Hamas hareketi, Lübnan sahasında Aksa Tufanı İzcileri adlı bir yapının kurulduğunu duyurmakla tüm Lübnanlıları ama özellikle de güney halkını endişelendirdi. Şu an Filistin silahlı mücadelesinin, Filistin’in dışından sadece Lübnan sınırı ötesindeki iç bölgelerine geri döneceğinden endişe duyuluyor. Lübnanlıların büyük bir kısmı Hamas’ın vakit kaybetmeden yaptığı açıklamayı, kampların dışındaki Filistinli mültecilerin yeniden asker haline getirileceğine dair bir duyuru ve kampların içindeki mültecilerin de siyasi ve ideolojik karakterini değiştirmeye yönelik bir proje olarak değerlendirdi.
Gazze’den dışarıya doğru bakacak olursak; bu açıklama, yapan kişinin, savaşın siyasi ve askerî sonuçlarından bağımsız ve yaklaşan çözüm biçiminden uzak olarak, Gazze savaşı sonrası aşamaya hazırlanmaya başladığını gösteriyor. Muhtemelen Hamas ve onun bölgesel müttefikleri, içeride İsrail savaş makinesinin dayatacağı yeni bir siyasi ve güvenlik gerçeğinden korunmaya çalışıyor. Bu yeni gerçekliğin dışarıda bir alternatifinin olması lazım. Bu alternatif, Hamas’ın içeride İsraillilerle doğrudan çatışma ve bu çatışmayı dışarıya taşıma konusunda zayıflayan yeteneğini telafi edecek. Aynı şekilde Hamas destekçilerinin de içeride Tel Aviv’le dolaylı yoldan sert bir şekilde sürtüşme ve bu sürtüşmeyi özellikle Filistinli gruplar aracılığıyla Lübnan sınırlarına taşıma konusunda kaybettikleri kartları telafi edecek. Amaç çatışma üzerindeki kontrolü sürdürmek. Bunu yaparken halkın geriye kalan haklarını muhafaza eden bir çözüm projesinin yokluğundan ve İsrail’in asgari düzeyde de olsa bu hakları vermeyi tamamen reddeden uzlaşmazlığından faydalanıyorlar.
Kampların içinden bakacak olursak; söz konusu duyuru, Hamas’ın askerî değil, kültürel ve toplumsal bir projeyle karşı karşıya olduğuna dair yaptığı açıklamayla tutarlı. Ama bu işin görünen yüzü. İşin iç yüzünde ise Lübnanlılarla Filistinlilerin ortak endişeleri var. Lübnan’daki Filistinli mültecinin siyasi karakterini değiştirmeye dönük bir plandan duyulan bu endişeler, Gazze’deki çatışmadan aylar önce başladı. O zamanlar Filistin Kurtuluş Örgütü ile Fetih hareketinin siyasi ve güvenlik rolünü, bu iki harekete muhalif gruplar lehine olacak şekilde sınırlamaya dönük karar açıkça görülüyordu. Fetih’in gevşekliği, Lübnan’daki Ulusal yönetim temsilcilerinin kafa karışıklığı ve kamplar meselesini yönetmedeki başarısızlıkları bunun için elverişli bir zemin oluşturdu. Diğer yandan çok etkili Lübnanlı bölgesel ve yerel güçler, barış konusunda beklenen yolun açılması ve iki devletli çözüme varılması durumunda Lübnan’daki Filistin kartını elde tutmak için erken planlar yapıyorlardı. Zira barış ve iki devletli çözüm, onların Filistin-İsrail çatışmasındaki konumunu ve etkisini zayıflatacaktı.
Kampların dışından bakacak olursak; 1965 yılında Lübnan’da başlayıp 1982 yılında sona eren Filistin gerilla hareketinin geri dönüşü için hazırlıklar yapılıyor. Buna dair emareler, 7 Ekim’den önce Meydanların Birliği adlı bir kılıf altında Lübnan’dan işgal altındaki Filistin içlerine roket fırlatıldığında zayıf bir şekilde belirmişti. 7 Ekim’den sonra ise açıktan açığa, resmî olarak ve bir iç kılıfla yayıldı. Bu durum tüm Lübnanlıları endişelendirdi. Hatta silahlı mücadeleyi destekleyen çevre bile bölgelerinin, 1982 öncesinde olduğu gibi açık bir çatışma sahasına dönüştürülmesinden endişe ediyor. Geçmişte Lübnan, Filistin davasıyla dayanışma gösteren uluslararası kurtuluş hareketlerine mensup savaşçıların bir sığınağı idi. Ancak şimdi Lübnan’ın güneyinde Hamas saflarındaki iki Türk savaşçının öldürülmesinin ardından gelecekte yaşanacak olaylar Lübnan’ı, Filistin davasıyla dayanışma bahanesi altında cihatçı hareketlere mensup savaşçıların sığınağı haline getirebilir. Bu, Lübnan dokusu için en büyük tehdidi oluşturuyor. Hele de bu grupların zapt edilememesi ve yönelimlerinin kontrol edilememesi gibi bir durum söz konusu iken.
Lübnan’dan Lübnan’a bakacak olursak; çatışmanın Gazze dışına yayılmasını engellemeye dönük çabalar azalıyor gibi. Tel Aviv, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler kararının uygulanması için diplomatik baskı uyguluyor. Bu kararın uygulanması, Hizbullah’ın uluslararası sınırdan Litani Nehri’nin kuzey kıyısına doğru çekilmesi demek. Diğer yandan görünüşe bakılırsa Hizbullah, İsrail ordusunun başka seçeneklere başvurması halinde açık olabilecek bir çatışma için hazırlık yapıyor. Yani Hamas’ın ve diğer silahlı grupların Hizbullah’ın safında olduğu artık ‘şüphesiz’.
Bu konuya devam edeceğiz…