Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya seçimsiz mi yoksa devletsiz mi?

Bir yıl sona erip bir diğeri başlarken Libya, “Büyük Libya Devleti” adı altında siyasi kimliğini kaybetmenin acısını çeken, cumhurbaşkanlığı makamının kaybolduğu, kaos ve dış müdahalenin hakim olduğu “ertelenmiş bir devlet” olarak kaldı. Libya, iktidarı başka bir iktidarla değiştirecek seçimleri bekliyor ama uzun yıllardır siyasi iradenin dışında bırakılan Libya halkının seçimini yapacağı meşru yollarla gerçekleşmesi şartıyla. Libya’da yapılan tek seçim bile tartışma, anlaşmazlık ve bölünme konusu oldu.

Ülke iki parçaya, iki hükümete, iki meclise, iki merkez bankasına bölündü. Dünyadaki hiçbir siyasi anlaşmazlıkta tanık olunmayan bir bölünme ve parçalanma haliyle her şey ikiye ayrıldı. Bu da siyasi bir boşluk ve benzeri görülmemiş bir çekişme durumu oluşturdu.

Ancak toplumsal çekişme adaleti, toplumsal barışı sağlamayacak, herkese ait bir vatan inşa etmeyecek. Aksine, bir kez daha adaletsizliğin, marjinalleşmenin ve merkezileşmenin temellerini atacak. Her zaman savaş için bir fitil olarak kalacak, zira vatanlar çekişmelerle değil, fikir birliği ve katılımla inşa edilirler.

Libya'da siyasi sürecin başarısız olmasının temel sebebi, demokratik bilgisizliktir. Bu da ister kasıtlı isterse bilgisizce yanlış uygulamalara yol açtı. Yapısal olarak kağıttan oluşan ve çoğu Libya'daki siyasi yaşamı yozlaştırmaya çalışan oluşumların siyasi cephesi olan, parti adı verilen oluşumlar da bunu pekiştirdiler. 

Sayıları yüzleri aşan ama bazılarının üye sayısı 50’yi geçmeyen partiler, henüz anayasa yazılmadan, düzenleyici bir yasa ve etkin denetleyici bir kurum olmadan ülke içinde birdenbire ortaya çıktılar. Denetleyici bir kurumun olmaması nedeniyle partilerin nasıl finanse edildikleri bilinmedi ve bu da finans kaynakları konusunda onları şüphe ve zan altında bıraktı.

Yıl sona erdi ve Libya hâlâ seçimin kendisine sunduğu meşruiyeti kaybetmiş bir otorite tarafından yönetiliyor. Demokratik bilinçsizliğin hakim olduğu, siyasi birikimi veya tecrübesi olmayan geçici partilerin bulunduğu bir ülkede ve Batı'nın Libya'da demokrasiyi Libyalılara uymayan bir particilik kisvesi altında uygulamaktaki ısrarının gölgesinde, yakın zamanda bir seçim yapılması umudu da yok.

Bazıları demokrasiyi particilik formatıyla uygulama konusunda ısrar ediyorlar. Oysa ezici bir bilgisizliğin gölgesinde bu partilerin gerçek temsil oranı çok az ve etkili bir halk tabanları bulunmuyor. Bu nedenle halkın gerçek bir temsilcisi olamazlar çünkü en iyi ihtimalle halkın ancak yüzde 10'unu temsil ediyorlar. Üstelik particilik, demokrasinin çeşitli mekanizmalarından yalnızca biridir ve onsuz da demokrasi uygulanabilir ve bozulmaz. Demokrasi sadece partilerle uygulanmaz. Kaldı ki Libya örneğinde ülkenin tarihinde, hatta monarşi döneminde bile partizan faaliyetler olmadı, zira o dönemde partiler yasaklanmıştı. Libya'nın altmış yıldır herhangi bir partizan harekete, eyleme tanık olmadığını belirtmekte fayda var.

Dolayısıyla partizan faaliyetlere şahit olmayan bir toplumda, tıpkı Şubat 2012 başında yapılan seçimlerde olduğu gibi partili demokrasiyi uygulamak bir tür aldatma ve kolektif aklı oyalamadır. Nitekim bu seçimler usul açısından doğru, içerik açısından yanıltıcıydı. Kamuoyu, parti ittifakları içerisinde yer alan ama seçim sürecinde veya sonuçlarında propaganda dışında hiçbir rolleri olmayan isimler tarafından yanıltıldı.

Siyasi uygulamaya gelindiğinde ise partiler arasındaki çekişme ve görüş ayrılığı nedeniyle siyasi hayatın tıkanmasıyla birlikte partilerin aldatmacaları da ortaya çıktı.

Çekişme ve görüş ayrılığı, Libya'yı Afganistan'daki Tora Bora'nın bir kopyası yapmak isteyenler ile onu sadece İran’daki Devrim Rehberi’nin rejimine bağlı bir devlet yahut yağmalanacak bir ganimet olarak görenler arasındaydı.

Bunların içinde bilhassa başka bir ülkenin onları herhangi bir kovuşturmaya karşı koruyacak vatandaşlığına ve pasaportuna sahip olduklarından, Libya’yı başka bir durağa geçmek için bir geçiş noktası olarak görenler de vardı.

Libya'nın siyasi ve hatta ekonomik durumu hâlâ felaketlerden, başarısızlıklardan ve bazen de çöküşlerden muzdarip. Libya, birçok ve çeşitli nedenlerden ötürü dışarının vetosuyla ertelenmiş bir devlet olarak kaldı. Nedenlerin arasında Libya pastası konusunda kimi zaman seyirci kalan kimi zaman da müdahil olup Libya’da oyunların dizginlerini kontrol eden Avrupalı Batı ile Amerikan Batı arasındaki uluslararası çekişme de yer alıyor. Bu da Libya'nın "evlatları" arasında devam eden anlaşmazlık ve çatışmanın gölgesinde, ülkeyi yalnızca dış müdahalelere ortak bir zemin haline getirdi.

Libya'nın bugün geldiği durum, 2011 yılında Birleşmiş Milletler'in Güvenlik Konseyi aracılığıyla 7’inci fasıla dayanarak yaptığı müdahalenin ve NATO'ya Libya'ya müdahale etme yetkisi vermesinin sonucudur. Müdahale sadece siyasi rejimin değil, Libya devletinin de çökmesine yol açtı.

Eski rejimin diktatörlüğüne ve çadır devletine rağmen Libya'nın kaynakları en azından hırsızlardan uzaktı. Buna karşılık, on yıl boyunca yaşanan yağmalamalar insanların aklını başından alacak boyutlara ulaştı. Libya son on yıldır kleptokratlar tarafından yönetiliyor ve bunlar hâlâ ülkeyi yönetiyor, iktidarda kalabilmek için yabancılarla ittifak yapmaktan çekinmeyen çeşitli kollarla zenginliklerini tüketiyorlar.