Mustafa Özcan
TT

Waterloo Savaşının Gazze üzerine düşen gölgesi

11 Eylül saldırıları meydana geldiğinde dönemin İran Meclis Başkanı Ali Laricani  bu olayın çok yönlü olduğunu ve şaibeli bir eylem olarak görüldüğünü, en azından ABD'nin bunu önceden kestirdiğini, bildiğini ama sonuçlarını kullanmak için engellemediğini ileri sürmüştür. Göz yumduklarını ileri sürmüştü.  

7 Ekim baskını sonrasında İsrail de Aksa Tufanı'nın mimarı olan İsrail’in eski tutuklusu Yahya Sinvar'ı, Bin Ladin'in Filistin nüshası olarak görüyor. Demokrasilerin Savunma Kurumu yetkililerinden Hüseyin Abdulhüseyin de Amerikalılar için Bin Ladin ne ise İsrailliler için de Yahya Sinvar'ın aynı şey olduğunu ileri sürmektedir  (Muhakkik İsraili istecvebe's Sinvar/https:// assabeel. net/news/ 2023/12/9).

Nitekim Netanyahu olaydan hemen sonra 7 Ekim baskınıyla 11 Eylül ve Pearl Harbor baskınları arasında paralellik ve benzerlikler kurmuştur. Kendince durumdan vazife çıkarmıştır. Hamas'ı tedhiş örgütü olarak yaftalamıştır. George Walker Bush bu fırsatla Ortadoğu'nun haritasını değiştirmek istediği gibi Netanyahu da siyasi kariyerini ve ömrünü uzatmak için 7 Ekim saldırılarına tutunmak istemiştir. Zira desteği erimektedir.

Haber ağlarına yansıdığı kadarıyla Hamas iki yıldan beri 7 Ekim saldırılarına hazırlanmaktadır.

Belki de şaşırtmaca amacına yönelik olarak Yahya Sinvar'ın 1111 ya da 11/11'den bahsettiği ve yakınlarına  ‘bu tarihi aklınızda tutun’ dediği aktarılıyor.  Şabat/Şabbat (cumartesi)  günü yapmak hasmı hazırlıksız yakalamak açsından daha isabetli olduğundan saldırıyı 7 Ekim’e kaydırmış veya öne çekmiş olacaklar.  Bu anlamda tafsilatından haberdar olmasa da İran (Hizbullah da buna dahil) gibi ülkeler baskınla alakalı ön bilgilerinin olmadığını bildirseler de durum tam öyle gözükmüyor.  Amerikalılar da icraat safhasında İran’ın baskında bir dahli olmadığına inanıyorlar.

 İzzettin Kassam Tugayları unsurlarının bir iki yıl evvel baskının provasını yaptıkları ifade ediliyor.  İsrail'in de en azından bir yıldan beri sızıntılar vasıtasıyla durumdan haberdar olduğu da anlaşılıyor. Ancak kulaklarının üzerine yatıyorlar. İthamları, Hamas'ın bunu yapacak gücü yoktu şeklindeki tezleriyle geçiştiriyorlar.  Ya da bunun bir kurgu ve hayalden ibaret olduğu tezini ileri sürüyorlar.

Bu savunma biçimi gerçeği ne kadar aksettiriyor?

Yahya Sinvar hapishane faslından sonra yürüyen ölü lakabıyla anılsa da bazı suikast girişimlerini atlatıyor. Lakin Mossad suikast için son defa Netanyahu'nun eşiğini aşındırdığında ya da kapısını çaldığında, olur alamıyor.  Halit Meşal gibilerine yönelik suikast emri veren Netanyahu neden Sinvar’a gelince böyle çekimser davranıyor? Pişmiş aşa su katmamak için mi? Mutlaka bir siyasi hesabı olmalı.

7 Ekim baskınıyla alakalı başta Netanyahu hükümeti olmak üzere Mısır, ABD ve İran gibi ülkelerin haberdar oldukları varsayılabilir.

