Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Büyük insanlığa mektup

“Büyük insanlık gemide güverte yolcusu trende üçüncü mevki

şosede yayan

büyük  insanlık.

Büyük insanlık sekizinde işe gider

yirmisinde evlenir

kırkında ölür

büyük insanlık.

Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter

pirinç de öyle

şeker de öyle

kumaş da öyle

kitap da öyle

büyük insanlıktan başka herkese yeter.

Büyük insanlığın toprağında gölge yok

sokağında fener

penceresinde cam

ama umudu var büyük insanlığın

umutsuz yaşanmıyor.”              

NAZIM HİKMET RAN

Sevgili büyük insanlık!

Seninle  konuşmaktan ve sana yazmaktan  daha yüce  ve erdemli bir  davranış yoktur. Tek bir dini, mezhebi, ideolojiyi,  grubu, kabileyi araştırmakla hayatlarımızı  harcamak yerine,  verimli ve yaratıcı bir şekilde büyük insanlığın tarihini, zihniyetini ve ruhunu  araştırmaya ve anlamaya adanan  bir hayatı  yaşamayı kendimize gaye edinmeliyiz. Büyük insanlıkla konuştuğumuzda duygularımıza, düşüncelerimize, düşlerimize sınırlar çizmek ve  yasaklar koymak zorunda değiliz. Irkçılık, kabilecilik, fanatizm, dincilik, cinsiyetçilik gibi sahte kurgular yüzünden büyük insanlık geriye çekilmiş durumda, sessiz ve sade  kuytu yerlerde var olmaya çalışmaktadır. Büyük insanlığın  çekildiği  kuytu ve karanlık yerleri bulmaya çalışıyorum. Bütün yapay kurgulardan, kimliklerden ve kaynaklardan özgürleşmiş biçimde sade elbiseler içinde büyük insanlığı bulmak istiyorum. Dinin, milliyetin, kabilenin, servetin ve gücün verdiği kibirle kendini  yükseklerde konumlandıran sahteliklerin ötesinde  açık, nazik ve coşkulu bir şekilde   büyük insanlığı muhatap almaya ihtiyaç duyuyorum. Sahte inançlara, kimliklere, tarihlere ve değerlere hapsolmuş kişilere, gruplara ve yapılara, artık  bilgiyi, felsefeyi, özgürlüğü, adaleti, insanı, barışı ve çoğulculuğu anlatmakla vakit geçirmek istemiyorum.

Büyük insanlık içinde hiçkimseye yabancı olmak istemiyorum. Büyük insanlığın hiçbir unsurunun da beni yabancı görmesini istemiyorum. Büyük insanlığın üstünde ve ötesinde hiçbir şeyi merak etmiyorum. Büyük insanlığın  gizemli dünyalarını,  dayanılmaz bir tutkuyla merak ediyorum. Büyük insanlıktan hiç kimsenin bir diğeri önünde hiçbir gerekçeyle bükülmesini ve eğilmesini istemiyorum. Büyük insanlığın  bütün mensuplarıyla eşit, onurlu ve  özgür bir şekilde konuşmak, yemek yemek, şarkı söylemek, dans etmek ve düşünmek istiyorum.

Büyük insanlığa ait olmak için hiçbir giriş ritüeline gerek yoktur. Büyük insanlığa mensup olmak için vaftize, sünnete veya seçilmiş  millete mensup olmaya gerek yoktur. Büyük insanlığa mensup olmak için  insan olmak  tek yeter koşuldur. Büyük insanlığa mensup olmak yerine sahte kurgulara ve kimliklere mensub olmayı kutsallaştıranlar ve  sahte ritüellerle  kutsal kimlik kurgulayanlar, aslında, kendilerinin insanlığını ve büyük insanlık gerçeğini de inkar ediyorlar.

İnsan olmak için hiçbir  doğmaya inanmaya, kalıba girmeye ve kimliğe hapsolmaya gerek yoktur. Kişi, bu dünyaya    bir başka insanın  takipçisi, müridi ve  kulu olmaya gelmemektedir. Kişinin bu dünyada   hiç kimseye mutlak olarak inanma ve onu takip etme şeklinde bir görevi yoktur. Kişinin tek görevi, büyük insanlığı araştırmak, anlamak ve kendi konteksinde  büyük insanlığı gerçekleştirmektir.

İnsanlığın zengin felsefeleri, bilimleri, ritüelleri, değerleri ve yaşam stilleri vardır. İnsanlığa ait   tecrübeler,  bir din, inanç, ideoloji, kimlik, mezhep, cinsiyet veya kültür adına reddedilemez. İnsanlığa ait tecrübeler, insanlıkla bağdaşmadığı  zaman, ne olursa olsun reddedilmelidirler. İnsanı insana, hayata ve doğaya  düşman eden bütün dinler, inançlar, ideolojiler, kültürler ve pratikler reddedilmeli ve  eleştirilmelidirler.

