Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Organize kafa karıştırma

Bölgemizdeki tüm krizlerde olduğu gibi, bir macera sonucu ya da bölgesel gündemlere hizmet eden bir savaş ortaya çıktığında, mücadelenin iki meydanı vardır: biri saha, diğeri kamuoyunun kafasını karıştırmak ve büyük resmi görmesini engellemek için kamusal alandır.

Bu, El-Kaide’nin 11 Eylül terör saldırısından ve ardından Suudi Arabistan’daki terör saldırısından sonra oldu. Hizbullah macerasının ardından 2006’da Lübnan savaşında da oldu. Aynı şekilde ABD’nin Irak işgali ve ardından DEAŞ’ın Irak’ta ve bölgemizde doğuşu sırasında da görüldü.

Sözde Arap Baharı döneminde de organize bir biçimde kafa karışıklığına yol açıldı ve bütün geleneksel medya kuruluşları buna katıldı. Bu dönemler sızdırılan videolara ve ses kayıtlarına dayanıyordu. Öyleki, sahteciliğin zirvesini görmüştük. Merhum Refik Hariri’ye yapılan suikast suçunda karışıklığa yol açmak için ‘Ebu Ades’ videosunun yayınlanması buna bir örnek.

Şimdi kamuoyunu büyük resmi görmekten ve ciddi sorular sormaktan alıkoymak için İsrail savaşıyla birlikte aynı organize kafa karıştırma kampanyası yürütülüyor.

Bu kafa karıştırma kampanyası şimdi, teknolojik gelişmelerin tümünün sahtecilik ve aldatma amacıyla kullanılmasıyla birlikte medya ve iletişim araçları üzerinden yapılıyor. Bu oluyor; çünkü ciddi sorular sorulmasını istemeyenler var. Örneğin 7 Ekim operasyonunun hedefleri neler? Neyi başarmak istiyordu? Hamas şu ana kadar neyi başardı? Gazze halkı bir an için kanları, canları ve birikimleriyle ne gibi bir bedel ödedi?

Organize bir kafa karıştırma hamlesiyle karşı karşıyayız; çünkü operasyonun zamanlaması hakkında soru sorulmasını istemiyorlar. Neden özellikle bu zamanlama? Çünkü operasyon Netanyahu yüzünden bölünmüş İsrail toplumunu yeniden birleştirdi. Şimdi Netanyahu hapse atılmayı bekleyen dışlanmış bir politikacıyken durumunu tersine çevirip ulusal bir kahraman olarak geri dönmeyi hedefleyen bir politikacıya dönüşmüş durumda.

Yolsuzlukla suçlanan, yargı reformları nedeniyle İsrail toplumunu bölen ve ABD Başkanı ile bile gergin ilişkileri olan Netanyahu, şimdi Washington’un baskılarına dayanamayan kimsenin başbakan olmayı hak etmediğini söylüyor.

Hapis cezasıyla tehdit edilen bu dışlanmış adam, nasıl oldu da şimdi Washington’un kendi safında yer aldığı bir savaşı yöneten bir başbakana dönüştü? Beklenmedik, denk olmayan, net hedefleri bulunmayan bir savaşa yol açan yanlış bir değerlendirme ile buna kim sebep oldu?

Organize bir kafa karıştırma kampanyasıyla karşı karşıyayız; çünkü Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve İran, Tahran ve Hizbullah’ın Hamas’tan vazgeçmesi ve direniş sahalarının birleştirilmesi yalanı konusunda ciddi sorular sorulmasını istemiyor. Şu anda en önemli soru şu: Lübnan yeni bir savaşı kaldırabilir mi? İsrail’in Litani Nehri’nin gerisine dönülmesi konusunda Hizbullah ile yaptığı anlaşmaların devam etmesi kabul edilebilir mi? Böyle bir durum gerçekleşirse, Gazze’de geçerli olmasa da Hizbullah’ın İsrail’le savaştan kaçınma konusunda anlaşması kabul edilebilir mi?

Özetle, “yeter yeter demektir” ifadesiyle kanın dökülmesini önlemek ve Gazze Şeridi’nden geriye kalanları korumak için Hamas’ın Gazze’den çıkması gerektiği söylenir korkusuyla, Gazze’nin geleceği ve Hamas’tan sonra burayı kimin yöneteceğine dair ciddi sorular sorulmaması için organize bir şekilde kafa karıştırma kampanyası yürütüyorlar.

Yani bu bir organize kafa karıştırma kampanyasıdır. İlgilenenler, Hamas’ın, İhvan’ın ve İranlı grupların destekçisi olan ve benim ‘klavye mücahitleri’ olarak adlandırdığım kesimin yürüttüğü yan savaşlara, hainlik yaftalaması ve kışkırtma kampanyalarına değil, büyük resme dikkat kesilmeli.