Moskova banliyösündeki Crocus Alışveriş Merkezi’nin konser salonuna yönelik DEAŞ saldırısından önce DEAŞ- Horasan, Taliban’ın liderlerinin bir araya geldiği Kandahar'daki kalesinde bir toplantıyı hedef almıştı.
Moskova'da şu ana kadar 150'den fazla kişinin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin durumunun ağır olduğu konser saldırısının ardından DEAŞ- Horasan, gururla eylemi üstlendiğini açıkladı. Açıklamaya ek olarak, A’mak adındaki "resmi" internet sitesi aracılığıyla, eylemi üyelerinin gerçekleştirdiğini kanıtlayan bir video yayınladı. DEAŞ tüm yapılanmaları ile halen aktif ve geçtiğimiz çarşamba günü DEAŞ’ın Sahraaltı Afrika’daki yapılanmasının Nijer'de orduya yönelik gerçekleştirdiği eylemde 30 asker öldü. Geçtiğimiz Ocak ayında da DEAŞ’ın Horasan yapılanması İstanbul'daki bir kiliseye saldırı düzenlemişti.
Bunlar DEAŞ’ın sadece yakın zamandaki eylemlerinin sonuçları ve DEAŞ ile el-Kaide gibi örgütlerin sona erdiklerini sananlar varsa, bu bir temenniden ve tembel bir istekten başka bir şey değil.
Bu örgütlerin eylemlerini, açıklamalarını, faaliyetlerini ve tartışmalarını, ironik bir şekilde Rus uygulaması olan Telegram gibi platformlarda bulunan kendi kanallarında takip eden uzmanlar, bize DEAŞ’ın kesinlikle ölmediğini, aksine, başta en güçlü kolu olan DEAŞ-Horasan olmak üzere bir yükselişe tanık olduğunu söylüyorlar.
Rusya'ya gelince, DEAŞ-Horasan'ın Rusya'yı hedef almasının kendine has sebepleri var. Bu örgütün unsurları Afganistan, Tacikistan, Türkmenistan ve diğer Orta Asya Müslümanlarından oluşuyor. Bunların da Sovyetler Birliği döneminden Putin dönemine kadar Rusya ile tarihi bir düşmanlığı var. Rusya'nın Suriye rejimini desteklemesi ve Suriye topraklarında DEAŞ, el-Kaide ve diğer örgütleri hedef alması nedeniyle ortaya çıkan yeni düşmanlıktan bahsetmiyoruz bile. Bu savaş başka şekillerde hâlâ devam ediyor.
DEAŞ’ın öldürülen lideri ve halifesi Ebu Bekir el-Bağdadi 2014'te verdiği bir vaazda, DEAŞ’ın birinci düşmanlarının elbette ABD ile birlikte Rusya olduğunu belirtmişti. DEAŞ’ın Ukrayna ve Batı ile savaşının ortasında (şu anda) Rusya'yı hedef almasının gerekçelerine gelince, el-Naba adındaki gazetesinin 8 Şubat tarihli başyazısında belirtildiği üzere DEAŞ, Rusya ve Batı arasındaki gerilimi alevlendirmek istiyor.
Dolayısıyla Moskova’daki son konser eylemi yukarıda bahsedilen bağlamdan bir sapma olmadığını gösteriyor. 2015 yılında Şarm el-Şeyh'ten Moskova'ya giden bir Rus sivil uçağına yerleştirilen bombanın sorumluluğunun da DEAŞ-Horasan’a yüklendiğini hatırlatalım.
DEAŞ tüm yapılanmaları ile yok edici darbe vizyonuna sahip ve yoğun bir ajandası var; Putin Rusyası bu ajandada ilk sıralarda, ancak yalnız da değil.
Neden? Çünkü DEAŞ, içine kapanıklığı ve fedailiği ile tarihteki Haşhaşiler gibi kapalı bir ideolojik örgüt (bu arada, Haşhaşilerin katil suikastçı unsurlarına geçmişte Fedai denilirdi). Bu, Batı'nın Rusya'ya karşı küresel istihbarat DEAŞ'ı kullanmadığı anlamına mı geliyor?
Cevap, bu görevlerle ne istendiğine ve biçimlerine bağlı. Çıkar kesişmesi ya da bazen Rusya’ya veya Batı'nın diğer rakiplerine zarar vermek amacıyla “göz yumma” söz konusu olabilir. Her ne kadar Amerikan güvenlik kurumları bir süre önce Rusya'yı bir DEAŞ eylemi tehlikesine karşı uyardığını söylese de istihbarat dünyasının vahşiliği korkutucu. Putin ve seçkinleri bile DEAŞ’ın ya da yalnızca DEAŞ’ın sorumlu olduğuna inanmak istemiyorlar, belki de tamamen Ukrayna'yı sorumlu tutmak için coşkuyla ellerini ovuşturuyorlar.
Her halükarda bizim bunlarla hiçbir ilgimiz yok, bunlar bizim dışımızdaki bir dünyanın argümanları ama kendimizi tamamen komplo teorilerine kaptırmamalı ve bunda aşırıya kaçmamalıyız. Peki, ya bizim payımız ve kültürel hastalıkların payı: bize halifelik, ebedi cihat, küfür yurdu, iman yurdu vb. fikirleri kabul etmeye hazır zihniyetler üreten bazı hakim kavramların kusuru?
İşte tam olarak buradan başlamalıyız.