Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinin fırtınalı aylarına girdi. Her dört yılda bir Beyaz Saray için verilen büyük savaş yanardağı patlıyor. İki büyük parti; Cumhuriyetçi ve Demokrat partiler yaşlanmıyorlar ve zaman onları emeklilik boşluğuna itmiyor. Amerikan başkanlık seçim sistemi, ABD'nin 50 eyaletindeki her şey gibi benzersiz. Önce halkın tüm üyelerinin katıldığı halk oylaması yapılır, ondan sonra Anayasanın her 4 yılda bir oluşturulmasını şart koştuğu Seçiciler Kurulu, başkanı ve yardımcısını seçer. Seçim Konseyinin üyeleri her eyaletten yasama organının belirlediği şekilde seçilir. Kurul 538 seçmenden oluşur. Başkan ve başkan yardımcısını seçmek için Seçici Kurulda 270 veya daha fazla üyenin oyuyla salt çoğunluk sağlanmalıdır. Adaylardan hiçbiri salt çoğunluğu elde edemezse acil seçimler yapılır ve Kongre'den başkan ve başkan yardımcısını seçmesi istenir. Amerikan başkanlık seçimlerinde sonucu belirleyen karar Seçim Kurulunun elindedir. Başkan adayı halkın oylarının çoğunluğunu alırsa ve seçici kurul oylarının salt çoğunluğunu elde edemezse, kazanma şansı olmayacaktır. 2016 seçimlerinde aday Hillary Clinton'ın başına gelen de buydu. Uzun ve sıcak seçim yolculuğu şubat ayında başlar ve her partinin başkan ve başkan yardımcısı adayını seçtiği ağustos ayına kadar devam eder. Her parti içindeki ön adaylık yarışının kendi arenası vardır, asıl çekişmeli yarışın adayı olmak için bir dizi yarışmacı burada kozlarını paylaşır.
Bu yılki mücadelenin, Amerikan başkanlık seçimlerinde daha önce benzeri görülmemiş özel bir kavga ve gürültüsü var. Cumhuriyetçi Parti içindeki yarışı, kelimenin tam anlamıyla bir boksör ve güreşçi olan eski Başkan Donald Trump önde götürüyor. Trump, saldırmaktan yorulmayan, bel altı ve üstünün yanı sıra başa ve ayağa vurmaktan çekinmeyen bir iş adamı ve medya figürü. Bazıları onu hapisle tehdit eden, doksandan fazla suçlama peşini bırakmıyor, ancak bunların hiçbiri eldivenlerinin veya dilinin darbelerini zayıflatmıyor. Trump, Cumhuriyetçi Parti içindeki bazı rakiplerini erkenden diskalifiye etmeyi başardı ve geriye sadece Nikki Haley kaldı. Ama ona da Cumhuriyetçi Parti içindeki kamuoyu yoklamaları ve ön seçimler korkunç Trump'a karşı sadece birkaç puan veriyor. Şu ana kadar Cumhuriyetçi Parti içerisinde Donald Trump ile rekabet edebilecek ağır sıklet bir aday ortaya çıkmadı.
Demokrat Parti'nin şu ana kadar tek adayı var, o da Beyaz Saray'da bulunan Başkan Joe Biden. ABD seçimlerinde Oval Ofis'te yönetimde olan başkanının, iki başkanlık dönemini tamamlamamış olması durumunda yeniden partisinin adayı olması âdettendir. Ne var ki Demokrat Parti içinde Başkan Joe Biden'ın adaylığı konusundaki bir fikir birliği henüz sağlanamadı. Parti içinde Biden'ın, kamuoyu yoklamalarının kendisine Beyaz Saray'a giden yolu aydınlattığı Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile rekabet edemeyeceğini fısıldayan sesler var. Biden oldukça yaşlı ve parti içi ile dışında ona yönelik en büyük eleştiri de bu. Ancak Demokrat Parti bugüne kadar başkanı adayı konusunda beklenen kararını vermedi. Bazı Amerikan medya araçları, eski Başkan Barack Obama'nın eşi Michelle Obama'nın aday gösterilebileceğini ima ediyorlar, ancak bu seçenek etrafında birçok tartışma dönüyor. Michelle Obama, Afrika kökenli bir kadın ve hem doğruları hem de yanlışları olan eski bir başkanın eşi. Aday olması halinde ona karşı çıkanlar, kadınların ülkede yönetimin dizginlerini devralmaya uygunluğunu henüz kabul etmemiş olan Amerikan halkının büyük bir muhafazakâr kesimi arasındaki gizli hassasiyeti harekete geçireceklerdir. Başkanlık seçimlerinde Afrika, Asya ve Latin kökenli insanları destekleme konusunda istekli olmayan, onlara sempati duymayan Amerikalıların büyük bir kesiminin gizli duyarlılığını aktifleştireceklerdir. Michelle Obama'yı veya bir başkasını Demokrat Parti'den aday göstermek veya mevcut Başkan Joe Biden'ı aday göstermeyi kabul etmek, bunlardan hangisinin olacağını önümüzdeki aylarda, hatta günlerdeki haberler gösterecek. Şu ana kadar her iki partinin de en öne çıkan iki başkanlık adayı; eski Başkan Donald Trump ile mevcut Başkan Joe Biden. ABD başkanlık seçimlerinde ilk kez adayın yaşı kartı öne çıkıyor ve yaştan kaynaklanan zayıflıklar adayların durumunu etkiliyor. Amerikan medyasında ve adaylar arasındaki çekişmelerde "demans hastalığı" ifadesi eksik olmuyor. Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerinde erken yenilgiler yaşayan Cumhuriyetçi aday Nikki Haley, parti seçim kampanyasında rakibi Donald Trump'ın yaşını bir korkutma aracı olarak kullanıyor. Seçim kampanyası sırasındaki konuşmalarında eksik olmayan hatalardan dolayı Trump’ı ayıplıyor. Nitekim Trump, eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ile Cumhuriyetçi Parti içindeki yarışta rakibi olan Niki Haley’in adlarını birbirine karıştırarak, Nancy Haley demişti. Bu bağlamda Başkan Trump'ın eski bir komik şakası aklıma geldi; İtalya Devlet Başkanı Mattarella'dan bahsederken, ona bir İtalyan peynir türü adı olan Mozzarella adını vermişti!
Donald Trump da demans hastalığı çekicini kullanıyor ve rakibi Başkan Joe Biden'ı bununla hedef alıyor, hatta onu fiziksel ve sesli olarak taklit ederek ona "Uyuyan Joe" diyor. Demans hastalığı, Başkan Joe Biden'ı gerek uzaktan gerekse yakından hedef alan taşların bir gerekçesine dönüştü. Doktorların Başkan Biden'ın dikkat, konsantrasyon ve hafızasının durumunu değerlendirmek için Montreal Bilişsel Değerlendirme (MoCA) gibi bilişsel testlere tabi tutulmasını talep eden sesleri yükseldi. Biden’ın bu testi geçememesi halinde, daha kapsamlı başka psikolojik ve nörolojik testlere tabi tutulabileceğini söylüyorlar. Bütün bunların temelinde, Başkan Biden'ın defalarca yaptığı gaflar yatıyor. Nitekim bir basın toplantısında Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Meksika'nın cumhurbaşkanı yapmıştı. Başka bir sefer, mevcut Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile merhum Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın adını, eski Almanya Şansölyesi Helmut Kohl ile Şansölye Angela Merkel'in adını karıştırmıştı. Yaşlı başkanın başına başka ağır taşlar da isabet etti; Başkan Obama’nın yardımcısı iken bazı belgeleri evine götürüp saklaması ile ilgili davanın yargıcı; “Başkan Biden'ın iyi niyetli ve iyi bir adam olduğunu, ancak hafızasının zayıf olması nedeniyle bu belgelerin önemini ve yerini unuttuğunu” söyledi. İki başkanlık adayının birbirine karşı kullandığı demans hastalığı silahı her ikisini de etkiledi.
Bu yıl ABD başkanlık seçimleri ekonomik, iklimsel ve sosyal açıdan fırtınalı bir iç ortamda düzenleniyor ve özellikle Meksika ve diğer Latin ülkelerinden gelen düzensiz göç sorunuyla sarsılıyor. Dünya, sınırları olmayan savaşlara ve krizlere sahne oluyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik yıkıcı savaşı, başkanlık seçimlerinde önemli bir yere sahip ve İsrail'e büyük mali ve askeri destek sunan Başkan Joe Biden'ın kampanyasını doğrudan etkiliyor. Arap ve Afrika kökenli Amerikalıların ezici çoğunluğu ise oybirliğiyle Başkan Biden'ın tutumuna karşı çıkıyor. ABD’nin Suriye, Irak ve Kızıldeniz'deki askeri operasyonları, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı ve ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destek, bu konuların hepsi seçimlerde, lehte ve aleyhte olanların tartışmalarında güçlü bir şekilde var olacaklar. Aday Donald Trump’ın ittifak ülkelerini, ittifak bütçesinden paylarına düşeni ödememeleri halinde Rusya'nın onları işgal etmesine izin vermekle tehdit ettiği NATO ile ilgili tutumunun da Amerikan siyasi ve askeri seçkinler çevresinde etkisi olacak. Nitekim Avrupa'nın tepkisi de hızlı ve şiddetliydi. Tuhaflıklar diyarındaki bu benzeri görülmemiş kargaşadan doğacak bir sonraki Amerikan başkanı kim olacak? Yaşlı, bunak bir başkan, parmağının hemen altındaki nükleer silah düğmesiyle Oval Ofis'te mi oturacak?!