Mustafa Özcan
TT

İsrail yargılanıyor

Güney Afrika'nın İsrail'in Gazze'de soykırım işlediğine dair Lahey Adalet Divanına başvurması üzerine Netanyahu hop oturup hop kalkmış ve dünyanın ters döndüğüne hükmetmiştir.  Mahkeme baskısı sembolik de olsa etkisini göstermiş ve Netanyahu uluslararası hukuka saygılı olduklarını, Filistinlileri sürmek gibi bir niyetleri olmadığını sadece Hamas’ı bitirmeyi amaçladıklarını söylemiştir.  Bunun ötesinde Gazze’yi kalıcı olarak işgal altında tutmaya niyetlerinin de bulunmadığını da ifade etmiştir. Bu sözlerin elbette garantisi ve geçerliliği yok. Yasak savma kabilinden söylenmiş sözler.  Netanyahu kaypaklığın nirvasını yaşasa da dünya bir kırılma döneminden geçiyor. İsrail'in sorgulanması Netanyahu açısından dünyanın ters dönmesi anlamına geliyor. Aslında dünya ters dönmüyor belki duruşunu düzeltiyor.  Nitekim İsrail işgalci ülke sıfatıyla nefsi müdafaada bulunduğunu iddia ediyorsa da nefsi müdafaa hakkı işgal altındaki ülke veya halkınındır. Demek ki Netanyahu olaylara dürbünün tersiyle bakıyor.

Dünyada İsrail lehine olan egemen anlayışın hilafına bir gelişme yaşandı. İsrail, Naziler tarafından soykırıma maruz bırakılan bir millet olarak tanınırken, Gazze mezalimi üzerinden bizzat soykırım uygulayan bir devlet konumuna gelmiştir. 

Henüz İkinci Dünya Savaşı sonrası Nazilerin yargılandığı özel Nürmberg Mahkemelerinin safhasına gelmesek de bu sürecin bir adım öncesinde bulunuyoruz.  İsrail ve yönetenlerinin yargılanacağı günler uzak değil. Süreç ona doğru gidiyor.  Bu süreçte İsrail'in 1973 Harbinden beri yenilmezlik efsanesi yıkıldığı ve yara aldığı gibi aynı zamanda dokunulmazlık zırhı da deliniyor. İsrail böylece sıradan bir ülke haline geliyor.  Sıradanlaşıyor.  İsrail onun ötesinde Yahudilik, art arda, üst üste gelen skandallarla çalkalanıyor ve sarsılıyor. Çanlar İsrail için çalıyor.  Jeffrey Epstein skandalı bunlardan birisidir.

İkinci bir skandal da Jew York olarak da anılan New York’ta sinagog altında gizemli bir tünelin keşfedilmesi olmuştur. Bir süre önce ABD’nin New York şehrinin Crown Heights semtinde yer alan bir Ortodoks Yahudi (Chabad cemaati ya da Haredilerine ait )  sinagogunun altında, yasadışı kazılmış gizli bir tünel keşfedildi. Yahudilerin kapatılmaması için polise direniş gösterdiği gizli tünelden bebek pusetinden kan lekeli yataklara kadar dikkat çeken birçok bulgu ortaya çıkarıldı. Bulgular tahmin düzeyinde olsa da; Yahudilerin, Yahudi olmayan çocukların kanını almak için kullandığı ‘iğneli fıçı’ geleneğini gündeme getirdi. Cevat Rıfat Atilhan’ın kitaplarında tafsilatla temas ettiği bu ritüel ve uygulama Yahudilere ait mahrem adetler arasında gösterilmektedir. Sinagog altında bulunan materyaller satanist yortuları da hatırlatıyor. En azından bu tünel gerisinde karanlıkları ve karanlık olayları barındırıyor.  Bu cemaat  Ortodoks olmakla birlikte İsrail’e destek veriyor. Sadece seküler yönünü törpülemeye kalkıyor.  İsrail bağlantısıyla alakalı şu söylenebilir: Bu sinagogun ziyaretçileri arasında geçmişte İsrail başbakanlarından Menahem Begin ile Netanyahu da bulunmaktadır.  Hatta tarikatın/sektin hahamı Rebbe Menachem Netanyahu ile buluşmalarında ona ‘sen İsrail’in son başbakanı olacaksın, sonrasında Mesih zuhur edecek’ dediği aktarılıyor. Buradaki kalıntılar satanizm ritüellerini çağrıştırmaktadır. Onun ötesinde Yahudilerin marifetli oldukları alanı da akıllara getirmektedir. Bu alan sihirbazlık alanıdır. Kadim zamanlarda Hazreti Süleyman'ın mirasına büyücülük ve sihirbazlık bulaştırmışlardır.

