Gazze savaşının ortaya koyduğu cehennem, uzun bir küçümsemeler dizisinin bir sonucu. Öncelikle İsrailliler, Hamas’ın ideolojik boyutunu hafife aldılar ve Hamas’ın bazı hareketlerinin imkânsızı hayal etme ve bunu gerçekleştirmeye çalışma yeteneğini küçümsediler. Bu hayal, 7 Ekim’de gerçekleşen operasyondu. Buna karşılık Hamas da İsrail’in tepki olasılığını hafife aldı. Savaşın ilk günlerinde İsrail’le ilişkilerde tecrübeli olan çok sayıda Filistinliden, bu meselenin birkaç haftadan fazla sürmeyeceğine ve bu gördüklerimizin stratejik bir dönüşümü değil, ölmek üzere olan yaralı bir canavarın öfkesini temsil ettiğine dair kendinden emin ifadeler duydum.
İsrailliler ile Filistinliler tarafındaki bu karşılıklı iki küçümsemeden başka, üçüncü bir küçümseme daha mevcut.
Her şeyden önce Arap kamuoyunda gözlemlenebilen bu küçümseme, İsrail’in artık savaşmayacağı ve 7 Ekim operasyonu gibi bir tokadın ardından ‘geldikleri yere geri dönecekleri’ düşüncesinden kaynaklanıyordu!
Pek çok kişi, yüz binlerce İsraillinin seferberliğe katılmak üzere yurt dışından gelmelerinin taşıdığı anlamı okuyamadı. Bu kişilerin çoğu, barışı destekleyen, Gazze Şeridi’ndeki tarıma dayalı kibutz kasabalarında yaşayan ve büyük bir kısmı öldürülmüş ve kaçırılmış sosyalist solculardan olan İsraillilerin zihninde meydana gelen dönüşümleri anlamaktan halen uzak.
Birçok kişi, Batı’nın, 7 Ekim operasyonuna tepki olarak başlattığı savaşında İsrail’i destekleme konusunda çok ilerilere varabileceğini de hafife aldı.
Bu küçümseyici tavır ve düşünceler, mevcut cehennemi meydana getirdi. Şimdi buna savaştan önceki tasavvurlara göre savaşın ertesi gününde neler olacağına dair konuşmanın kolaylığı da eklendi.
Her şeyden önce şu üç imkânsızlığı kabul etmekle başlayalım:
1-Hamas’ın, bırakın bir sonraki hükümet için herhangi bir siyasi denklemin ortağı olmasını, Gazze’de kalması bile mümkün değil.
2-İsrail’in de Gazze’de işgal gücü olarak kalması mümkün değil. Çünkü bu, bu sefer Batı Şeria’da ve belki ötesinde meydana gelecek bir sonraki patlamayı beklemekten başka bir şey ifade etmez. Bu denenmiş bir senaryo ve İsrail bunun operasyonel ve siyasi maliyetini biliyor.
3-Gazze’de bir boşluğu kabul etmek mümkün değil. Çünkü böyle bir şey, parçalanmış şehri bir aşırılık yuvası haline getirir.
Filistin Yönetimi’nin Gazze’nin yönetimini üstlenmesi, açık cevap gibi görünebilir. Ancak böyle bir ihtimal; bir Devlet Başkanlığı, hükümet ve meclis açısından, Fetih hareketi, Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin Yönetimi’nden oluşan üç başlı mevcut Filistin siyasi sisteminin tüm yapılarının ötesine geçen, olağanüstü yetkilere sahip ve tamamen farklı bir Filistin hükümetinin kurulmasını gerektirir.
Olağanüstü yetkiler ve 7 Ekim saldırısından sonraki gerçeklerle uyumlu bir siyasi proje ile birleşik bir Filistinli siyasi yapı oluşturmak, Filistinlilerle İsraillilerin mevcut ruh halleri göz önüne alınınca bugün itibariyle neredeyse imkânsız görünüyor.
Filistinliler, kabul edebilecekleri asgari proje, yani iki devletli çözümün olmadığı herhangi bir geçiş aşaması için bir vizyona sahip değiller. İki devletli çözümün kendine uygun iklimi yeniden üretmesi için de senelere ihtiyacı var.
