Gazze’de olup bitenlerden dersler çıkarmak için henüz erken ama hesaba katılması gereken önemli bazı şeyler de var.

Kara-hava-deniz kuvvetlerinin ortak bir meselede koordinasyon hazırlığını düşünürsek bu aylar sürmüş olsa gerek. Her birinin tam hazırlıkla birlikte açık taktiksel hedefleri var. Bu, sadece son gelişmelere karşı verilmiş kısa vadeli bir tepki olamaz.  

Bu, İsrail açısından büyük bir istihbarat başarısızlığıdır ve iç sonuçları olacaktır.

Bu hadise 1973 Savaşı’ndan 50 sene sonra yaşanıyor ki, bu bir tesadüf olamaz. O dönemde savaşın hedefi, Mısır’ın askerî açıdan kazanması değil, mevcut durumun kabul edilemez olduğunu göstererek bölgesel denklemi değiştirmekti. Aynı şekilde 1973 Ekim Savaşı’nda Cumhurbaşkanı Enver Sedat, barış için savaştı. Savaşın öncesinde ve sonrasında İsrail’i tanımaya hazır olduğuna ve ABD’nin görüşmelere arabulucu olarak girmesini istediğine dair birçok sinyal verdi. Böylece hem savaşında kazandı hem de diplomasisinde. Bugün, Filistinli grupların füze saldırılarıyla İsrail’e baskı yapmaya çalıştığı önceki çatışmalardan tamamen farklı bir durum söz konusu. Gruplar bu kez İsrail yerleşimlerine ve kibutzlara girerek insanları rehin aldı. Olup bitenleri iyi niyetle ele alıp, arkasında bölgesel planlar olmadığını düşünecek olursak, Hamas’ın müzakere yapmak ya da İsrail’i caydırmak istediğini söyleriz.

Her şeyi masumca yorumlayıp, Hamas’ın tek başına karar aldığını, plan yaptığını, saldırdığını ve hatta gerçekleştirdiği bunca şeyi beklemediğini düşünmeye devam edip diyoruz ki: Hamas birden ve hiç sebep yokken kalkıp dünyaya, Gazze için hiçbir şeyi değiştirmeyen önceki çatışmaların devam edemeyeceğini anlatmaya karar vermiş olabilir. Yani önceki tarzı sürdürmek yerine bu durumun böyle sürüp gidemeyeceği anlayışıyla, Arap ve Batılı dış aktörleri katılmaya zorlayacak yeni bir tarz dayatmak için tüm gücünü kullanma kararı aldı.

Ama bu aynı zamanda bir kumardır ve İsrail’in eşi benzeri görülmemiş saldırı başlatması halinde (ki bu kaçınılmaz) pahalıya mal olan bir zafere yol açması çok kolay. Zira benzersiz bir şeye maruz kaldı ve hiçbir dış tarafın bunu kontrol altına almaya hazırlığı veya gücü yoktu. O zaman sonuçları öngörmek mümkün değil.

Mısırlı bir siyasi gözlemciye göre Filistin halkının dizginlerini elinde tutan bazı Filistinli gruplar, bir emrivaki olarak İsrail’i tanımıyor ve gerçekçi olmayan bir hedef için savaşıyor. Bu asla gerçekleşmeyecek. Bu, İsrail’in haritadan silinmesi demektir. Her İsrailli kanı bir kazanç, her Filistinli kanı bir zafer ve şehadet sayılıyor. Kesin olan şu ki bu, büyük oranda oyunun kurallarını değiştirecek bir güne benziyor.

Doğru. Hiç şüphesiz en güçlü ve büyük devletlerin istihbarat servisleri, tehlikeleri haber veren bilgileri elde etmede zaman zaman başarısız oluyor. Uzun bir süredir istihbaratıyla övünen İsrail de buna dahil. İsrail’in istihbaratı, dünya çapında birçoğunun beğenisini kazandı. O kadar ki Mossad teşkilâtı, hikâyelerin ve filmlerin vazgeçilmez konusu haline geldi.

Mossad, Aralık 1949’da David Ben-Gurion’un emriyle kurulduğundan bu yana üç büyük başarısızlık yaşadı. Birinci başarısızlık, bir Arap liderin dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir’e Mısır-Suriye ortak savaşı için bir hazırlık yapıldığını teyit etmesine rağmen, Ekim 1973’te Mısır-Suriye seferberliğine dair bir bilgi alamamasıydı. Bu, Mossad’ın raporuyla da belgelendi ve bu savaş, İsrail savunmasıyla birlikte ordunun yenilmezliği yönündeki söylemin de çöktüğü bir savaş oldu.

İsrail istihbaratı ikinci başarısızlığını 2006 savaşında yaşadı. O dönemde Hizbullah savaşçıları, Lübnan’la olan sınır şeridindeki askerleri alıkoydu. Bu, ordunun insani ve maddi kayıplar yaşamasından ötürü İsrail’in uğradığı bir yıkımdı. Yıkımın sebebi ise Hizbullah’ın hendek kazma, sığınaklar inşa etme, savaşçıları ve topçuları sınır bölgesine nakletme gibi hazırlıklarını izlemeyen Mossad’dan gelen yanlış istihbaratlardı.

İsrail istihbaratının üçüncü başarısızlığı, Hamas’ın Aksa Tufanı adlı operasyonu oldu. Mossad’ın, Hamas’ın gerçekleştirdiği ve izlenen tatbikatları ve eğitimleri, İsrail’e karşı askerî bir eylem için değil, Gazze’de Filistin içine yönelik bir eylem olarak gördüğüne dair bilgiler dolaştı.

İsrail istihbaratının başarısızlığının sebepleri ne olursa olsun soruşturmalara ve sorgulamalara tâbi olacağına ve İsrail güvenlik sisteminin tümüyle yeniden inşa edileceğine şüphe yok. Ancak bu başka bir günün işi. Bugün dünya, olayın sadece Ortadoğu’ya değil, dünyaya yansımalarını bekliyor. Örneğin Batı, özellikle de ABD, Ukrayna pahasına İsrail’i desteklemeye öncelik verecek ve bu da orada yaşanan yersiz savaşta Rusya’nın elini güçlendirecek. İsrail’in, Hamas’ın ve onu destekleyen kolların silah ve yardım kaynaklarını vurmak için sınırları dışında askerî bir operasyon başlatması da ihtimal dışı değil.

Dünya ABD’deki 11 Eylül saldırısından sonra nasıl değiştiyse, muhakkak ki Aksa Tufanı’ndan sonra da Ortadoğu ve belki de dünya, eskisinden tamamen farklı olacak.

Ancak Hamas’ın kendi kararlaştırdığı denklemi bölgeye dayatmasına ve İran’ın Filistin meselesini istismar etmesine izin vermemek gerekir.