İyad Ebu Şakra
Siyasi analist, tarih araştırmacısı
TT

Gazze’nin akıbeti ve 40 günün hasadı…

40 günü geride bırakan 2023 Gazze Savaşı’nın zemininde uluslararası düzeyde yapılan hesap kapatma ve susturma turları çok ilginç.

Bugün büyük Batılı ülkelerin hükümetlerinden tutun, en önde gelen ABD üniversiteleriyle bu üniversitelerin mali sponsorlarına ve nefret suçuyla, ırkçılıkla ve ayrımcılıkla mücadeleden sorumlu olduğunu iddia eden kuruluşlara kadar pek çok taraf, Gazze Şeridi’nde tehcir için yapılan katliama yönelik itirazlara karşı katı bir tutum sergiliyor.

Yaklaşık 12 bin Filistinli sivilin öldürülmesinin ve 1 milyonu aşkın sivilin de yayan olarak göç ettirilmesinin, sonra da İsrail’deki itiraz seslerini susturmak, sindirmek ve bastırmak için Batı genelinde arkasında olan siyasi ‘lobileri’, mali çevreleri ve medya ‘mafyalarını’ seferber etmesinin, Hamas’ın saldırısına tepki bağlamında olmadığı kesin.

En son gelişme, ‘sayfalarında nefret söylemine yer verdiği’ gerekçesiyle (ki bununla, İsrail hükümetinin davranışlarının eleştirilmesi kastediliyor), sosyal medya platformu X’e (eski adıyla Twitter) karşı bir ‘boykot’ kampanyası başlatılmasıdır. X’in sahibi Elon Musk hakkında kaydedilen referanslar arasında, onun yakın zamanda Gazze’deki duruma yorum olarak dile getirdiği şu ifade de yer alıyor: “İsrail, birkaç Hamas savaşçısını öldürdüğünde sayısal olarak kârlı çıkmaz; aksine daha fazla Hamas destekçisinin seferber edilmesine katkı sağlar.”

Bu söz bence, en azından görünürde, hesaptan anlayan ve kâr-zararın ne demek olduğunu bilen bir adamın verdiği mantıklı bir tavsiye. Hem sonra ırkçı ayrımcılığın yoğun olduğu bir dönmede Güney Afrika’da dünyaya gelen bu adam ne bir Müslüman ne Arap ne Arapçı ne de silahlı milislere hayran biri. O sadece Gazze Şeridi’nde yaşananlar bağlamında etnik düşmanlığın, ırk ayrımcılığının ve düşmanlara her fırsatta terörist damgası vurarak ‘şeytanlaştırma’ saçmalığının aslında nasıl bir karşılık bulduğunun bilincinde olarak konuşuyor.

Ancak Musk’a ve onun sosyal medya platformuna yönelik bu tavırdan daha kötü ve tehlikeli olan şey, Harvard ve Columbia üniversiteleri gibi Amerikan bilim ve kültür yolunun köklü meşalelerinin, öğrenci organizasyonlarını ‘baskılamak’ ve onları artık tanımamak gibi bir tutum sergilemesidir. Bilindiği üzere bu organizasyonların onlarca yıl önceki muadilleri, Washington’ın Vietnam bataklığına dalmaya devam etmesine karşı Amerikan gençliğinin vicdanı olmuştu.

Bugün bu hadisenin yaşandığı ABD, siyasi tarihinin karanlık döneminin, yani 1950’li yılların ilk yarısında sağcı popülist Senatör Joseph McCarthy’ye nispetle ‘McCarthycilik’ devrinin utancını uzun bir süre yaşadı.

Bilindiği gibi McCarthy; seçkin entelektüelleri, liberalleri, ılımlıları, edebiyatçıları ve sanatçıları, komünizmin ‘ajanı’ olmak ve ‘Amerikan karşıtı faaliyetlerde’ bulunmakla suçlayarak hain ilan etmekte usta biriydi. Ancak ironik olan şu ki o dönemde nefret dolu McCarthyciliğin mağdurlarının ön sıralarında sanat, kültür ve basın dünyasında parlak Yahudi isimler vardı. Şimdi Binyamin Netanyahu’nun, Itamar Ben-Gvir’in ve Bezalel Smotrich’in politikalarını savunma kampanyalarının finanse edilmesinde, desteklenmesinde ve karşıt olanların hain ilan edilmesinde aktif olan isimler nerede, onlar nerede…

Öte yandan Batılı hükümet çevrelerinin Gazze katliamını bitirme çağrılarını Hamas hareketine bir ‘destek’ ve hedefi Hamas’ın sahadaki hedeflerine hizmet etmek olan bir çaba olarak görme ısrarı, ABD’de ve Kanada’da olduğu gibi pek çok Batı Avrupa ülkesinde de pek çok kesimi rahatsız ediyor.