Bir  insanı, inancından, yaşam tarzından, değerlerinden, özel  tercihlerinden dolayı hesaba çekmek, yargılamak, suçlamak ve cezalandırmak hiçbir insanın  ve gücün   görevi olmadığı gibi haddi de değildir. İnsanın insan için engizisyon mahkemeleri ve karakollar kurması, büyük insanlık gerçeğiyle bağdaşmamaktadır. Bütün engizisyonların ve karakolların  büyük insanlığın hayatından yıkılıp atılması gerekmektedir.

Kişiler, bir dine, mezhebe, kimliğe, gruba ve coğrafyaya girmek ve hapsolmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Kişinin görevi, bir dine, mezhebe, gruba, kültüre veya tarihe girmek değildir. Kişi, büyük insanlığa girmek  için kendini  akılsızlıkltan, ahlaksızlıktan ve  adaletsizlikten arındırmalıdır. Hiçbir kimliğe ve aidiyete hapsolmadan insan olmak, kişinin önündeki en büyük meydan okumadır.

İnsanlar, inançları, kimlikleri, çıkarları,  tarihleri ve kabileleri uğruna gözü dönmüş çılgınlara ve fanatiklere dönmektedirler. Dini,  ahlakı, adaleti, mezhebi, iktidarı, ekonomiyi, eğitimi, teknolojiyi, kitapları, edebiyatı, şiiri,  sanatı ve müziği  kirli ve karanlık çıkarları için kullanan, yozlaştıran ve çürüten insanlar,  çılgın  fanatikler olarak  doğaya, hayata ve insana dair her şeye düşmanlık yapmaktadırlar. Çıkarları, menfaatleri, hırsları ve   kaprisleri uğruna her şeyi yozlaştıran kişiler, diğer insanlarla ve canlılarla  sahici, sağlıklı ve yapıcı bir ilişki kuramamaktadırlar. Kurdukları ilişki,  yıkım ilişkisidir. Büyük insanlıkla ancak akıl ve kalp üzerinden bir ilişki kurulabilir. İnsanların kalplerinin ve akıllarının  bir araya geldiği, ilişkide bulunduğu yeni büyük  insanlık  toplumuna ihtiyaç vardır. İnsanlığı toplum olmaktan çıkaran dinsel, ırksal, cinsiyetçi ve kültürel fanatizmlerin tamamından  arınarak akıl ve  kalp etrafında toplum olmamız gerektiğini düşünüyorum ve düşlüyorum.

Bütün ritüellerin,  mitolojilerin, inançların, kitapların, bilgilerin, ilişkilerin, kaynakların  yapıcısı ve yazıcısı insandır. İnsan, yeryüzünde yaptığı hiçbir şeye  kendi  dışında ve  üstünde  yapıcılar ve yazıcılar icat etmemelidir. İnsana ait olan  ürünler için insan dışı ve üstü  kaynaklar ve yapıcılar kurgulamak, kişinin   akıl ve kalp bağlamında insanlığa mensup birey olarak değişimini, gelişimini ve olgunlaşmasını durdurmakta, dondurmakta ve  dumura uğratmaktadır. Yeryüzünde her şey, insanla ilişkilidir ve insan kendisiyle ilişkili olan hiçbir şeye yabancı olmamalıdır.

İnsan, hiç bir  kişi, güç ve yapı önünde  diz çökmemeli, boyun eğmemeli, kul ve köle olmamalıdır. İnsan insana,  sürekli  yardımlaşma, dayanışma ve işbirliği  için elini uzatmalı, hukuk, ahlak ve akıl çerçevesinde birbirine saygı duymalıdır. Hiçbir insan kutsal, ulu, yüce, efendi, rab gibi sıfatlarla ve konumlarla  yüceltilmemelidir. Bazı insanların kutsallaştırılması, yüceltilmesi, efendileştirilmesi ve rableştirilmesi büyük insanlığın içini boşaltmakta ve  çürütmektedir. Büyük insanlık içinde  gücü, pozisyonu ve özellikleri ne olursa olsun  kadınların ve erkeklerin birbirlerini  eşit ve saygın bireyler  olarak görmeleri olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Kadınlar ve erkekler, içten bir şekilde birbirlerini eşit olarak görmedikleri sürece  bireysel ve  ortak  düzeylerde büyük insanlık gerçekleşmeyecektir.