Öte yandan İsrailliler de Filistinlilerin kabul edebileceği bir çözüm için gerekli tavizleri sunmaya ruh hali, halkın durumu, siyaset ve liderlik açısından hazır değil.
İsrail’in iç krizleri, güçlü devlet kurumları sayesinde çözülebilir. Ama yine de bu krizlerin, Filistinlilerin iç krizlerinden aşağı kalır yanı yok. Ayrıca istenen siyasi çözümün temellerini ve dayanaklarını patlatma potansiyeli de taşıyor.
Filistinlilerin İsraillilerle dar ve belirli bir zaman haritası içinde uygulanacak herhangi bir çözüm projesi için belirgin bir siyasi ufuk tanımlaması gerekiyor.
Buna karşılık İsraillilerin de taahhütleri açık olan ve uzlaşabilecekleri bir Filistin siyasi varlığını tanımlamaları gerekiyor.
Bilindiği üzere Likud Partisi’nin 7 Ekim’e kadar kararlılıkla sürdürdüğü politika, Filistin’in bölünmüşlüğünü devam ettirmek ve Filistin Ulusal Yönetimi’yle temsil edilen gerçekçi ortağı ortadan kaldırmaktı.
İsrailliler ayrıca İsrail toplumuna güvenlik düşüncesini yeniden kazandırabilecek güvenlik yapılarının var olmasını talep ediyorlar. Ancak bu yapıların kimliği ve hazırlığına yönelik ciddi zorluklar ve engeller olduğuna dair bir tartışmanın yapılması gerekiyor.
Önce hangisi geliyor: Siyasi ufkun tanımlanması mı yoksa siyasi yapıların tanımlanması mı?
Uluslararası seçim takvimine, özellikle de bir seneden az bir süre sonra Kasım 2024’te yapılacak Amerikan seçimlerine bakınca zorluklar artıyor. Avrupa’nın dünya çapındaki liderliğinin gerilediği ve diğer uluslararası hamilerin ciddi kriz zamanlarında sunabileceklerinin sınırlılığının gözler önüne serildiği bir ortamda ABD’nin aktif rolü olmadan yukarıda saydıklarımızdan hiçbiri mümkün değil.
İsrail’in, şayet başarırsa, Hamas’ın askerî yapısının çöktüğünden emin olmak ve Gazze’de tüm enerjisini çözümler üzerine siyasi düşünceye sarf etmesine imkân tanıyacak bir saha gerçekliği oluşturmak için birkaç aya ihtiyacı var.
Ancak o zaman ve önümüzdeki mart ayından itibaren ABD tamamen zorlu Amerikan seçimlerinin gidişatına odaklanmış olacak. Yani siyasi kapasitesi dolacak. Bu da Filistin-İsrail dosyası için fazla siyasi çaba ve enerji göstermesine izin vermeyecek.
Buna İsrail açısından Gazze savaşının tamamlayıcısı olarak önümüzdeki aylarda Lübnan-İsrail cephesinin açılması ihtimalini de eklersek işte o zaman Ortadoğu’da bir güvenlik ve askerî gerçekliğin yeniden yapılandırılması süreci için önümüzde uzun yıllar belirecek.
Şurası muhakkak ki Hizbullah’la oyunun kurallarını tamamen değiştirmeye çalışan İsrail, Lübnan sınırında yeni bir 7 Ekim beklemeyecek. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi tek başına, yüz binden fazla İsraillinin İsrail’in kuzey kasabalarına geri dönmesine neden olacaktır.
Geri dönmemeleri halinde ise Hizbullah’ın İsraillileri zorla göç ettirme ve onları ‘geldikleri yere geri gönderme’ becerisi, İsraillilerin ve Hizbullah’ın gözünde büyük bir güvenilirlik kazanacak ve daha fazla yanılsamayı ve savaş sebebini teşvik edecek.
Size sunduğum tüm küçümsemeler arasında bana öyle geliyor ki en öne çıkanı, sanki olup bitenler daha önceki savaşların ve çatışmaların daha büyük bir versiyonuymuş gibi çözümler hayal etmektir.
Bir çözüm hayali için ısınmalara başlamadan önce Filistin, İsrail ve Araplar düzeyinde değişmesi gereken çok şey var.