İsrail’in Gazze’de öngörülen kara işgalini başlatması halinde Ortadoğu’ya hâkim olan şiddeti artıracağı sözünü veren Lübnanlı Hizbullah’tan geçtiğimiz çarşamba günü yapılan açıklamada, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın ‘direniş için gerçek bir zafere nasıl ulaşılacağını’ görüşmek üzere Hamas ve İslami Cihad liderleriyle bir araya geldiği belirtildi.
Beyaz Saray destek açıklamaları yapar ve bölgeye üst düzey danışmanlarla askerî ekipmanlar gönderirken ABD’li yetkililer de Hizbullah’ın tehdidini yerine getirmesi halinde çok daha ağır bir sorunla yüzleşme ihtimaliyle boğuşuyor.
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım ise “Hizbullah çatışmaya çoktan dahil oldu. Grup, savaşın merkezinde zaten” ifadelerini kullandı.
Bununla beraber Hizbullah, İsrail’in muhtemel kara operasyonu esnasında Gazze’ye destek olmak için İsrail’in kuzeyinde saldırıları yoğunlaştırma tehdidini uygulamaya geçirirse mesele ciddi anlamda tırmanabilir. Böyle bir şey olursa ABD, kendisini askerî bir karşılığa gerekçe oluşturacak istikrarsız bir durumun içerisinde bulabilir.
Analistlere göre iyi eğitilmiş ve silahlanmış Hizbullah savaşçıları, savaş devam ederken daha cesur hamlelerde bulunursa İsrail Savunma Kuvvetleri, şehirleri ve askerî üsleri hedef alan füze bombardımanına karşı koyduğu esnada iki cepheyi korumakta zorlanabilir. Bu da Washington’ı zor bir karar almaya mecbur bırakır. Zira şu an İsrail’de yaşayan tahmini yaklaşık 500 bin ABD vatandaşının korunması için hukuki gerekçe düşünüyor.
Peki, savaş alanının genişlemesi halinde ABD yönetimine ne gibi askerî sorumluluklar yüklenecek?
ABD, geçtiğimiz yıl bölgeden sekizin üzerinde Patriot füze bataryasını geri çektikten sonra Ortadoğu’ya yaklaşık bir düzine hava savunma sistemi konuşlandırmaya çalışıyor. THAAD füze sistemi Suudi Arabistan Krallığı’na, Patriot füze sistemi ise Kuveyt’e, Ürdün’e, Irak’a, Suudi Arabistan’a, Katar’a ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne gönderildi.
Başkan Biden yönetimi şu ana kadar Hizbullah’a geniş çaplı bir saldırı başlatmaktan kaçınma çağrısı yapan bir dizi kamuya açık ve özel mesaj verdi. ABD İstihbarat Topluluğu ise Hizbullah’ın ileriye dönük olarak atabileceği adımlar ve liderliğinin ne zamana kadar kenarda beklemeye hazır olacağı üzerinde çalışıyor. Belirsizlik artarken Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah da sakinliğini koruyor.
Son yıllarda deniz kuvvetlerini bölgeden geri çeken ABD, Hizbullah’a ve finansörü İran ile Suriye’ye temkinli davranmaları yönündeki mesajlarını güçlendirmek için Doğu Akdeniz’de onlarca savaş gemisinden oluşan iki uçak gemisi grubunun yanı sıra şehir savaşında deneyimli bir deniz piyadeleri generalinin de aralarında bulunduğu üst düzey savaş planlama ekibi de konuşlandırdı. Ayrıca iki bin deniz piyadesi, gerektiğinde konuşlanmaya hazır olacak şekilde yerleştirildi. Pentagon da İsrail’e büyük miktarda teçhizat ve mühimmat gönderdi.
Destek gemileri grubu, başka aktörlerin çatışmaya dahil olması durumunda daha fazla önlem almaya hazır olacak. Daha fazla ABD müdahalesini getirecek şeyse Amerikan varlıklarına ve çıkarlarına yönelik doğrudan bir saldırı ve/veya Çin’in, Rusya’nın, İran’ın ve diğerlerinin katılımı olacaktır. 10 gün önce Yemen kıyısından insansız hava araçlarının ve füzelerin fırlatıldığını gördük. Karadan havaya füzeler, Yemen’de İran destekli Husi milislerin İsrail’e doğru fırlattığı dört seyir füzesine ve bu on beş uçağa karşı koymuştu. Geçtiğimiz salı günü Eylat’a doğru da füzeler atıldı.