İnsanların kılık kıyafetleri, dinleri ve doğmaları  hiçbir şekilde onların ahlaklı, akıllı ve adil olduklarını göstermemektedir. Kılık-kıyafet, dış görünüş ve  şekil yerine insanların  akıllarına ve kalplerine ne giydirdikleri önemlidir. İnsanın  aklına ve kalbine tevazu, saygı,  eşitlik, özgürlük, barış ve adalet elbiselerini giydirmesi, onun insanlıkla donanıp donanmadığını göstermektedir. Kalplerini ve akıllarını insanlık değerleriyle donatmayanlar,  Tanrı adına  yemin ederek  her türlü kirli işi yapmakta, insani ve manevi olanı birlikte kirletmekte ve iğfal etmektedirler.

Günümüzde insanlar, dinlere, mezheplere, partilere, güçlere, yapılara, kimliklere, tarihlere ve kültürlere  köle olmuşlardır. Din, ideoloji, erkeklik, mezhep, tarih ve daha birçok yüceltilmiş kurgu adına kişiler ve toplumlar, savaşa ve şiddete evet demekte, birbirinden nefret etmektedir. Savaşa, şiddete ve nefrete  evet deme çılgınlığını yaratan, besleyen  ve derinleştiren güç ve iktidar odakları, insanlığın bu çarpık, sığ, yıkıcı ve verimsiz durumunu istismar ederek,  kendileri için sınırsız güçler, ganimetler,  servetler ve şehvetler devşirmektedirler.

İnsanların birey ve  vatandaş olmalarını  sağlayacak olan  referans, insani hukuk, barış ve özgürlüktür. İnsanüstü güçleri referans alarak  iktidar olanlar, insanlığa musallat olan  tiranlar olmaktan öteye geçmeyecektir.  İnsan dışı ve üstü kurgular, insanlığa musallat olan tiranlıklar üretirken, insani hukuk sistemleri  insanın özgür birey ve vatandaş olmasının  yolunu açmaktadır. İnsan üstü  kurguların  kadın ve erkeği  kul, tebaa ve reaya yapan köleci yapılarına karşı  sahici nitelikteki  insani bir hukuk perspektifinden vazgeçmemek lazımdır.

Yeryüzü ve insanlık bir bütündür. Yeryüzünün  değişik parçalarında yaşayan insanlar birbirine düşman yapılmak istendiğinde din, kimlik, cinsiyet ve kültür konuları, insani  olgular olmaktan  çıkıp dar parti ve hizip konularına dönüşmektedir. İnsanların kamplaştırılması ve çatıştırılmasının aracı olarak kullanılan din, kimlik ve kültür tartışmalarının   büyük insanlığa refah, özgürlük, hukuk ve adalet açılarından katacağı  hiçbir şey yoktur. Sevgili insanlık! Parti ve grup konusu olmaktan başka  hiçbir özelliği olmayan inançlardan, kimliklerden ve kurgulardan kendini lütfen koru!

Büyük insanlığın içinde Socrates, Plato, Aristo, Erasmus, Spinoza, Seneca, Marcus Aurelius, Adam Smith, Voltaire, Kant, Locke, Hume,  Leonardo Vinci, Van Google, Rafael, Rachel Carson, Maria Goeppert Mayer, Rosalind Franklin, Harriet Martineau, Hannah Arendt, Simone de Beauvoir, Judith Butler, Iris Murdoch, Balzac, Hugo, Descartes, Mozart, Beethoven, Şekspir, Goethe, Newton, Darwin, Freud, Heraclitus, Marx, Jane Goodall, Mae C. Jemison, Montaigne, Bacon, Popper, Jung, Marie Curie, Tiera Guinn,  gibi büyük felsefe, bilim, sanat ve edebiyat insanları bulunmaktadır.Büyük insanlığın en büyük zenginliği,  bu büyük kadınların ve erkeklerin felsefe, bilim ve sanat alanlarına yaptıkları katkılardır.Milyarlarca insan,  bilim, felsefe, sanat ve edebiyat alanlarında  ölümsüz eserler ortaya koyan kadınları ve  erkekleri anlamak ve dinlemek yerine,  sanat, edebiyat ve felsefe alanlarında hiçbir eser üretememiş,  okuma ve yazması dahi olmayan,   yaşayıp yaşamadıkları dahi tartışmalı olan hayali, mitolojik ve kurgusal kişiliklerin  peşinde gitmekte, onların müridi, kulu ve kölesi olma yolunu  seçmektedir. Bilim, felsefe, sanat ve edebiyat insanları, hiçbir zaman  bir mezhep, tarikat, kült, parti, grup kurarak insanları kendilerine mürit, mümin ve  kul yapmak istememişlerdir. Bilim, felsefe, sanat ve  edebiyat, insanları kendilerine inanmaya zorlamadığından dolayı,  çok küçük bir azınlığın dışında   geniş insan kitleleri, felsefeye, bilime ve sanata kulaklarını tıkamış ve gözlerini kapatmıştır. Cehalet yolu, delalet yoludur. Büyük emeklerle  oluşturulan  bilim, felsefe, sanat ve edebiyat sermayesinden  büyük insanlığa mensup  her bireyin yararlanması, cehalete, fanatizme,  düşmanlığa ve yalana kulak vermeyen yeni bir olgunluk  düzeyine erişmek için   çaba sarf etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sevgili büyük insanlık! İnsanı birbirine bağlayan bağ, senin üstünde ve dışında değildir. İnsanlığın üstünde ve dışında kurgulanan kurgular, aslında nefret,  yalan ve zorbalık üzerine  kurulan illüzyonlardır. İnsanlığın dışında sevginin, umudun ve  hayatın  atfedileceği bir kaynak yoktur. Sevgi, insanlıktır. İnsanları birbirine bağlayan tek doğal bağ, ortak insanlıktır. Ortak insanlığı  bozarak ve çürüterek insanlığın üstünde  ve dışında  yüceltilen sahte, sığ ve  gereksiz  yanılgılar, yanılsamalar ve yalanlar, insanlığı birine bağlamamaktadır.  Hiçbir yanılgı, yanılsama ve  yalan, sevgi ve umut değildir!

