Cuma Bukleyb
TT

Savaşın başlangıcından bir ay sonra

Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasında patlak veren savaşın üzerinden 1 ay geçti ve henüz ufukta savaşın bitiş çizgisine yaklaştığına ve çocuklara, kadınlara, yaşlı ve hastalara karşı işlenen katliamların duracağına dair tek bir işaret bile görünmedi. Filistin tarafındaki gerek can kayıpları gerekse yaşanan yıkım tüm tahminleri aştı. Çatışmaları, yıkım sahnelerini ve yaşanan katliamları aktarmayı öncelikle sosyal medya üstlendi. Uluslararası insani yardım kuruluşlarının çatışmaların durdurulması yönündeki çağrıları da havada asılı kaldı. Artık Gazze Şeridi’nin tamamında ‘güvenli sığınak’ olarak nitelendirilebilecek bir yer kalmadı.

Spekülasyonlar savaşın uzayacağı ve nihai sonuçlarının bölgede değişikliklere yol açacağı konusunda hemfikir. Hamas'ın kesin olarak Gazze’den çıkışının ardından buradaki siyasi boşluğu kimin dolduracağı sorusu geçtiğimiz günlerde düzenlenen basın toplantısında yanıt buldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "İsrail, Gazze Şeridi'nin güvenlik sorumluluğunu süresiz olarak üstlenecek!" dedi.

Bir ay içinde Batı medyasında Ukrayna'daki savaşın hadiseleri ve gelişmeleri için ayrılan alan daraldı. Sudan'daki iç savaşla ilgili haberler neredeyse tamamen ortadan kalktı. Batılı hükümetler ile halklarının savaşa yönelik duruşları arasındaki uçurum genişledi. Batının çeşitli başkentlerindeki savaş karşıtı göstericiler her hafta sonu sokakları ve meydanları dolduruyorlar. Bu protesto gösterilerinden hoşnutsuz olan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, geçtiğimiz günlerde bir Amerikan gazetesinde, göstericileri sert bir şekilde eleştirdiği ve İsrail'in kendisini savunmak zorunda kaldığını, 2005 yılında Gazze Şeridi'nden tamamen çekildiğini ve sakinlerine özgür yaşama (!) imkânı sunduğunu anlatan bir makale yayınladı.

Siyasi savaşın yansımaları sadece İsrail hükümetiyle sınırlı kalmadı, Washington ve Londra'yı da olumsuz etkiledi. Amerikan medyasında özellikle iktidardaki Demokrat Parti içinde savaşa ilişkin tutum konusunda fikir ayrılığı yaşandığından bahsediliyor. Kamuoyu anketleri, Başkan Joe Biden'ın partisinin destekçileri arasındaki popülaritesinin yüzde 85'ten yüzde 76'ya gerilediğini gösteriyor. Partinin sol kanattaki pek çok destekçisi, özellikle de gençler, yaklaşan seçimlerde oylarını bağımsız bir başkan adayına verme olasılığını tartışıyor.

Londra'da İşçi Partisi lideri Sir Kim Starmer, özellikle partinin Müslüman kadrolarından gelen yoğun şikayet dalgasıyla karşı karşıya. Bir kısmı partiden istifa etti ve bu da partinin birliğini tehdit ediyor. Hatta parti yaklaşan parlamento seçimlerini kazanma şansını da kaybedebilir. Şikayetin nedeni, Sir Starmer'ın ateşkes talebinde bulunmayı reddetmesi ve İsrail'den ‘gıda ve tıbbi malzeme geçişine imkân tanıyacak bir insani araya izin vermesi’ talebinde bulunmaya dayanan tutumunda ısrar etmesi.

Geçtiğimiz günlerde ABD yönetimi, ‘Hamas’ın Gazze'den çıkışından sonraki’ aşamada Gazze Şeridi'ndeki siyasi boşluğun nasıl doldurulacağına yönelik önerisini sunmak için yeni bir girişimde bulundu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçtiğimiz günlerde işgal altındaki Filistin topraklarındaki Ramallah şehrini ziyaret etti ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüştü. Toplantıdan sonra ortak bir açıklama yapılmaması, iki tarafın toplantıda dile getirilen fikir ve konular üzerinde anlaşmaya varamadığını gösterdi. Dışişleri Bakanı'na eşlik eden Amerikan heyetinin sözcüsü, Sayın Blinken'in Abbas'a şunları bildirdiğini söyledi: “ABD, Filistin Ulusal Otoritesi’nin Hamas sonrası dönemde Gazze'de kurulacak herhangi bir hükümette merkezi bir rol oynayacağına inanıyor.” Hamas sonrası dönem için yeni Amerikan senaryosu, Arap ülkeleri ve Birleşmiş Milletler'den oluşan ve bir süre sonra Gazze Şeridi'nin yönetimini Filistin Ulusal Otoritesi’ne devredecek geçici bir sivil yönetimin kurulmasına dayanıyor. Resmi Filistin Haber Ajansı, Başkan Mahmud Abbas'ın Filistin Otoritesi’nin önerilen senaryoya katılmayı kabul etmesi için önerinin kapsamlı bir siyasi çözümün parçası olmasını şart koştuğunu söyledi. Ancak İsrail Başbakanı'nın son basın toplantısında ‘İsrail'in Gazze Şeridi'nin güvenlik sorumluluğunu süresiz olarak üstleneceğini’ açıklaması, Hamas sonrası aşamada Gazze Şeridi'nin statüsü konusunda Tel Aviv ile Washington arasında açık bir görüş ayrılığına işaret ediyor.

Dikkate değer olan, ABD diplomasisinin başı Blinken'in Filistin Otoritesi’nin, Hamas savaşçılarının İsrail kibbutzlarına yönelik saldırısını kınamayı reddetmesini protesto etmek amacıyla, önceki ziyaretinde Ramallah şehrini ziyaret etmeyi ve Başkan Mahmud Abbas ile görüşmeyi reddetmesiydi.

Haberlerde, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması olasılığına ilişkin olarak bir yanda Amerikalı ve Katarlı yetkililer, diğer yanda Hamas hareketinin liderleri arasında kapalı kapılar ardında yürütülen müzakerelerden de bahsediliyor. Ancak müzakereler tam bir gizlilikle çevrelendiğinden, sonuçlarını tahmin etmek bir tür fal bakmak gibi.

İsrail koalisyon hükümetinin aşırı sağcı Miras Bakanı Eliyahu, krize çözüm olarak yakın zamanda İsrail'deki bir radyo istasyonuna verdiği röportajda ​​şunu önermişti: “Gazze'deki Filistin direnişine son vermek için nükleer bomba kullanmak!”​