Siyasi Makyavelizmin değer, ahlak ve ilkelerle çeliştiğini düşünen herkesin meseleyi yeniden gözden geçirmesi, hesapları tekrar tartması ve dünyamızda yaşanan siyasi dalgalanmaları ve gelişmeleri takip etmesi ciddi olarak tavsiye edilmektedir.
Siyasetin kökeni yönetim ve karar alma yetkinliğidir. Ahlaki değeri ne kadar yüksek olursa olsun bu hedefe götürmeyen yöntemlerin iktidar mücadelesi gerçekliğinde yeri yoktur. Bu yüzden, hangimiz İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’i son dönemde başbakanlık sarayında bir dört yıl daha kalmak için yaptıklarından dolayı suçlamaya cüret edebiliriz?
Sayın Sanchez, gerçekçi olmak gerekirse, dünyanın çeşitli yerlerinde diğer politikacıların yapmadığı bir şeyi yapmadı. Eğer suçlanması daha önce medya önünde ağzıyla açık açık söylediği sözlerini ‘göz göre göre’ yutmasıysa bu aslında hiçbir anlam ifade etmiyor. Zira politikacılar sadece söylediklerinden sorumlu tutulsaydı hiçbiri yerinde kalmazdı. Politika denen ormanda sözler ve açıklamalar pek güvenilir şeyler değildir. Usta politikacı, yani tarihin hatırlayacağı kişi, kendi özgür iradesiyle uygun zamanda, yani boğalar kendisine boynuzlarıyla vurmadan önce sahadan çekilmeye karar verene kadar başını omuzları üzerinde dik ve otoriteyi elinde tutan kişidir.
Sayın Sanchez, İspanya’nın muhalefet partilerini ve hatta kendi Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) bazı destekçilerini kızdırdı. Binlerce gösterici Madrid ve diğer İspanyol şehirlerinde sokaklara dökülerek onu vatana ihanet etmek ve İspanyol yargısını küçümsemekle suçladı. Sebep: Dört yıl daha görevde kalmakla muhalefet koltuğuna dönmek arasında seçim yapmak zorunda kaldığında, ilk seçenekten yana tavır almasıydı. Bu davranışıyla Sanchez, aldığı kararın bedelini ödemeye razı oldu.
Bunun bedeli ise geçtiğimiz pazar günü Madrid, Katalonya’nın başkenti ve ayrılıkçıların kalesi olan Barselona, Granada, Sevilla ve diğer şehirlerde meydanları dolduran bu öfkeli protestolardı. Protestocular Sanchez’i en korkunç sıfatlarla tanımlayarak kellesini istediler. Bunun sebebi, kanundan kaçan tüm Katalan ayrılıkçılara Sanchez’in başbakanlık affı çıkarmaya cüret etmesiydi. Söz konusu Katalanların sayılarının bin 400 olduğu tahmin ediliyor. Bunların arasında, 2017 yılında Katalonya’da tek taraflı bağımsızlık hareketine liderlik eden ve daha sonra Belçika’ya kaçan Katalan ayrılıkçı sol partisinin lideri de yer alıyor. PSOE ile sol Katalan hükümeti arasındaki anlaşma, yalnızca 2017 olaylarına karışanlara yönelik genel af çıkarmakla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda, Katalanların merkezi hükümete ödemesi gereken vadesi geçmiş tüm borçlardan muaf tutulmasını, vergi koyma yetkileri verilmesini ve Madrid merkezi hükümeti ile Katalan hükümetini bağımsızlık müzakeresi masasına döndürmenin bir yolunu bulmak için yapılan çalışmaların hızlandırılmasını da kapsıyor.
O halde mesele genel af çıkarmakla sınırlı değil. Daha çok, Sayın Sanchez’e partisinin iktidarda kalmasını sağlayacak yedi parlamento oyu verilmesi karşılığında, ayrılıkçıların asla almayı hayal bile edemeyeceği siyasi tavizlerin verilmesiyle ilgili.
Muhafazakar Halk Partisi (PP) liderliğindeki İspanyol muhalefet partilerinin liderlerinin bu durumu öfkeyle karşılaması beklenen bir şeydi. Zira Sanchez’in hamlesi, geçen temmuz ayındaki seçimleri diğer tüm partilerden daha fazla sandalyeyle kazanmalarına rağmen, onların hükümeti kurmasını engellemişti.
Olay şu ki, Sayın Sanchez daha önce Belçika’ya kaçan Katalan partisinin lideriyle anlaşma yapılması ihtimaline ilişkin bir soruya verdiği yanıtta bunun mümkün olmadığını ve anayasaya aykırı olduğunu söylemişti. Ancak günü geldiğinde geri adım attı ve fikrini değiştirdi. Zira iktidarda kalmasının, daha önce sarf ettiği sözleri sanki hiç söylememiş gibi yutmasına bağlı olduğunu fark etmişti. Böylece Sayın Sanchez, siyasi mantığın dayattığı ve politikacıların yaptığı şeyi yaptı. Merhum İtalyan Machiavelli’nin daha önce ‘Prens’ adlı kitabındaki en önemli, en değerli ve en meşhur tavsiyelerinden birini uyguladı:
“Amaç, araçları meşru kılar.”
Bunu yaparak sağcı basının kendisine cehennemin kapılarını açıp, acımadan ateşiyle yakacağını önceden biliyordu. Kendi partisinin destekçilerinden Püritenlerin gelecekte ne yaparsa yapsın kendisine güvenmeyeceğini de biliyordu. Bütün bunlar iktidarda kalma karşılığında ödenen bedelin bir parçası. Sanchez bunu yapmasaydı yasal ve anayasal olarak yeniden bir seçim mücadelesi vermek zorunda kalacaktı ve bu mücadeleyi kazanacağına dair hiçbir garanti yoktu. Daha da önemlisi muhafazakar PP, son seçimlerde parlamentoda en fazla sandalyeyi kazanmasına rağmen, kendisine ve aşırı popülist partilerden müttefiklerine Meclis’te muhalefet sandalyeleri dışında bir yer bulamayacak.
Yaptığı şeyden dolayı Sayın Sanchez’i suçlayacak mıyız yoksa onu eleştirenlere sempati mi duyacağız? Daha da önemlisi: Sosyalistler, parlamentoda Katalonya’daki sol ve ayrılıkçı partilerden müttefikleriyle iktidarda kalırsa İspanya kârlı olur mu? Yoksa aşırı popülist müttefikleriyle birlikte sağcı PP liderliğindeki bir koalisyon altında daha mı iyi olurdu?