Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Paris’teki Sudan Konferansı: Çelişkili mesajlar

Bu hafta Fransa, Almanya ve Avrupa Birliği'nin himayelerinde düzenlenen Paris Uluslararası Sudan İnsani Yardım Konferansı, beraberinde getirdiği sorunlara ve bu sorunların doğurduğu tartışmalara rağmen, insani yardım dosyasını aktifleştirme açısından önemliydi. Zira zorlu insani duruma ve BM ile uluslararası yardım kuruluşlarının defalarca yaptığı çağrılara rağmen bu dosya askıda kaldı ve bununla ilgili bir hareketlilik görülmedi. Bu da Sudan savaşının uluslararası düzeyde unutulmuş olduğunu, büyük güçlerin, özellikle de Gazze ve Ukrayna'daki savaşlarla ve seçim hesaplarıyla meşgul olan ABD'nin ilgilendiği meseleler listesinde son sıralarda yer aldığını ifade ediyor. Bu açıdan bakıldığında ikinci yılına giren savaşın yol açtığı insani sorunun boyutuna yeniden ışık tuttuğu için, konferansın düzenlenmesi olumlu bir husus.

Sorunlar açısından bakıldığında en çok tartışma yaratan konu, konferansı düzenleyen ve hamaye eden ülkelerin, Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) de davet etmeyerek tarafsızlıklarını gösterdikleri gibi zayıf bir bahane ile Sudan hükümetini davet etmemeleriydi. Gerçek şu ki, mevcut hükümetin yokluğu başlı başına tarafsız olmayan bir tutum sayılıyor, çünkü onu HDK ile eşitliyor. Aynı zamanda, egemen bir devlete ilişkin konferansın, söz konusu devlet Paris'teki büyükelçiliği düzeyinde de olsa temsil edilmeden nasıl düzenlediği gibi ciddi bir soruyu da gündeme getiriyor.

Bu konudaki ikinci tespit, Sudan'da doğrudan yardım alanında çalışan bazı insani yardım kuruluşları tarafından dile getirildi. O da şuydu; yardımların savaş bölgelerine girmesini sağlamak için yardımlarına ihtiyaç duyulan iki taraf, nasıl konferansta bulunmaz?

Üçüncü tespit ise konferansın tam bir tarafsızlık benimsemediği, siyasi olmaktan uzak durmadığı ve sadece insani boyut ile sınırlı kalmadığıdır. Nitekim konferansın oturum aralarında düzenlenen bir yan seminerde, Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonunun (Tekaddum) bu sayı ile temsil edilmesi, siyasi bir pozisyon ve organizatörlerin verdiği kasıtlı mesaj olarak değerlendirildi. Belki burada bazılarının, insani durumu tartışmak ve yardım toplamak üzere bakanlar düzeyinde düzenlenen, ilgili uluslararası kuruluşların katıldığı ana konferans ile Fransa, Almanya ve Avrupa Komisyonu'nun eş zamanlı düzenlediği, aralarında Tekaddum ve Demokratik Blok'un da bulunduğu sivil toplum güçlerinin temsilcilerinin davet edildiği yan semineri birbirine karıştırdıklarını belirtmekte fayda var. Yan seminer, demokratik geçiş ve savaşın durdurulması konulu bir Sudan-Sudan diyaloğu idi.

Paris Konferansı’na ilişkin bu tespitlerle birlikte, Sudan krizine yönelik uluslararası tutum, bazen bilgisizlik, aralıklı ilgi, kafa karışıklığı, bazen de çelişkili mesajlar arasında gidip geliyor. Konferansın destekçisi olan Avrupalı ​​grubun elbette başta özel çıkarlar, Afrika'da iç içe geçmiş ilişkiler, Avrupa'yı rahatsız eden ve göçmen dalgalarını kendisine yönlendirebilecek krizlerden sürekli endişe duymasına neden olan göçmen takıntısı olmak üzere kendi hesapları var.

