Abdulaziz Tantik
TT

Beyaz adam, sömürü çarkı ve Gazze’de yok olan insan vicdanı…

Beyaz adam, dünyayı berbat eden kitlenin genel adıdır. Bu ‘beyaz adam’ sadece Kızılderilileri değil, Eskimoları, zencileri, Vikingleri ve dünyanın mahrum ve mahkûm ırklarını, kavimlerini, kabilelerini de yok eden bir zihniyetin genel adıdır. Kızılderililer bu sıfatı daha çok kendilerini yok eden batılılar için kullanmaktadır.

Beyaz adam, kendini tanrı yerine koyan ve her türlü şeyi gücü yettiği sürece yapma imtiyazına sahip olduğunu düşünen ve buna inanan bir kesimdir. Tanrıcılık oynadığı için insan olma zeminini kaybetmiştir. İnsan olmadığı içinde insanlığı yok edecek eylemlere yönelmekten pek kaçınmamaktadır. İnsanların meydana getirdiği her şeyi kültürü, medeniyeti ve inançları yok etmekten büyük zevk almaktadır. Önce Mayaları sonra Kızılderilileri, daha sonra Afrika zencilerini, güç kullanarak kendi zenginliğinin zemini olarak kullandılar. Beyaz adam, kendi toprakları dışında başka toprakların yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürerek ve başka kavimleri, ırkları ve renkleri çalıştırarak kendi zenginliğini inşa eden kişidir. Ayrıca, teknik üstünlüğünü kullanarak kendi dışında kalan bütün toplumları sömürü çarkı içinde kendi arzusu için kullanmaya devam ediyor.

Bin beş yüzlerden itibaren bir sömürü çarkı kullanma çabası ortaya çıkmıştır. Kilise hegemonyasına karşı seküler bir yaklaşım geliştirerek onu ideolojik bir zemine taşıyıp halkları propaganda imkânlarını kullanarak özgürlük, eşitlik ve hak kavramları üzerinden kendi tanrısal krallığına ikna etmiştir. Bu sömürü çarkı, İngiliz sanayi devrimi ile farklı bir mecraya taşınmış ve o günden itibaren önce kendi halkını, fakir halkını fazladan çalıştırarak ve az vererek kendi sermayesini inşa etmiş, sonra başka halkların yer altı ve yer üstü zenginliklerini kullanarak, onların kol gücünü kullanarak sömürüyü genişletmiştir. Kendi halkına biraz fazla ekonomik refah sağlayarak kendi iç düzenini garantiye almıştır. Ama kendi dışındaki toplumların sürekli bir çatışma içinde durmasına yönelik politikalar geliştirerek onları sömürüye açık halde tutmaya devam etmiştir. Bu konuda, dini, kiliseyi, din adamlarını, Hıristiyanlaştırma projelerini de kullanıma dâhil etmekten kaçınmamıştır. Böylece sömürü çarkını güçlendirerek kendi varlığının geleceğini garanti altına almıştır.

Ama dünya sürekli bir değişim geçirmektedir. Modernlikten post modernliğe evrilmesi, yeni teknolojik gelişmelerin elde edilmesi, tanrıcılık oyununu daha sofistike hale getirilmesine yaramıştır. Sömürü çarkı yine devam ederken, eski usul yerine yeni yöntemler geliştirilmeye devam etmektedir. Bu sefer, senden aldığı maddeyi, teknik imkânlarla yeni bir işlemle kullanıcıya hazır hale getirilmiş teknik bir aygıt olarak tekrar sana beş katı yükseğe geri satmaktadır. Bire aldığını beşe satan bir sömürü çarkı karşısında genel toplumsal yapılar, devletler, halklar eli kolu bağlı bir şekilde durmaktadır.

Beyaz adam, küresel sermaye olarak öne çıkmakta ve içtiğimiz sudan yediğimiz ekmeğe kadar yüksek karla bize geri satış yapmaktadır. Eğlence dünyasından, kullandığımız programlara kadar her şeyden para kazanmaya devam ediyorlar. Kirli bilgiler, propaganda yöntemleri ve yeni dilleri kullanma, teknik büyüler ile insanları hipnoz ederek bir şeylere yönlendirme de dâhil her şeyi paraya ve imkâna çevirmekten geri durmamaktadır. Sanayi devriminden finans devrimine geçiş yapan küresel sermaye bu sefer finans sektöründen hareketle faiz üzerinden sömürü çarkını devam ettirmektedir. Kullandığımız banka kartları, kredi kartları, destek kredileri vesaire ile yeni bir sömürü çarkını güçlendirerek devam ettirmektedir.

Bu sömürü çarkına yönelik ciddi bir muhalefet geliştirilemesin diye, yeni ideolojiler, yeni eğlenceler, yeni oyunlar, özellikle de yeni nesillere yönelik olarak geliştirerek kendini ve tanrısallığını garanti altına almaya devam etmeye çalışmaktadır. Kendine muhalefet edecek, kültürleri, inançları ve örgütleri şiddet ile özdeşleştirerek onları kötülüğün timsali olarak ilan ederek insanları onlardan uzaklaştırmaktadırlar. Ekonomik kaynakları başkalarına kaptırmama ve bir ülkenin kendi ayakları üstüne durmaması için sürekli onlara siyasi, iktisadi ve kültürel hamleler yapmaktan kaçınmamaktadırlar. Çoğu kez bunu açıklıkla belirterek yapmaktadırlar. Kapı arkası diplomasi ile söylemler arasında korkunç farklar doğmasını makul görmeye devam ederken, insanları da buna inandırmaya yönelik her türlü hamleyi yapmaktan kaçınmamaktadırlar. Paranın patronu olarak paraya ihtiyaçları olmadığı halde bütün paranın kendi elinde toplanmasına yönelik şiddet kullanımı da dâhil her şeyi yapmaktan kaçınmamaktadırlar. İnsanların yok edilmesi, kitleler halinde kıyıma uğramaları, bir ırkı veya kavmi yok etmeye yönelik saldırıları planlamaları da buna dâhildir.

