Dünya insanlarının, yaşadıkları sorun ve zorluklara rağmen bir takvim yılından diğerine geçişi kutlamaları, mutlu bir yıl dileklerini iletmeleri küreselleşmenin bir geleneği haline geldi. 2023’ün sona ermesi ve 2024'e geçiş yapılmasıyla birlikte Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA), Beyrut'taki genel merkezinden Arap Birliği iş birliğiyle "Düşünce, irade ve eylemle umutları gerçekleştirme yolunda 2045 Arap Vizyonu” başlıklı bir rapor yayınladı.
Çalışma, "gelecek vizyonu" ile "Arap Vizyonu"nun birlikte incelenmesine nadiren önem verilen zorlu bir bölgesel dönemde yayınlandı. Zira bu dönemde ilgilerin önemli bir bölümü, mevcut zorlu engellerden “ulusal olarak” nasıl kurtulacağımıza odaklanıyor. Sayıları bir elin parmakları kadar olan reform örnekleri dışında, Arap toplumların, mevcut gerçekliklerinden, insani ve bilimsel değerlere dayanan modern küresel verilerden yola çıkan çağdaş bir aşamaya nasıl taşınabilecekleri konusunda ciddi bir düşünce neredeyse yok. Çalışmaya Arap bölgesinin her yerinden, çalışma ve araştırma merkezlerinden genç erkek ve kadın araştırmacılar, uzmanlar, sanatçılar ve eski karar vericiler katıldı.
Arap ülkelerinde “emniyet ve güvenlik tesis edilmeden” toplumlar kalkınamaz. Bu nedenle çalışmanın ilk ayağı “savaşların ve sivil, bölgesel ve dış anlaşmazlıkların çıkış nedenlerine ve bunların kökten çözümüne” odaklanmayı içerdi. Bu, iç düzeyde "doğal ve çevresel kaynakların tüketiminin azaltılması, yolsuzluğun ve sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılması” anlamına geliyor. Dış düzeyde ise, her türlü saldırgan, yayılmacı eğilim caydırılmalı. Mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüş hakkını, halkların kendi kaderini tayin hakkını ve ulus-devletlerin egemenliğini tanıyan uluslararası hukuka ve meşruiyete saygı gösterilmeli. Memba ve mansap olarak Arap ve komşu ülkelerin paylaştığı su kaynaklarının entegre yönetimine yönelik planlar uygulanmalı. Çalışmaya göre ayrıca güvenlik ve bilgi sızmaları alanlarında bilimsel bilginin uygulanmasından kaynaklanan riskler büyüyor ve bu durum "ülkeler ve bölgesel blokların yanı sıra bireyler ve toplumlar için de tehlike" oluşturuyor.
Açıkça görülüyor ki birden fazla Arap ülkesi yukarıdaki risklerle karşı karşıya bulunuyor. Tehlikeli boyutlara ulaşan saldırgan ve yayılmacı eğilimleri caydırmanın yanı sıra, Arap güvenliğine yönelik temel bir tehlike bulunuyor, o da Filistin'e yönelik Siyonist işgal. Bunlara ek olarak, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de İran tehdidi var. Keza Mısır, Sudan, Irak ve Suriye'de komşu ülke topraklarında doğan su kaynaklarının modern ve sorumlu bir şekilde yönetilmesi meselesi var. Diğer yanda sosyal, dini, siyasi ve ekonomik nedenler kaynaklı milyonlarca Arap mülteci olgusu ve her bir grubun sorunlarını çözme ihtiyacı var. Kendi ülkelerinde yerlerinden edilenleriyse saymıyoruz bile. Öte yanda hesap soracak ve cezalandıracak bir yargı erkinin bulunmaması nedeniyle milyarlara ulaşan yolsuzlukların yaygınlaşması sorunu yer alıyor. Bazı Arap ülkeleri, yolsuzluğun yaygınlığı açısından uluslararası şeffaflık kuruluşları listelerinin başında bulunuyorlar.
Raporun ikinci ayağı “Adalet ve dürüstlük”. Raporda “adalet, insan düşüncesinin en önemli konularından biri ve bireyin başkalarıyla, toplumla ilişkisini düzenleyen tüm normatif bilimler içerisinde fikri bir değerdir” değerlendirmesi yapılıyor. Adalet ekseni, diğer eksenlerle kesiştiği için “2045 Arap Vizyonu’nun en önemli yönlerinden" biri ve her birine ulaşmanın ön şartı olarak kabul ediliyor. Zira “adaletsizlik ve haksız, kabul edilemez eşitsizlik” gölgesinde, güvenlik hakim olamaz ve refaha, yeniliğe, kalkınmaya ve ilerlemeye talip olamayız.
Rapor şunu öneriyor: “Arap dünyasının, başta ötekileştirilmiş ve korunmasız gruplar ve engelliler olmak üzere kimseyi ihmal etmeyen, bölge ülkelerinin sosyal, ekonomik ve demografik değişimlere uygun hızda uyum sağlamalarını sağlayan yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var. Sözleşme ayrıca insan hakları, sosyal adalet, katılım ve hukukun üstünlüğü ilkelerini, başta kadınlar, gençler ve yaşlılar olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin kalkınma sürecine katılımının sağlanmasını, şeffaflığın ve hesap sormanın pekiştirilmesini temel alan kapsamlı bir yaklaşıma dayanmalıdır. Rapor, dünyamızın tanık olduğu ve Arap dünyasını da etkileyen büyük değişim dalgalarıyla birlikte giderek daha fazla ihtiyaç duyulan ve örtülü olacak bu "toplumsal sözleşmenin" zamanının geldiğini öne sürüyor. Aynı zamanda "herkesi kucaklamakta ve toplumların daha güçlü, canlı ve esnek olmaları için gönüllü çalışma alanını genişletmekte daha başarılı ülkeler inşa etmek için, güveni yeniden tesis etmeyi ve medeni, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer hakları içeren kapsamlı bir insan hakları vizyonunu benimsemeyi" de amaçlıyor.
Rapor diğer bileşenlere de değiniyor. Bunlar; Dördüncü Sanayi Devrimi'nin araçlarını kullanan sosyal ve kurumsal kalkınma, inovasyon ve yenilikçilik, refah ve sürdürülebilir kalkınma, çeşitlilik ve canlılık, kültürel ve endüstriyel yenilenmedir.