Ortadoğu'da şu an gördüklerimiz basit değil. Aksa Tufanı operasyonu yaşanan depremin bir kıvılcımına dönüştü. Ertesi günden itibaren Hizbullah'ın kontrolsüz geniş bir savaşa sürüklenmeme kararıyla Lübnan-İsrail sınırında başlattığı, sınırlı bir paralel savaş kendisine eşlik etti. Aynı zamanda İran'a sadık Iraklı grupların Amerikalıları sınır dışı etmek için neredeyse bir savaşa veya savaşa benzer bir şeye dönüşen bir mücadele başlatıldı. Yine buna paralel olarak Husiler, savaşı İsrail gemilerini veya İsrail'e giden gemileri hedef alma çerçevesinde konumlandırmalarına rağmen, Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğünü tehdit etme kartını oynayarak öne çıktılar. Amerikan ve İngiliz uçaklarının Yemen'deki Husi mevzilerini vurduğunu görmek basit değil. Keza Suriye ve Irak'taki İran hedeflerine saldıran uçakları görmek de... Bütün bunlar, Washington'ın bölgede geniş çaplı bir savaş istemediğini söylediği ve Tahran'ın da farklı hareket noktalarına dayansa da benzer bir pozisyon deklare ettiği bir dönemde gerçekleşiyor.
Bu tür olaylarda ve hassas bölgelerde oyunun ipleri çoğu zaman oyuncuların elinden kayıp, giderek büyüyüp tehlikeli hale gelebiliyor. Gazze'de devam eden trajediyi takip edenler arasında üzerinde durmaya değer bir hikaye sunanlar var. Hikaye, Gazze'deki Hamas lideri Yahya Sinvar'ın kesinlikle durgun sahneyi canlandıracak nitelikli bir operasyon planladığını söylüyor. Saldırganların yeteneklerine rağmen Sinvar'ın bu saldırıda birkaç İsrail askerini kaçırmayı, böylece İsrail'i bu askerlerin serbest bırakılması konusunda pazarlık yapmaya ve Gazze'ye uyguladığı boğucu ablukayı hafifletmeye zorlamayı umduğunu da ekliyor. Hikaye, Hamaslı saldırganların, İsrail'in saldırdıkları bölgelerdeki tedbirlerinin kırılganlığı ve kaydettikleri ilerlemenin büyüklüğü karşısında şaşırdıklarını belirtiyor. Sonuç olarak İsrailli rehinelerin sayısı beklenenin çok üzerinde oldu ve aynı durum İsrailliler arasındaki ölü sayısı için de geçerli.
Hikaye ayrıca İsrailli yetkililerin Hamas'ın gerçekleştirdiği sızmanın büyüklüğü karşısında şaşırdıklarını ve büyük bir yıkım savaşı başlatmaktan başka çare bulamadıklarını, bu sırada da tünellerin büyüklüğü ve karmaşıklığı karşısında şaşırdıklarını belirtiyor. Savaşçıları ve siviller arasındaki büyük kayıplara rağmen Hamas'ın savaşmaya devam edebilmesi karşısında da İsrail’in şaşkınlığa uğradığını aktarıyor. Hikayeye göre ABD’nin kendisi de Hamas'ın gerçekleştirdiği, yerleşim yerleri ve yerleşimcileri sarsan ve İsrail'in güvenliğinin kırılganlığını ortaya koyan ‘sızma’ operasyonu karşısında şaşırdı. Washington hızla müdahale ederek İsrail'i desteklemek yönünde kesin bir karar aldı ve savaşın yayılmasını önlemek için savaş gemilerini gönderdi.
Hikaye ayrıca Sinvar'ın, İsrail'in Gazze ile yaptığı önceki savaşlara benzer veya biraz daha sert bir tepki beklediğini de söylüyor. İsrail'in Hamas'ı Gazze'den tamamen silme, mümkünse Gazze halkını yerinden ederek Gazze'yi ortadan kaldırma adı altında bir savaş başlatmasını beklemiyordu. Buna paralel olarak İran da, Gazze Şeridi'ni Filistinliler ile İsrail arasındaki askeri çatışmanın dışında bırakacak bu savaş karşısında şaşkınlığa uğradı. Zira bu, direniş eksenindeki Filistin bağlantısının kopması demek ve bu bağlantı, bölgedeki İran programı için çok önemli. Hikaye, İran'ın, Amerikalıları Irak ve Suriye'den çıkarma savaşı başlatma kararının, savaşın durdurulması için baskı oluşturmayı veya İsrail'in Gazze günlüğünden Hamas’ı silmeyi başarması halinde bu büyüklükte bir tazminat elde etmeyi amaçladığını ekliyor. Baskı döngüsünü tamamlamak için İran, Kızıldeniz'de Husiler üzerinden seyrüsefer güvenliği kartına sahip olduğunu hatırlatmak zorunda kaldı.
