Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Vad Medeni olaylarından sonra ne yapmalı?

Sudan’ın El-Cezire vilayetinin yönetim merkezi Vad Medeni şehrinde yaşanan olaylar ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) bu hafta şehre girmesiyle ilgili durumlar, Sudanlılar arasında geniş çaplı bir şok ve şaşkınlığa neden oldu. Önümüzdeki günlerde bu durumun önemli yansımaları olacak.

Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan kısa açıklamada, Birinci Askeri Tümen güçlerinin Vad Medeni şehrinden aniden ve şüpheli bir şekilde geri çekilmelerinin nedenleri konusunda Sudanlıların sosyal medyasını dolduran ve insanların aklını kurcalayan birçok soruya değinildi. Geri çekilme, HDK saldırısının ilk dalgasının püskürtülmesi ve saldırının şehir dışındaki bölgelere itilmesinin ardından kent sakinleri ve ordu arasında görülen kutlamalardan kısa bir süre sonra gerçekleşti. Ordu iki gün önce yaptığı açıklamada, “güçlerin diğer askeri bölgeler gibi mevzilerinden çekilmesine yol açan nedenler ve koşulların araştırıldığı” bildirildi.

İnsanların kesinlikle bu ciddi sıkıntı hakkında gerçekleri bilmesi gerekiyor. Ama sonuçları açıklanmayan ve akıllarına takılan sorulara cevap vermeyen bir soruşturma istemiyorlar. Özellikle de “diğer askeri bölgeler gibi” bir ifade kafalarını karıştırmışken. Zira eğer bununla kastedilen, ülkenin batısındaki diğer garnizonlarda ordu kuvvetlerinin geri çekilmesine ilişkin soruşturmalar ise bunların sonuçları açıklanmadı ve bu konuda kendilerine hiçbir bilgi verilmedi. Dolayısıyla bu belirsizlik, durumu daha da kötüleştiriyor.

Son şokun boyutu oldukça büyük, çünkü Vad Medeni’ye yönelik saldırı bir süredir bekleniyordu ve HDK’nin El-Cezire’nin köylerine girip yaptığı eylemlerle bu durum kesinleşmişti. Bu nedenle ordu hazırlıklıydı ve teçhizatını ayarlamış olması gerekiyordu. Gerçekten de ordu saldırının ilk dalgalarını püskürtmeyi başardı. Ayrıca işgalden günler önce El-Cezire yönetimi akşamdan şafağa kadar sokağa çıkma ve toplanma yasağı gibi olağanüstü hal kararları almıştı. Düzenleyici kurumlara, durumun gerektirdiği şekilde vilayetteki insanların ve ulaşım araçlarının hareketini yasaklama veya düzenleme yetkisi de verilmişti. Dolayısıyla işlerin sadece birkaç saat içinde tamamen değişmesi ve HDK’nin şehre girerek savunmanın ilk ve temel hattı olan Hantub Köprüsü’nü tek kurşun sıkmadan geçmesi büyük bir sürpriz ve şoka neden oldu. Ordu komutanları ve subayları arasında bile şaşkınlığı, kafa karışıklığını ve öfkeyi artıran şey, Vad Medeni’nin ordudan operasyon ekibine ve tam tekmil hazır olan kuvvetlere kadar her türlü saldırıya karşı koyup püskürtmeye veya en kötü durumda, yakın bölgelerdeki diğer ordu tugaylarından destek gelene kadar uzun süre dayanmaya yetecek kadar kuvvetle dolu olmasıydı. Bu durum, kuvvetlerde bir eksiklik değil, aksine ciddi bir ihmal ve net bir karmaşıklık olduğunu göstermektedir. Bu sorunun bazı tarafların komplosundan kaynaklandığı söylenemese bile bu, Birinci Askeri Tümen kuvvetlerinin şehirden çekilmesine ve ardından savunmanın çöküşüne yol açtı. Bilindiği gibi, şehre giren HDK’nin sayısı ne personel ne de askeri teçhizat açısından hiç de büyük değildi.

Vad Medeni savaşının henüz bitmediği ve ordunun şehri geri almaya kararlı olduğunu açıkladığı doğru. Ancak olayın psikolojik etkisi çok büyük oldu ve üstelik sosyal medyada gerçeklerle birbirine karışan söylentiler ışığında diğer vilayetlere de sıçrayan bir kaos oldu.

Vad Medeni’ye girilmesine gösterilen tepkiler bir başka sorunu daha ortaya çıkardı. İnsanlar bu savaşın başından beri bundan çok şikayetçi oldular. HDK medyasının bariz üstünlüğü karşısında resmi medya görünmüyor ve ordu medyası zayıf kalıyor. HDK medyasının ciddi bir profesyonellik, büyük bütçe ve özel personel ile uzmanlaşmış ağlar tarafından yönetildiği açıkça görülmektedir. Geçtiğimiz mayıs ayından sonra İngiltere Avam Kamarası Dış İlişkiler Komite Başkanı Alicia Kearns, HDK adına şirketler tarafından yürütülen kapsamlı medya faaliyetleri konusunu gündeme getirdi. Bunların bir kısmı milletvekillerini ve karar alma merkezlerini etkilemeye yönelikti. Bu ilgili taraflara HDK’nin medya ofisinden çıkan yayınlarla ulaşıldığını söyleyen Kearns, hükümetten bu ofisi kimin finanse ettiği konusunda milletvekillerini bilgilendirmesini istedi. Ayrıca hiçbir İngiliz şirketinin bu ofisle bağlantılı olmamasını sağlamak için konunun müzakere edilmesini talep ederek “İngiltere’nin bütün müttefiklerinin HDK’nin herhangi bir medya faaliyetini finanse etmekten” kaçınması çağrısında bulundu.

Medya ve psikolojik savaş, her savaşın önemli bir parçasıdır. Resmi medya ve ordu medyasının yokluğunun veya az gelişmişliğinin bir gerekçesi olamaz ve bu konunun hızla ele alınması gerekir. Ağır bir zorluktan geçen ve Sudan’ın mevcut koşullarından çok daha kötü koşullar altında yaşayan Gazze’de Hamas medyası, mücadelenin ayrıntılarını aktarmada ve insanların moralini yükseltmede önemli ve kesintisiz bir rol oynuyor. Sudan ordusunun da halkı söylentilerin pençesine bırakmak yerine onlara gerçekleri açıklamak ve onları olup bitenlerin ayrıntılarına dahil etmek için benzer bir çaba göstermesi gerekir. Ordu liderlerinin, medyadaki boşluğu kapatmak için hızlı, net ve kayda değer adımlar atmadan, silahlı kuvvetlere şüphe düşüren ve onlarla halk arasında uçurum yaratan tehlikeli bir kampanyayla karşı karşıya olduklarından şikayet etmelerinin bir faydası olmayacaktır. Askeri savaşa paralel olarak yapılan psikolojik ve medya savaşı göz önüne alındığında, medya boşluğu tehlikeli bir boşluktur.

Sudanlılar büyük bir sınavla, tehlikeli bir durumla, karmaşık iplerden ve ülkelerini tehdit eden taraflardan oluşan bir komployla karşı karşıyalar. Bu yüzden her zamankinden daha fazla kararlılığa, dayanışmaya ve birliğe ihtiyaçları var. Bana kalırsa, savaşa sahanın kalbinden liderlik etmek ve bu kritik koşullarda halkın ihtiyaç duyduğu o güçlü güven mesajını göndermek için liderlerin Port Sudan’dan Hartum’a dönmesi de gerekiyor.