İran Humeyni rejiminin iş birlikçi milisleri, Gazze'de savaş ateşinin yandığı bugünlerde tam kapasiteyle faaliyet gösteriyorlar. Ancak bu milisler, mızraklarının ucuna Gazze kitabını geçirmiş olsalar bile Filistin adına Gazze'den ve Filistin'den çok uzak meydanları, ülkeleri hedef alıyorlar!
Askeri açıdan Husi milisleri, Suudi Arabistan tarafını taciz ediyor. Borazanlarından Gazze'nin kurtuluşunun güneyden, Suudi Arabistan sınırından başlayacağına dair sesler yükseliyor. Gazze Akdeniz kıyısındayken bu nasıl olabilir?! Diğer bir deyişle; Gazze Suudi Arabistan’dan ziyade ‘direnişin efendisi’ Hasan Nasrallah ve Güney Lübnan'daki Hizbullahı’na daha yakın. Asaib Ehlil Hak ve Nuceba milisleri ile Humeyni’nin Haşdi Şabi tugaylarına, Suriye’nin Golan ve Hama bölgelerindeki Devrim Muhafızları subaylarına daha da yakın...
Bu, bırakın siyaseti, coğrafyanın mantığına nasıl uyabilir?!
Bunu yalnızca Abdulmelik el-Husi ve onun dahi kuzeni Muhammed Ali ile Zamar ve Sada dağlarındaki bir grup dahi biliyor.
Ama bana göre tehlikeli olan, İran'a bağlı Iraklı milislerin Gazze'yi desteklemek adına Ürdün Krallığı'nı hedef alma çabaları.
Haşdi Şabi Güçleri’nin yüzlercesi geçtiğimiz günlerde Irak ile Ürdün arasındaki Trebil Sınır Kapısı’nda toplandı. Petrol taşıyan tankerlerin Irak'tan Ürdün'e geçişini engellediler ve bahaneleri de her zamanki gibi Filistin'i desteklemek ve ‘ihmalkar’ Arapları cezalandırmaktı.
Uzmanların söylediği gibi Irak Ürdün'e tankerlerle günde yaklaşık 15 bin varil ham petrol ihraç ettiğinden, Irak petrolünün Ürdün'ün ihtiyaçları için ‘varoluşsal’ bir endişe kaynağı oluşturmadığı doğru. Irak'tan Ürdün'e yapılan petrol ithalatının miktarı, Ürdün Krallığı'nın ihtiyacının yalnızca yüzde 7 ila 10'unu oluşturuyor ve Ürdün’ün ham petrol ihtiyacının çoğunu Suudi Arabistan’ın Aramco Şirketi karşılıyor.
Bunlar doğru ama bu eylem İran'ın daha tehlikeli ve geniş kapsamlı niyetlerine işaret ediyor.
Bereketli Hilal bölgesinde veya Maşrık’ta (Levant) Suriye, Lübnan, Gazze ve tabii ki Irak, hepsi farklı derecelerde İran yörüngesinde yüzdüğünden, İran'ın etkisi dışında kalan tek Arap ülkesi olan Ürdün'e karşı İran'ın emelleri ve endişeleri var.
Buna ek olarak, Ürdün liderliği ve halkı Sünni Arap alanına mensup ve Filistin meselesine özel bir bağlılıkları bulunuyor.
Daha önce de Ürdün'ün eski İran büyükelçisi ve eski bir bakan olan Bessam el-Amuş, Ürdün Turizm Bakanı'nın, Cafer el-Tayyar gibi Ehl-i Beyt’ten isimlerin türbelerinin bulunduğu için İran’dan Ürdün'e ‘dini’ turizmi teşvik etme çağrısına karşı uyarıda bulunmuştu. Amuş ayrıca Ürdün’ün İran'ın farklı isimler altında girdiği dört Arap ülkesinden (Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan) ders alması ve bu dersi iyi anlaması gerektiğini de söylemişti.
Eski Ürdün enformasyon bakanı Semih el-Maaytah, İran destekli milislerin Tahran’ın öfkesi nedeniyle Ürdün sınırlarını taciz etmesinin ve petrol tankerlerinin Irak'tan Ürdün'e geçişini engellemesinin arkasında, Ürdün'de kendisine destek ve yandaş yaratma konusundaki başarısızlığının yattığını söyledi.
Büyük haritaya bakın, Ürdün'ün İran'ın Maşrık ve Bereketli Hilal'de henüz hakimiyet kuramadığı, nüfuz edemediği tek coğrafya olduğunu göreceksiniz.
İranlılar ve onların Arap takipçileri, ‘Şii Hilali’ne yönelik uyarıların yakın zamanda Ürdün ve Kralından başladığını da göz ardı etmiyorlar.
Dolayısıyla Doğu ve Batı'nın işgallerine karşı Arap dayanışması ve iş birliği diğer anlaşmazlıkları en aza indirecek mutlak bir zorunluluktur.
Daha önce kaleme almaya söz verdiğimiz Gazze konusundaki yeni uluslararası akım bahsini sonraki yazıya bırakacağız.