ABD’li bir güvenlik uzmanı bana şöyle dedi:
“Güç gösterisi aslında iki ucu keskin bir kılıçtır. Ortadoğu’daki ABD gemilerinin askerî varlığının artması caydırıcı olabilir. Ancak aynı zamanda karşı koymak için kışkırtıcı da sayılabilir. En basit tabirle bu oldukça hassas bir durum. ABD, kartlarını doğru şekilde oynamazsa çatışmanın tırmanmasına yol açabilir.”
Bununla beraber bazı siyasi uzmanlar, bundan çok daha fazlasının yapılabileceği ve yapılması gerektiğinde ısrar ediyor. Zira ABD’nin daha belirgin bir rol oynadığı pek çok olumlu yön mevcut. Ayrıca kaybettiği uluslararası itibarını, gücünü ve liderliğini kısmen geri kazanması için de bir fırsat olacak. Üstelik bu, Hamas ve Hizbullah’tan İran’a, Suriye’ye ve diğer ülkelere kadar uzanan bölgesel tehdit odaklarına, İsrail’e ve ABD’nin müttefiklerine yönelik bir saldırının ABD’ye, ABD’nin hayati çıkarlarına ve temel Amerikan değerlerine yönelik bir saldırı anlamına geleceği yönünde bir işaret de verecektir.
ABD’nin kendi içinde bölündüğü bir zamanda birleştirici bir güç olarak Ortadoğu’da askerî bir tepki gibi daha büyük bir rol de söz konusu olabilir. Zira Amerikalılar topluca kendilerini demokrasinin küresel savunucuları olarak görüyorlar.
Her ne kadar son yıllarda manşetlerde yer almasa da ABD halen, Tahran’la ittifak halinde olan on binlerce Halk Seferberlik Gücü’nü (Haşd-i Şabi) barındıran komşu Irak’ın yanı sıra Arap sahili ile çevresinde ve Tahran’a sadık Suriye’nin güneydoğusu ile kuzeydoğusunda DEAŞ karşıtı güçler için bir hazırlığa sahip. ABD güçleri, daha geniş bölgede bu tür gruplar tarafından hedef alınırsa hiç şüphe yok ki Beyaz Saray üzerindeki baskıyı ateşleyecek.
ABD’nin bir adım atması için muhtemelen Hizbullah’tan daha fazlası gerekecek. Eğer iş değişir de Hizbullah, Husiler ve Irak ile Suriye’deki vekil gruplar gibi, İran’a vekalet eden gruplar tarafından başlatılan saldırılar artarsa o zaman ABD müdahalesinin sınırları da genişler.
Sadece İran değil, aynı zamanda Çin, Rusya ve Kuzey Kore de Başkan Biden’ın önümüzdeki yıl yeniden seçilme mücadelesiyle karşı karşıya olduğunun farkında. Ukrayna’daki savaş devam ederken ve de Amerikan dış politikasıyla ilgilenmeye talip yeni bir rakip varken yönetim, Amerikalıları zarardan uzak tutma yönündeki genel politikaya bağlı kalmakla birlikte stratejik bir askerî destek sergilemesi gerektiğini de biliyor.
Aynı güvenlik uzmanı bana şunları söyledi:
“Bu savaş ile Başkan Biden’ın mevcut savunma stratejisi arasında bir uyum yakalamanın tek yolu, suçu Çin ile Rusya’ya atmaktır. Yansımaları önlemenin başlıca yolunun, ABD’nin yurtdışındaki askerî üsler ve büyükelçilikler gibi kurumlarının güvenliğini korumak olduğunu düşünüyorum. Zira bunlardan birine yönelik büyük bir saldırı, öncelik ve tamamlayıcılık hesaplarını değiştirebilir. Ayrıca ABD içinde herhangi bir şey olursa tüm tutumlar değişir. Daha fazla yayılmadan kaçınmak için ABD’nin temkinli ve kendine hâkim olması ve benim stratejik sabır olarak adlandırmayı sevdiğim şeyi göstermesi gerekecek. Ne zaman, nerede ve nasıl olacağını özenle seçmeleri lazım. Herhangi bir olası müdahaleyi hesaplarken ABD’nin düşmanları olan Çin ve Rusya’nın nasıl tepki vereceğini dikkate aldıklarından emin olmaları gerekir.”