Kişinin  kendini  insan olarak değil,  kaplan, aslan, kurt ve köpek olarak  görmesi, insanlık için büyük felakettir. İnsanı insanın kurdu, aslanı, kaplanı ve köpeği olarak görmek, insana insanlığını unutturmaktadır. İnsan, insanın avı değildir. İnsan, avcı da değildir. Bir erkeğin kendisini kadın avcısı olarak görmesi,  onu  kadına  cehennemleri yaşatan kirli, karanlık ve kanlı  bir kurta dönüştürmektedir. İnsan, av ve avci değildir. Her ne adına olursa olsun insanın insandan nefret etmesini ve  birbirine karşı şiddet uygulamasını meşrulaştıran ve kurgulaştıran, her şey vahşet, barbarlık ve bedeviliktir. Sevgili büyük insanlık! Sana senin av ve avcı olmadığını, sadece insan olduğunun farkında olman gerektiğini söylüyorum.

Hiçbir insan,  insan üstü   güçler tarafından  seçilmiş veya özel bir görevle görevlendirilmiş değildir. Bütün insanlar, ahlak, akıl, maneviyat ve adalet açısında güçlü bir kapasiteye sahiptirler. Herkes, kendi  ahlak, akıl, maneviyat ve adalet kapasitesini geliştirebilir ve gerçekleştirebilir. Hurafelerin ve ilhamların insanlığa hiçbir katkısı yoktur. İnsanın ilhama değil, ilişkiye ihtiyacı vardır. İnsanın insanla ilişki kurma ihtiyacı, ekmek, hava ve su kadar hayatidir. İnsan, insanla ve doğayla ilişki kurmak yerine, kendi dışındaki   yalan kurgulardan   kurtuluş  ve doğru yol mesajları ve ilhamları alma   yanılsamasıyla, aklını, kalbini, ruhunu ve zihnini köreltti ve   kendini cocuksulaştırdı. Hiçkimsenin   kendi dışından   birtakım  üstün mesajlar aldığını  sanarak kendini gerçekleştirmesi mümkün değildir.  İnsanüstü ve dışı mesajlar  aldığını iddia eden ve insanlığa kendini  yol gösterici olarak dayatan   herkes, yalan söylemekte ve insanlığı  yalanları uğruna yoldan çıkarmaya çalışmaktadır. İnsan, insanlığı anlamayı, anlamlandırmayı ve insanla eşit ilişkiler kurmayı öğrenmelidir. İnsan insanla özgürce ilişki kurmalı, insanlararası her şey özgürce ilgi, ilişki, alma ve verme şeklinde olmalıdır. İnsan dışı ve üstü güçler tarafından  seçilmiş ve görevlendirilmiş kurtarıcılar,  elçiler,  kahramanlar, örnekler ve modeller yoktur. Sevgili insanlık! Artık  dışarıdan  aldığını sandığın mesajlara köle olmak yerine akıl, ahlak, maneviyat,  bilim, felsefe ve sanat kapasitesini geliştirmek suretiyle sahici insanlar olmanın  yollarını ve imkanlarını bulmaya ihtiyaç vardır.