Böylece Ortadoğu, tüm tarafların savaşın genişlemesini istemediği sloganını yükseltmeye devam etmesine rağmen, kendisini bir dizi savaşın sahnesi olarak buldu: Hamas'ı Gazze'de iktidardan ve herhangi bir askeri rolden uzaklaştırmaya yönelik savaş. Lübnan Hizbullahı'nın başlattığı oyalama savaşı. Iraklı gruplar tarafından başlatılan Amerikalıları sınır dışı etme savaşı. Kızıldeniz'de gemileri hedef alan savaş. Biden yönetimi, Gazze savaşının Gazze'den daha büyük hale geldiği, artık Ortadoğu'nun bir kısmındaki Amerikan askeri ve siyasi varlığını hedef almaya başladığı sonucuna vardı ve savaşları birbirine bağlayanın İran bağlantısı olduğunu gördü.
Pek çok kişi, seçim ile meşgul olan Biden yönetiminin İsrail'e sınırsız destek vermekle yetineceğine ancak Irak ve Suriye'deki üslerini hedef alan milis gruplara karşı güç kullanmaya istekli olmayacağına inanıyordu. Gelişmeler oyuncuları bir kez daha şaşırttı; ABD, üç askerinin öldürülmesine Suriye ve Irak'ta ‘İran hedefleri’ olduğunu söylediği yerlere düzenlediği hava saldırıları ile karşılık verdi. Washington, İran topraklarındaki hedeflere saldırmamayı tercih ederek bu savaş için bir çıta da belirledi. Ortadoğu sakinlerinin kaybolduğuna ve sona erdiğine inandığı jandarma rolünü yeniden üstlenen ABD, Husilerin Kızıldeniz'de seyir güvenliğini hedef almalarına yanıt olarak onlara karşı caydırıcı bir savaş başlattı. Böylece bölge, adeta şu soruyu gündeme getirebilecek farklı bir savaş ile karşı karşıya kaldı: İran'ın bölgedeki sınırları nerede? ABD'nin sınırları nerede? İran, Ortadoğu'nun bazı bölgelerindeki Amerikan askeri varlığına karşı bir darbe girişiminde bulundu ve ABD de, darbeyi engellemeye çalışıp ‘İran'ın kollarının budayarak’ karşılık verdi.
Gazze'deki durumu takip edenler, Hamas'ın ‘ertesi gün’ Gazze'de bir otorite olamayacağını anladığını söylüyorlar. Şu an görüşmelerin fraksiyonlar tarafından kabul edilebilir ve Hamas’ın doğrudan temsil edilmediği bir ‘uzlaşı’ hükümetinin kurulmasıyla ilgilendiğini belirtiyorlar. Buna Filistin Otoritesi’nde reform ve onu kendisini bekleyen zor role hazırlama çalışmalarının eşlik etmesinin düşünüldüğünü ekliyorlar. Bu senaryoya yeniden inşa ve yardım vaatleri de eşlik ediyor. Ancak en önemli nokta, Batı ülkelerinin bir Filistin devletinin kurulmasının aynı zamanda hem bir Filistin hem de İsrail ihtiyacı olduğuna kanaat getirdikleri hakkında gözlemcilerin söyledikleri. Çünkü İsrail, yanında bir Filistin devleti kurulmadığı sürece ‘tufanlara’ maruz kalmadan yaşayamayacak. Batılı yetkililer, bir Filistin devletinin kurulmasının İran'ı, bir dizi haritanın karar merkezlerini kontrol etmek için kullandığı Filistin kartından mahrum bırakacağına inanıyor.
Ne savaşlar basit ne de çözümler kolay. Ortadoğu'da yaşamak ne kadar zor! O, onlarca yıldır savaşların, sürprizlerin ve depremlerin toprağı oldu…