Hamas’ı ‘destekleme’ konusuna gelince…

Göçmen olmayan Amerikalıların, Kanadalıların ve Avrupalıların çoğunluğunun Hamas’ın ideolojisine karşı herhangi bir sempati duymadığını iddia ediyorum. Bu kişilerin pek çoğunun laik, liberal ve solcu olması da bunun kanıtı.

İsrail’i destekleyen bazı Batılı isimlerin ve medya organlarının Hamas’ın dindar ‘kimyasına’ ve dinî gerekçelerle şiddeti meşrulaştırmasına odaklanırken, İsrail hükümetinin dinî bakımdan radikal ve silahlı şiddete inanan Yahudi cemaatler tarafından yönetildiğini görmezden gelmeleri, belki de bu kişileri en çok rahatsız eden şey.

Smotrich yakın zamanda Filistinlilerin dünyanın ülkelerine hepten göç ettirilmesinden açıkça bahsederken, Ben-Gvir de Batı Şeria’daki köylere ve şehirlere saldıran katı yerleşimci milislere bireysel olarak silah dağıtma işini açıktan açığa üstlendi.

Burada kasıtlı olarak gözden kaçırılan gerçek şu ki barışçıl çözüm süreçlerinin başarısız olması ve arabulucu ABD’nin İsrail’in tarafını tutması sebebiyle dindar siyasi sağ, Filistin-İsrail çatışması sahnesinde egemenlik kurdu. Ancak siyasi ve ekonomik boyutlarıyla bölgesel unsur da bu krizde kilit bir rol oynadı, oynamaya da devam ediyor. Zira Hamas, rastgele hareket etmiyor. Aksine doğru ya da yanlış kendisini, bazıları tarafından ‘Direniş Ekseni’ olarak adlandırılan şeyin önemli bir unsuru olarak sınıflandırıyordu.

Bu ekseni İran, kendisi için icat etti, jeopolitik çıkarlarına göre ‘dokudu’, onun için emek ve para harcadı ve kan vergisini ödeme işini de Arap takipçileriyle vekillerine bıraktı.

Washington tarafından Hamas’ın 7 Ekim saldırısında herhangi bir rolü olmadığı ‘ispatlanan’ İran, Irak’ın kontrolünü ele geçirdiği 2003 yılından bu yana, ‘Arap kayıtsızlığı’ diye tarif etmeye alıştığı bir ortamda ‘Filistin’i kurtarma’ şerefinin kendisine ait olduğunu iddia etti. İsrail’i birkaç dakika içerisinde yerle bir edebileceği iddialarıyla Arap kamuoyunu da uyuşturdu. Bugün ‘başarısız devletler’ uçurumunun eşiğinde duran 4 Arap ülkesinde işgalci ve yıkıcı nüfuzunu yayan da İran’dan başkası değildi.

Gazze’deki göç trajedisinin üzerinden 40 günden fazla bir zaman geçti. Bugün çok daha açık görüldüğü gibi Filistin topraklarına askerî olarak müdahale etmeyeceğini teyit eden İran; İsrail’le toprak, nüfuz ve Gazze ile Lübnan’ın ‘deniz’ gazı için paylaşım yapmak üzere Washington tarafından müzakere masasına çağırılmayı bekliyor.

Lübnan denizindeki gaz için ‘prova’, arabulucu Amos Hochstein’ın İran’ın Lübnanlı vekili Hizbullah’ın onayını alabilmesi sayesinde başarıyla gerçekleştirilmişti.

Şimdi ise mevcut tehcir savaşında son dokunuşlar yapıldıktan sonra aynı sahnenin Gazze’de tekrarlanması için hiçbir engel kalmadı!