Beyaz adam ve sömürü çarkı, Filistin meselesini Ortadoğu’da normalleşme adı altında yeni hamlesi ile yok etmeye yönelik siyasi rüzgâr başlatmıştı. Zaten Ortadoğu ülkeleri de buna can atmaya hazırdı. İsrail ile bölge ülkeleri normalleşme adı altında yeni ekonomik ilişkiler ve buna dayalı siyasi adımlar atmaya başlayacakları bir zeminde bir olay oldu. Tabi Ortadoğu sadece beyaz adamın hareket alanında değil, başka beyaz adam olma hayali kuran ülkeler; Rusya, İran, Çin ve doğal olarak Türkiye bu hamle ile karşı karşıya kaldılar. Aslında meselenin künhü Türkiye’ye yarayacak düzeyde idi. Ama Türkiye iç siyasi zemininde beyaz adam elde edeceğini bir türlü elde edemedi. Bu da onun ikircikli tutumunu normalleştirmeye yaradı. Doğu Akdeniz de mevcut olduğu düşünülen gaz ve maden yataklarının kimin tekelinde işlevsellik kazanacağı meselesi beyaz adamın önünde büyük bir sorun olarak durmaktaydı. Buraya yönelik bir hamle ile Ortadoğu normalleşmesi adı altında bir siyasi hamle gerçekleştirilmişti. Uzun yıllardır İsrail bu gazı Avrupa ülkelerine taşımaya güç yetirememekteydi. Türkiyesiz bu meseleyi çözme girişimleri fiyasko ile neticelenmişti. Bu yüzden Türkiye İsrail yakınlaşması sağlandı. Hatta gaz anlaşması da yapıldı. Çünkü en ucuz Türkiye üzerinden bu gazı Avrupa pazarına taşıyabilirlerdi.

Fakat beklenmeyen hamle, Filistinli bir hareket olan ve Gazze yönetimindeki siyasi erkin askeri gücü olan İzzedin el Kassam direniş hareketinden geldi. 7 Ekim ‘Aksa Tufanı’ ile İsrail’in bütün oluşturduğu güç büyüsünü yerle yeksan eyledi. İsrail yediği darbe ile kendisinden geçmiş bir şekilde saldırıya başladığı zaman aleyhine daha büyük bir belanın gelmekte olduğunu da fark etmedi. Böylece dünya kamuoyu, İsrail vahşetini canlı yayın izleyerek onların aleyhine çok güçlü bir sivil protesto ve ekonomik ambargo ortaya koydu. Ülkelerin yapamadığını sivil insanlar yapmaya başladı. Normalleşme adımı, geriledi ve hatta rafa kaldırıldı. Yapılan ara buluculuklar ise İsrail öfkesinin ürettiği hipnoz yüzünden gerçekleşmedi. Tam bir soykırıma yöneldiği bir zeminde askeri olarak karada bozguna uğraması ise İsrail için gelecekte siyasi, iktisadi ve askeri anlamda ciddi sorunlar yumağı oluşturmaya hazır bir zemin olarak teşekkül etmektedir. İsrail vahşetine destek veren beyaz adam ve ülkelerinin iktidarları da bu itibar kaybına uğramaya başladı ve devam etmektedir. Artık eskisi gibi güçlü bir şekilde kendi tanrıcılıklarını oynamaya cesaret edemeyecekleri bir politik zemin kurulmaktadır. İnsanlığın yok edilmesine yönelik insan vicdanı harekete geçerek İsrail ve destekçilerine yönelik tam bir protesto başlattı. İsrail destekçileri kurumlara yönelik boykot zaman içinde iktidarlara yönelmesinin de mümkünlüğü beyaz adamı düşündürtmeye başladı. Ortadoğu için düşünülen planın bozulduğunu anlayan beyaz adam, savaşın sıçramaması ve üçüncü dünya savaşına dönüşmemesi için gereken önlemlere yönelmektedir. Ama İsrail bu acımasızlığı ile devam ederse, daha büyük çatışmaların kapısını aralayacak ve yeni cephelerin açılmasına da zemin oluşturacaktır.

Beyaz adam ve sömürü çarkı bir şekilde kendini idame edecek bir adım atmayı başaracak mı? İzzeddin el Kassam tugayının başlattığı ‘Aksa Tufanı’ askeri sonuçlardan sonra siyasi sonuçlara gebe midir? Tanrıcılık oynayanların içyüzünü deşifre eden bu durumun kendisi insanlığın vicdanında nasıl makes bulacaktır? Bu sorular önümüzdeki günlerde cevabını bulacağımız sorulardır. İnsanlık mı galip gelecek, yoksa tanrıcılık oyunu mu galip gelecek, bekleyip göreceğiz.