Sevgili büyük insanlık! Sen ve senin yaşadığın yeryüzü, uçsuz bucaksız bir zenginliğe, çeşitliliğe ve güzelliğe sahiptir.  Hiçbir din, mezhep, din, kimlik, devlet, despot,  kültür ve ideoloji, büyük insanlığı ve  muhteşem yeryüzünü  fethedecek güçte değildir. Büyük insanlığı ve yeryüzünü fethetme ve ona tahakküm etme  yanılsaması,  bütün barbarlıkların ve kötülüklerin  kaynağını oluşturmaktadır. Sevgili büyük insanlık! Seni fethetmek ve sana hükmetmek yerine  senin içinde  barış  ve özgürlük içinde yaşama yollarını aklımızla  bulma  yollarını ve imkanlarını  keşfetmek için  daha çok emek harcamalıyız.

Sevgili insanlık! Kişiler ve toplumlar, kendi özgürlüklerine, refahlarına ve barışlarına hiçbir katkı sunmayan  devletlere,  inançlara, ekonomik sistemlere, ticari ilişkilere, eğitim kurumlarına, örgütlü doğmalara ve katı kimliklere  köle olmuş durumdadırlar. Katı doğmalara,   ideolojik yalanlara, kaybettiren ekonomik ve ticari ilişkilere  mahkum olmak, büyük insanlığın yavaş yavaş ölmesine ve tükenmesine  neden olan bir ölüm kültürünün  doğmasına neden olmaktadır. Bugün dünyaya hükmeden  siyasetler, devletler, dinler,  ekonomiler, teknolojiler, kimlikler ve sınıflar, ölümü yücelten ölü sevici nekroflizmden başka bir şey değildirler. Nekrofilizm,  büyük insanlığın varlığını her açıdan tehdit etmektedir. İnsanların nekrofilizme tapmaktan vazgeçmesi, kendisinin,  hayatın ve doğanın farkına varan yaşamı esas alan biyofil bir   anlayışı hayatın her alanının  temeli haline getirmesi  şeklinde çetin ve zor bir meydan okuma, sevgili büyük insanlığımızın önünde durmaktadır.

Kişileri,  hayatı, doğayı ve insanlığı sevmekten alıkoyan temel şey, kişilerin  kendilerinin  üstünde ve dışında  mitolojik, siyasal, kültürel, ekonomik ve sosyal güçlere ve kurgulara akıllarını ve kalplerini teslim etmiş olmalarıdır. İnsanlar, akıllarını aktif ve etkili bir şekilde kullanmak yerine  yücelttikleri insanüstü kurgulardan kendilerine  mesajlar gelmesini ve  onların kendilerine yol göstermesini beklemek gibi  verimsiz ve yozlaştırıcı bir yanılgının içindedirler. Sevgili büyük insanlık! Dışarıdan, üstten, geçmişten veya  karanlıklardan sana hiçbiir mesaj  gelmeyecek,  sana hiçkimse yol göstermeyecektir. Yapman gereken en önemli şey, gaflet  ve cehalet uykusundan uyanman, aklını kullanarak  barış, özgürlük ve hukuk dolu  bir hayatı tecrübe etmek için yaşamak için seferber olmandir.

İnsan, her an  hisseden ve düşünen bir varlıktır. Mitolojiler,  kimlikler, kültürler,  siyasetler,  servetler ve şehvetler, kirli ve karanlık bir şekilde insanı sürekli düşünen ve  hisseden bir birey olmaktan çıkarıp onu düşünmeyen ve hissetmeyen cahil ve  fanatik bir nesneye  dönüştürmeyi istemektedirler. İnsanın özü ve varoluşu, düşünmeye, hissetmeye ve yapmaya bağlıdır.Barışı, özgürlüğü ve hukuku oluşturmak için  aklın  kullanımından başka bir yol olmadığı gibi,  kendi mutluluğunu gerçekleştirmenin peşinde koşarken insanlığı ve doğayı sevmeyi unutmamak gerektiğinin   farkına varılması  önemlidir.

Sevgili büyük insanlık! Her sabah   ırkçılığın, cinsiyetçiliğin, fanatizmin ve ayırımcılığın olmadığı bir dünyaya uyanma umuduyla yeni bir dünyaya uyanmak istiyorum. Bütün olumsuzluklara rağmen senin  bir  parçan olmak olağanüstü   coşku ve mutluluk veren güzel bir şeydiir. Sevgili büyük insanlık! Sana ait olmaktan gurur duyuyor ve seni çok seviyorum.