Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Halid Meşal’e açık mektup

Sayın Halid Meşal, size Ebu’l Velid olarak hitap edeceğim. Al Arabiya ile yaptığınız röportajda birçok noktaya değindiniz. Bunlardan bazıları siyasi, tarihi ve dini noktalardı. Bahsettikleriniz bağlantıları ve tutarlılıkları olmayan, daha ziyade dilden dile aktarılan cümlelerdi. Herkes tarafından iyi bilindiği için siyasi konuşmalar üzerinde durmayacağım.

Ebu’l Velid, ben, Kur'an-ı Kerim'den ve Resulullah'ın (s.a.v) sözlerinden alıntı yaptığın dini konuşman üzerinde duracağım. Ben bir vaiz ya da şeyh değilim. Aksine çocuklarının dini sapkınlığa düşmesinden korkan ve senin söylediklerinin gerçek olduğuna inanarak seni dinlemelerinden endişe duyan bir babayım.

Yazdıklarımı, bu yanıltıcı ve kışkırtıcı söylemin aşamalarına tanık olduğum için yazıyorum. Tecrübelerimiz bize bu aldatmacanın, kandırılan gençleri terörizm ve radikalizmin kucağına ittiğini gösterdi. Aynı zamanda başarısız savaşların ateşi için odun olma yolunda bahsettiğiniz, Afganistan'dan çarpıttığınız Filistin davasına ittiğini gösterdi.

Ebu’l Velid, Hz. Peygamber'in Ahzab Savaşı sırasında kazmayı kendi eliyle vurduğundan bahsediyorsun. Yalnız Resulullah’ın savaş alanında etrafı sahabilerle çevriliyken elinde kazma ile çalıştığını unutuyorsun. Senin gibi başka bir ülkede, Doha’da yan gelip yatmış bir halde olmadığını da unutuyorsun.

Ümmetten ateşle oynamasını ve sınırlara yürümesini talep ediyorsun. Peki siz uzakta olduğunuz halde orada mahsur kalanlara su dağıtmak için bile olsa neden Gazze sınırlarına yürümüyorsunuz? Gidin ve eğer Mısırlı yetkililer sizi engellerse, size söz veriyorum, oraya varışınızın engellenmesini kınayan bir makale yazacağım.

Ayetten alıntı yapıyorsun: “Saldırıya uğrayanlara zulme mâruz kaldıkları için savaş izni verildi” (Hac 22/39) ayetini okuyorsun. Bu ayet, Resulullah (sav) 13 yıl Mekke'de kaldıktan sonra Medine'de nazil olmuştur. Bu ayet savaşa çağırmamıştır. Ancak Resulullah bunu, Medine'de Ensar arasında kalıp bir insan gücü ve kuvvet kazandıktan sonra yapmıştır. Resulullah, Müslümanları yıkıma uğratmamıştır. Hz. Peygamber’in, Hicret'ten önce Mekke'de Müslümanlara zarar verenlerin öldürülmesi için kendisinden izin istendiğinde, bu talebi reddettiğini biliyoruz. Bunun üzerine Yüce Allah'ın şu buyruğunun nazil olduğunu öğrendik: “Şu da muhakkak ki Allah hiçbir haini, hiçbir nankörü sevmez.” (Hac 22/38)

Yasir ailesine işkence yapıldığında ve Ammar bin Yasir ailesinin öldürülmesine tanık olduğunda dahi Resulullah intikam istemedi. Aksine çıkarları göz önünde bulundurarak onların kanlarını bağışladı. Büyük bir lider olarak böyle davrandı ve şöyle dedi: “Sabredin, ey Yâsir âilesi! Sizin mükâfatınız cennettir!”

Ve siz, Ebu’l Velid, İsraillilere karşı şiddet kullanarak savaşmadınız. Aksine Filistinlilerin kendilerini öldürdünüz. Çünkü Gazze seçimlerinden sonra yaptığınız ilk şey el-Fetih ve diğerlerini binaların balkonlarından atmak oldu. Bu belgelenmiş bir mevzudur.

Ebu’l Velid işte gerçekler bunlardır. En büyük tehlike ve zarar, duygusal anlarda meseleleri bağlamından koparmaktır. Özellikle de dürüst insanların, size ya da Hamas’a değil, Gazze'deki masumlara duydukları sempati sebebiyle ortaya çıkan bu duygularını kullanmanız en büyük tehlike ve zarardır.

En büyük tehlike, popülist söylemlerle El Kaide ve Usame bin Ladin'in yaptığı gibi Müslümanların ve İslam'ın itibarına zarar vermektir. En büyük tehlike, çıkarlar doğrultusunda yanlış yönlendirme yapmak için Kur’ân'a ve Hz. Peygamber’e atıfta bulunmaktır.

Bunu yazıyorum ve ben yaşlı bir adam değilim. Daha ziyade çocukları için endişelenen bir babayım. Çocuklarına, Hz. Peygamber'in savaşmak için bile beli başlı şartlar belirlediğini ve bir savaş hukuku koyduğunu öğreten bir babayım. Bu nedenle Ebu’l Velid'e tavsiyem, nasıl istersen o şekilde maceralarına odaklan ama Kur'an'ı, dini ya da Peygamber'i kendi çıkarlarına alet etme.

Selametle…