7 Ekim baskınının önceden bilindiğine dair yeni ipuçları var. Bunlar da 7 Ekim öncesi ve sonrasında borsa işlemlerinde ani hareketlenme veya manipülatif gelişmelerin gözlenmesiyle ve tarassutuyla ortaya çıkmıştır. Bu da bizi Yahudilerin iyi bildikleri Waterloo bağlantısına götürmektedir.  Bu bir mali komplo mudur?  İtiraz edilemez.

Önce ayrıntıyı görelim.   

7 Ekim'deki Hamas baskını öncesinde İsrail borsasında olağandışı işlemler tespit ediliyor. Columbia Üniversitesi profesörleri, İsrail borsasında 7 Ekim saldırıları öncesinde fevkalade hareketlilik tespit ediyorlar. Yayımlanan rapora göre, bazı yatırımcılar 7 Ekim'deki Hamas saldırısını biliyordu ve borsada düşüşe göre pozisyon aldı. 66 sayfalık araştırma raporunda, İsrail borsasında saldırıdan 5 gün önce yoğun bir açığa satış pozisyonu açıldığı yer aldı.  Raporda, ''Bazı kişilerin bu saldırıyı bildiği öngörülüyor.'' ifadeleri yer aldı. Kişilerin bu operasyon ile 100 milyon dolardan fazla para kazandığı öngörüldü. İsrail borsasında 7 Ekim'den önce gerçekleşen açığa satışlar 2008'deki mali kriz, 2014 İsrail-Gazze savaşı ve Covid-19 salgını da dahil olmak üzere diğer birçok kriz döneminde gerçekleşen açığa satışları aştı ( Akşam gazetesi, 6 Aralık 2023) .

Bu suretle Gazze'de bir Déjà vu duygusu yaşanmıştır. İsrail'in mali kurucusu sayılan Natan Rotschild savaş ve borsa spekütatörü olarak ünlenmiştir. Para sihirbazı olarak ünlenen Sorus'un öncülerinden birisidir. Nathan Mayer Rothschild, Yahudilere verilen imtiyaz sayesinde Waterloo savaşına(1815) gözlemci olarak katılır. Savaşın seyrini maniple eder. Manş denizi'ni kiraladığı lüks bir tekneyle hızlıca geçerek Londra'ya ulaşır. Londra borsa binasına sırılsıklam ve çamur içerisinde giren Nathan, İngiltere'nin savaşı kaybettiği söylentisini yayarak insanların elindeki hisselerini kelepir fiyatına satmasını sağlamıştır. Bir nevi borsa sihirbazlığı yapmıştır. Borsada herkesin paniğe kapılarak hisselerini satması sonucu endeks korkunç derecede düşmüş, bu arada Nathan gizli bağlantıları sayesinde hisseleri taban fiyatlardan toplamaya başlamıştır. Modern iletişim araçlarının olmadığı ve ülke sınırlarını geçme imtiyazının sadece Yahudi kuryelere verilmiş bir hak olduğu o devirde ingiltere'nin Waterloo Savaşını kazandığı haberi ancak günler sonra Londra'ya ulaşmıştır. Bu haber Londra borsasını coşturmuş ve bu anı bekleyen Nathan,  volesini ve vurgununu yapmıştır.  Taban fiyatlardan topladığı tüm hisseleri satmaya başlamıştır. Böylece Nathan Rothschild 5 yılda servetini 2.500 defa katlamıştır. Spekülasyon mahsulü paralarla İsrail'in kuruluşunu da finanse etmiştir.

Teknoloji ilerlese de borsa simsar ve sihirbazları bir şekilde değişen şartlara intibak etmekte ve ayak uydurmaktadırlar. Aksa Tufanı günlerinde olduğu gibi. 

Bu süreç Mısırlıların emanet para ve ziynet eşyalarıyla kaçan Samiri’ye kadar uzanır. Halbuki zıt bir örnekte Hazreti Peygamber, hicret emrini aldığında Hazreti Ali’yi yatağında yatırmış ve emanetleri sahiplerine iade etmesini ve ulaştırmasını istemiştir. Emanet ehli ile spekülatörler burada birbirinden ayrışmaktadır.

Sonuç olarak,  kim kimi tuzağına düşürdü? Ya da tuzakların üzerinde bir başka tuzak mı var?