Tünel Mesih’i saklayan girdap mı?

Şiilerin mabeynindeki ayrılıkların temel nedeni, fraksiyonlara ayrılmaları farklı Mehdi adaylarına inanmalarından kaynaklanmaktadır. Yahudilerin de fırkalaşmalarının ardında Mesih beklentileri yatmaktadır.  Tek bir Mesih beklentisi altında farklı Mesih adaylarına inanmalarıdır. New York çağdaş anlamda aklımıza Şii belleğinde kayıp imamı saklayan Samarra şehrini getiriyorsa  ‘Muhammed Bin Hasan el Askeri’nin kaybolduğu girdap da son sahnede Crown Heights semtini hatırlatmaktadır. Şii Mehdi inancında Mehdi gaybubet-i Kübra dönemini geçirmektedir.

Şiiler nazarında beklenen Mehdi kaybolmuştur günü gelince yeniden ortaya çıkacaktır.   Gizli tünelle anılan 250 yıllık mazisi olan ve dünyada 100 bin kişilik bir kitleye hitap eden Chabad Haredileri de 1994 yılında ölen liderleri Rebbe Menachem’in ricat edeceğine yani Mesih olarak dirileceğine ve geri geleceğine inanıyorlar.   Genelde hem Şii fırkaların hem de bu Yahudi tarikatın ricata inandıkları gözleniyor. Onlara göre Davut soylu Mesih, inandıkları Rebbe Menachem suretinde geri gelecektir.  Toplulukları içinde bazıları Mesihlik davasına inanmadıkları için cemaat iki kola ayrılmıştır. Bu bize Sabatay Sevi örneğini de hatırlatmaktadır. Bu durum anlaşılır olmakla birlikte labirentte kan izlerinin ne anlama geldiği hala meçhul bandında yer almaktadır. 

İsrail ve şahsında hamileri yargılanıyor

İsrail'in süngüsü düşmüştür. Siyonizm küresel çapta yargılanmaktadır. Burada en büyük çaba ülkelerindeki beyaz ırkçı rejimi deviren Hıristiyan ağırlıklı yeni Güney Afrika rejimi olmuştur. Dünün mazlumları olarak, bugün herkesin hakkını aramaktadırlar. Bu anlamda Habeşli Necaşi’nin izinden yürüyen Mandela ve ardılları bu çığıra öncülük etmiştir. Bazen Güney Afrika'nın rolü güney rüzgarı ya da güneyin sesi olarak da anılmaktadır.  Küresel güneyin günümüzde ve gelecekte ortaya çıkmayı bekleyen saklı bir rolü vardır. Eskiden Cemil Meriç gibilerin slogan haline getirdikleri ‘ışık doğudan gelir’ tezi bugün güney ortaklığına uzanmakta ve çıkmaktadır. Doğuya güneyi de kattığımızda Malik Bin Nebi'nin formülüne ulaşabiliriz. Afro-Asya ittifakı veya beraberliği. Batı hegemonyasına veya küresel egemenliğine karşı Afrika-Asya

işbirliği, beraberliği.  Özellikle de bugüne kadar güneyin hakkı çiğnenmiştir. Şimdi ihkak-ı hak etme ve kaybedilmiş hakları geri kazanma zamanı.  Dünya yeni bir şafağın ufkuna uyanıyor.  Onlar Sadece Filistinlilerin hakkını savunmuyorlar aynı zamanda küresel rollerini de geri kazanmak istiyorlar. Bu anlamda Lahey Mahkemesi sadece İsrail'in yargılanması değil onun hamilerinin de yargılanmasıdır. Lavrov da bir müddet önce Batı'nın küresel tahttan düştüğünü ilan etmişti.

Bugünün en büyük gerçeği İsrail'in yargılanmasıdır.  Arnold Toynbee'nin Medeniyet Yargılanıyor başlığını günümüze İsrail yargılanıyor şeklinde uyarlayabiliriz. Hem Batı medeniyeti hem de onun beslemesi olan İsrail sorgulanıyor ve yargılanıyor. Paul Findley adlı Amerikalı yazar yıllar önce Konuşmaya Cesaret Ediyorlar: İnsanlar ve Kurumlar İsrail'in Lobisiyle Yüzleşiyor kitabını kaleme almıştı. Şimdi cesaret aşamasından eylem aşamasına geçilmiştir. Konuşma düzeyini sorgulama ve yargılama düzeyi takip etmiştir. 

 Sonuç itibarıyla korkunun ecele faydası yok. Ölümden öte menzil yok. Ölüm ise taaddüt etmez.