Mustafa Fahs
TT

İmad Muğniye'ye göre Gazze'den sonra Hizbullah

İsrail'in 2008 yılında Şam'ın merkezî ilçelerinden Kefer Susa’da suikast düzenlediği Hizbullah’ın askeri lideri İmad Muğniye'ye ait olduğu ifade edilen ses kaydı, daha önce Hizbullah’ın savaş medyasının yayınladığı videolardan içerik olarak farklıdır. Bu videolarda, Muğniye'nin sesi genellikle birkaç saniyeyi geçmez ve çoğu askeri saha görüntüleridir. Ancak, bu yeni ses kaydı, içeriği ve yayınlanma zamanının önemi açısından farklıdır. Bu nedenle, planlı bir sızıntı olarak kabul edilebilir.

Muğniye, söz konusu ses kaydında sakin ve basit bir dille konuşuyor ancak güneydeki günlük lehçeyle konuşurken hassas imalarda da bulunuyor:

“Direniş bize varoluşu kazandırmış bir durumdur. Allah korusun direniş dursa, biz duracak mıyız? Bizim kaderimiz direnişe mi bağlı? Yani yarın direniş yenilse, Hizbullah gidecek mi? Nereye gidecek? Biz nereye gidebiliriz? Bu oluşum nereye gidecek? Bu hareket toplumda önemli ve derin kökleri olan bir hal aldı. Bunu yok edemezler. Bu aşamada olabilecekleri söyleyebilir misiniz? Bu (Hizbullah), doğal ve zaten var olan bir oluşum. Çalışmalarımızda izlediğimiz yöntemlerin bir kısmı değiştirilebilir veya eylemlerimizi hafifletebiliriz. Fakat varlığımız tartışmaya açık bir konu değil. Bizim İslâmî olgu olarak adlandırdıkları bu varoluşa ayak uydurmamız gerekiyor. Biz İslami durumun kendisi değiliz, durum değişir, gelir ve gider, biz kimsenin ortadan kaldıramayacağı bir bağ ve derin kökleri olan mevcut bir İslami varlığız. Artık herkes Hizbullah'ı dikkate alıyor. Öncelikli hedefimiz bu varlığımızı sürdürmektir, bu da ana hedeflerimizden biridir.”

İçerik olarak Muğniye, Lübnan Şii toplumu ile direniş arasındaki kopuşun mümkün olduğunu duyuruyor; yani bu toplantının Lübnan varlığına dayalı bir grup olarak varlığı, Lübnan'daki rolü ve büyüklüğü artık sadece silahlarla bağlantılı olmadığına dikkat çekiyor. Sanki bu sızıntının arkasındaki kişi, içeride ve dışarıda herkese şunu söylemek istiyor: Hizbullah’ın ve çoğunlukla kendisine destek veren Şii toplumun, İsrail ve devletle ilişkilerinde öncekinden farklı bir vizyon değişikliği var.

Muğniye'nin, “Biz köklü bir İslami varlığız, geçici bir durum değiliz” şeklindeki tanımı, onun literatüründe, 50 yıl boyunca üç Şii âlimi (Musa Sadr, Muhammed Mehdi Şemseddin ve Hani Haşşaf) tarafından vurgulanan, Lübnan’da Şii kolektif bilincinin nihailiği hakkındaki görüşlere daha yakındır. Muğniye ayrıca ülkedeki Şii baskı kompleksinin sona erdiğini de vurguluyor. Bu, Lübnanlılar, siyasi partiler ve mezhepçi gruplar arasında tarihi bir çözümün, silahlar ve anayasa konusunda diyalog olasılığının önünü açıyor. Ancak, diyalogun verimli olması için öncelikle Şii siyasi topluluğun, 17 Ekim 2019'da başlayan iç değişiklikler ve geçtiğimiz 7 Ekim'de başlayan ‘Aksa Tufanı’ operasyonu ile başlayan dış değişiklikler karşısındaki tutumunu yeniden okuyan bir Şiiler arası diyaloğa ihtiyaç vardır. Bu, cumhuriyetten geriye kalanların kurtarılması için kapsamlı bir ulusal diyaloğun önünü açacaktır ve kendi mezhebinde lider, ülkesinin en güçlü partisi olan Hizbullah’ın sorumluluğundadır.

Strateji açısından bu sızıntı, Gazze Savaşı sonrası bölgesel düzenlemeler ve Filistin-İsrail çatışmasının geleceğiyle bağlantılı olarak görülemez. Bu, Tel Aviv'in Lübnan'a karşı saldırganlığını, BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararını zorla ve kendi yorumlarına göre uygulama tehdidinde bulunduğu bir zamanda gerçekleşiyor. Lübnanlılar bu yorumları kabul edemez. Ancak genel anlamda Lübnan, özel bağlamda ise Şiilerin Lübnan'ı savaştan korumak ve İsrail'in saldırganlığına gerekçe sunmamaya ihtiyacı var. Zira, yönetici seçkinler bölgeyi açık bir çatışmaya sürüklemeye çalışıyor. Bunu sadece siyasi geleceklerini kurtarmak için değil, aynı zamanda varoluşsal bir krizle karşı karşıya olan ve toplu güvenlik duygusunu kaybeden toplumlarını yeniden inşa etmek için şiddete güveniyorlar.

Lübnan iç ve dış politikasında önemli bir dönüm noktasında, Hizbullah, kaderini belirleyen meselelerle pragmatik bir şekilde başa çıkma olasılığı hakkında önemli sinyaller gönderiyor. Bu sinyaller, güvenliğini Lübnan'ın güvenliğiyle ilişkilendiriyor. Lübnan, kurtarılması için cesur ulusal tavizlere ihtiyaç duyuyor. Bu tavizlere ihtiyaç, doğrudan seçimlerden geçme ve niyetlerin samimi olması durumunda büyük seçimlere hazırlık aşamasında test edilmeye başlandı.