İsrail Şam'da birkaç Devrim Muhafızı liderini öldürdüğünden beri Tahran büyük bir askeri misilleme tehdidinde bulunuyor. Washington ise İsrail'i savunacağını ve olası bir çatışmaya dahil olacağını duyuruyor.
Kaygı verici soru yeniden ön plana çıktı: İran ile İsrail arasında sonunda bir savaş mı çıkacak? Peki, ya savaş kontrolden çıkar ve ABD de katılırsa? Bu, savaşları sona erdirecek bir savaş mı yoksa her şeyi yerle bir edecek bir savaş mı olacak? Savaş hipotezinden bahsetmeden önce, bu üç ülkenin 40 yıldır çatışmalarını yönetirken doğrudan çatışmalardan kaçınma ve çatışmaları düşük seviyelerde tutma becerilerini gösterdiklerini belirtelim. İsrail, Hamas saldırısının İran'ın işi olduğunu ve Devrim Muhafızları liderlerinin öldürülmesinin kendisine "angajman kuralları" dahilinde bir yanıt olduğunu düşünüyor.
Bugün çeşitli nedenlerden ötürü doğrudan savaşı uzak bir ihtimal olarak göremeyiz. İranlılar İsrail'i çevreleyen 4 ülke üzerinde coğrafi ilerlemelerini hızlandırdı ve genişletti. Yemen’de denklemin bir parçası haline geldi. İki savaş cephesini kontrol ediyorlar ve özellikle Irak'ta silahlı vekillerinin sayısını katladılar. Hizbullah'ı silahlandırmanın boyutu arttı. En zorlayıcı faktör ise İran'ın nükleer askeri yeteneklerini geliştirme konusundaki ısrarı.
İsrail, ABD ve hatta bölge ülkeleri için 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırıları, İran'ın bölgesel ani saldırı yeteneklerinin askeri bir gösterisiydi. Güç dengesini tehdit eden ve savaş olasılığını artıran insansız hava araçları, balistik füzelerin yanı sıra yeni bir tehlikeyi temsil ediyor.
Savaşlarda zafer açısından kesin cevaplar yoktur. Pek çok uzman İsrail'i askeri açıdan üstün görüyor. Kısa bir savaş yürütebilir ve İran'a büyük zarar verebilir, ancak çatışmayı tek başına tam bir zaferle sonuçlandıramaz
ABD ise askeri kapasitenin yanı sıra iç cephenin durumunu, çevre ülkelerin iş birliğini dikkate alarak, diğer büyük ülkelerin tutumlarını hesaba katarak, uzun bir savaş yürütebilir ve İran rejiminin güç ve kapasitesini yok edebilir.
Irak'ın bölgedeki en güçlü askeri güç olarak kabul edildiğini, bölge ordularının benzerine sahip olmadıkları bir savaş deneyimi sahibi orduya ve katı bir siyasi ve askeri rejime sahip olduğunu, ancak yine de Mart 2003'te Amerikalıların sadece iki haftada onu yerle bir etmeyi başardıklarını hatırlıyoruz.
İran rejimi, stratejileri anlamaya ve riskleri hesaplamaya, çatışmalardan kaçınmaya ve kayıpları tolere etmeye hazır olmasıyla Saddam rejiminden ayrılıyor. Ne var ki bu, Tahran'ın güç dengelerini değiştiren ve Babu’l Mendeb’e kadar genişleyen, keza Ürdün'ün istikrarını tehdit eden yayılmacı yaklaşımını sürdürmesi sonucunda, yıkıcı ya da “kıyamet” olarak tanımlanan savaşın yaşanma ihtimalini de ortadan kaldırmıyor.
Hatalara ya da belirleyici stratejik kararlara göre kasıtlı olarak bir çatışma yaşanmasını da göz ardı edemeyiz. Örneğin İsrail, Lübnan'daki Hizbullah'ı ortadan kaldırmaya karar verirse, İran büyük ihtimalle Hamas'a karşı yaptığı gibi bu sefer de eli kolu bağlı durmayacak. Bu, Hizbullah'ın İsrail'in kendisine yönelik saldırılarına aynı şekilde yanıt verme konusundaki isteksizliğini büyük ölçüde açıklıyor. Bana göre Hizbullah, büyük gücünü İran'ı korumaya yönelik caydırıcılık politikasının bir parçası olarak sunuyor. Bu gücü, İran ile İsrail arasında büyük bir savaşın çıkabileceği günde, İsrail şehirlerine binlerce füze yağdırıp onlara büyük zarar vermek için kullanacak.
Hizbullah'ın mevcut ve önceki saldırıları sınırlı angajman kurallarından sapmadı. Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısı ise Tahran ile Tel Aviv arasında bir savaşın çıkması ya da en azından Hizbullah'ı ortadan kaldırmaya yönelik bir İsrail işgali riskinin yüksek olması nedeniyle Hizbullah'ın başvurmayacağı farklı bir modeldi.
İsrail'in İran ile doğrudan bir savaşı başlatması pek olası görünmüyor. Çünkü savaşın bedeli ağır ve tehlikeli ama yine de İsrail, 7 Ekim saldırısının ardından İsrailliler arasında savaşa verilen yaygın destekten yararlanarak Hizbullah'a karşı savaş açmaya hazır ve belki de istekli. İsrail 7 Ekim saldırısını 1973 savaşından beri karşılaşmadığı varoluşsal bir tehdit olarak değerlendiriyor. Bu da İsrail kamuoyunun savaşın devamını ve bugün Gazze'de yaşanan ağır kayıpları kabullenmesini açıklıyor.
Gazze savaşının yansımaları devam ediyor ve tüm taraflar doğrudan savaşı istemese de çatışmaların genişlemesi, eşi benzeri görülmemiş bir şekilde mümkün hale geldi.