Fransa'nın da bölgede kendi hesapları, çıkarları ve HDK’yi destekleyici bir pozisyon benimseyen Çad ile bağlantıları var. Sudan hükümeti resmi olarak Çad’ı silah sevkiyatı için bir geçiş kapısına dönüşmekle suçlamıştı. HDK’ye bağlı konukların Paris'te bulunmasını eleştirenlerin olması da dikkatleri çekti. Fransız analist ve siyaset bilimi profesörü Thomas Giagnoli, bu hafta yayınlanan açıklamalarında, milislere bağlı kişilerin varlığı, Fransız dış politikasında milis grup ile ilişkiler konusunda bir değişime işaret ediyor olabilir diye konuştu.

Bu bağlamda, İngiliz "The Guardian" gazetesinin bu hafta başlarında İngiliz Dışişleri yetkilileri ile HDK arasındaki gizli görüşmelere ilişkin haberini de buraya not edebiliriz. HDK’nin korkunç insan hakları ihlalleri sicili ve kendisine yönelik suçlamalar göz önüne alındığında, bu durum, insan hakları savunucusu gruplar tarafından "şok edici" olarak değerlendirildi.

Bu adımlar amaçları konusunda şüphe uyandırmaya devam ediyor ve daha önce benim ve diğer pek çok kişinin de belirttiği gibi, savaş ne kadar uzun sürerse, o kadar karmaşık ve kompleks hale geliyor.

Paris Konferansı'nın insani boyutuna dönecek olursak, sonuçta asıl sınav uygulamada ne kadar kararlı olunacağıdır. Bu tür insani yardım konferanslarında uygulamaya konulmayan taahhütlerde bulunulur ve bunun birçok örneği vardır. Bunların en sonuncusu, Sudan'daki acil durumu ve insani krizi görüşmek üzere Haziran 2023'te Cenevre'de düzenlenen ve 1,6 milyar dolarlık yardım taahhütlerinin verildiği, ancak çoğunun yerine getirilmediği bağış konferansıydı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un açıklamasına göre Paris Konferansı’nda insani yardıma tahsis edilecek bağış vaatleri 2 milyar avronun biraz üzerinde oldu. Ancak bağış etkinliğinin başlığında da belirtildiği gibi (Sudan ve Komşu Ülkelere Yönelik Uluslararası İnsani Yardım Konferansı) bu miktarın tamamı Sudan için değil. Daha önceki deneyimlere dayanarak bu miktarın ne kadarının Sudan’a ulaşacağı ve nasıl dağıtılacağı soruları cevapsız kalmaya devam ediyor. Zira çok sayıda Sudanlı (yaklaşık 9 milyon kişi) evini terk ederek ülke içinde mülteci olmaya zorlandı, eyaletler arasında dağıldı. Bunların çoğunun yardıma ihtiyacı var. Yaklaşık iki milyon kişi ise komşu ülkelere sığındı. Buna ek olarak, bahsi geçen miktar, BM'nin Sudan'daki kötü durum ile mücadele edebilmek için talep ettiği miktarın yarısından az.

Tüm uluslararası insani yardım kuruluşları, uygun önlemlerin acilen alınmaması halinde, Sudan'ın tanık olacağı büyük gıda ve sağlık krizinden önce zamanın daraldığı konusunda uyarıyor. Mali taahhütlerin yerine getirilmesinin öneminin yanı sıra ilgili yetkililer, güvenli insani koridorların oluşturulması ve yardımın ihtiyacı olanlara ulaşmasının sağlanması, yardım kisvesi altında silah kaçakçılığı sorunu ile ilgili zorlukları da dile getiriyorlar. Nitekim Sudan başta Çad, Orta Afrika ve Nijer olmak üzere batı sınırlarından büyük miktarda silah sevkiyatının yapıldığı konusunda resmi olarak şikâyette bulundu.

Paris Konferansı belki de mali taahhütlerin verildiği bir platformdu, ancak engeller ve zorluklar hafife alınamaz. Konferansa eşlik eden tartışmalar, krizin derinliğini ve elitler kendi aralarındaki çekişmelere dalmışken savaşın uzamasına yol açan ve artan karmaşıklığı açıklıyor.