Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

ABD, Çin ve Rusya'yı Afganistan'dan uzak tutmaya odaklanıyor!

Hiç şüphe yok ki gözler Ortadoğu'daki gelişmelere ve Rusya ile Ukrayna arasındaki duruma çevrilmiş durumda. Ancak uluslararası ilgiye ihtiyacı olan başka bir ülke daha var. Pek çok Amerikalı gazeteci ve insan hakları aktivisti, ABD'nin Afganistan'a, özellikle de Kabil'deki Taliban liderliğindeki hükümet ile diyaloğa geri dönmesinin zamanının geldiğini tartışmaya başladı.

ABD'nin Afganistan'dan ayrılmasının üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçtikten sonra Taliban’ın kadınların temel haklarına izin vermeyen bir hükümete liderlik ettiği ülke izole hale geldi. Afganistan aynı zamanda kargaşa içinde bırakılan bir toplum; düzinelerce Afgan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı, kıtlık çeken topluluklar var ve pek çokları son aylarda yaşanan birkaç depremden sonra ellerinde kalanları toplamaya çalışıyorlar. Bu durum olduğu gibi devam ederse ve Taliban rejimi dünya sahnesine katılmazsa etkileri geniş kapsamlı olabilir.

Otoriter rejimler bölgedeki nüfuzlarını genişletebilirlerse bunun iş dünyası üzerinde de olası etkileri var. Terörist grupların Afganistan'da kendilerini yeniden düzenlemeleri ve oradan saldırılar düzenlemeye başlamaları halinde de bunun Washington ve en yakın müttefiklerine etkileri olacak. Çin ve Rusya'nın Taliban ile ilişkilerini nasıl geliştirdiği zaten dikkatleri çekiyor. Keza 22 Mart'ta Moskova'da 140'a yakın kişinin ölümüne yol açan saldırı ile bu yılın başında İran'da 100'e yakın kişinin ölümüne yol açan saldırının sorumluluğunu üstlenen Afganistan merkezli DEAŞ-Horasan ile bölgede terör faaliyetlerinin arttığı da göze çarpıyor.

Şimdi, yaklaşmakta olan ABD başkanlık seçimleri ile birlikte, ABD'de Afganistan’a yönelik yeni bir denemede bulunma yönünde sesler yükseliyor. Afganistan’ın olması gerektiği gibi değil, aksine Batılı idealler yerine kendi değer sistemine ve standartlarına dayanarak Afgan anlamında, ne olabileceğine bakmak için çabaları yeniden yoğunlaştırma çağrısı yapan sesler artıyor. Afganistan’ın sınırlı ve uluslararası baskı altında da olsa Batı'nın kendisi ile çalışabileceği, ideal bir şekilde kadınlara saygı duyan ve insan hakları ihlallerine son veren bir ulus, Çin ve Rusya gibi ülkelerin nüfuzlarını genişletmelerini, teröristlerin yeniden toplanıp küresel saldırılar başlatmasını önlemek için birlikte çalışabilecek bir ülke olması için çabalamaya odaklanılması talepleri çoğalıyor.

Afganlar ayrıca depremler de dahil olmak üzere ülkede yaşanan birçok felaketin ardından ciddi ekonomik zorluklar ve büyük yeniden inşa çabaları, Pakistan ve İran dahil olmak üzere komşu ülkelerden zorla sınır dışı edilme gibi sorunlar ile yüzleşiyorlar. Afgan hükümeti hayatta kalabilmek için uluslararası ortaklara güveniyordu; uluslararası ortaklardan gelen bağışlar, 2001'deki ABD işgalinden sonra hükümetin finansman harcamalarının yüzde 75'ini kapsıyor. Her ne kadar ABD, ayrılışından bu yana 1 milyar dolardan fazla yardım sunmuş olsa da, bu taahhütler ülkenin insani ihtiyaçlarını karşılamıyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'na göre, neredeyse tüm Afganlar artık yoksulluk içinde yaşıyor ve yaşanan 700 binden fazla iş kaybıyla birlikte ekonomi yüzde 30'a kadar küçüldü.

Pakistan'ın geçen yılın sonlarında Afgan göçmenlerin artık ülkede hoş karşılanmadığını açıklamasının ardından, Afganistan 1 milyondan fazla geri dönen kişinin akınıyla da karşı karşıya bulunuyor. Pakistanlı yetkililer, sınır bölgesinde faaliyet gösteren terörist grupların etkisini önlemek için "kayıt dışı tüm yabancıların" sınır dışı edilmesine yönelik tedbirin gerekli olduğunu savunuyor. Analistler ise bu adımın muhtemelen Pakistan'da kötüleşen ekonomik krizden kaynaklandığını öne sürerken, ABD'nin Çin ve Rusya'nın Afganistan'daki etkisinin ve terörizmin artmasından duyduğu gerçek korku tırmanıyor.

Çin ve Rusya, Taliban ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışan birkaç ülke arasında yer alıyor. Eylül 2023'te Çin, Taliban'ın iktidara gelmesinden itibaren Afganistan'a yeni büyükelçi gönderen ilk ülke oldu. Aynı şekilde Moskova Taliban yetkililerini ekonomik forumlara ve ortak projeleri görüşmeye davet etti. Çin ayrıca Taliban'ın Pekin Büyükelçisinin itimat mektubunu kabul etti ve Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü "Afganistan'ın uluslararası toplumdan dışlanmaması gerektiğini" söyledi. Ancak Taliban'ın kapsayıcı bir hükümet kurması, "ılımlı ve akıllı" politikalar izlemesi ve terörle mücadelede kararlılık göstermesi gerektiğini de yineledi.

Geçtiğimiz yıl Taliban yetkilileri Çin'in Bir Kuşak ve Bir Yol Girişimi'ne katılmaya ilgi duyduklarını belirtmişlerdi. Taliban Ticaret Bakanı: "Dünya çapında yatırım yapan Çin, Afganistan'a da yatırım yapmalı. Lityum, bakır ve demir gibi ihtiyaç duydukları her şeye sahibiz" diye konuşmuştu. Afganistan aranan zengin maden kaynaklarına sahip, ülkede halihazırda birçok Çinli şirket faaliyet gösteriyor ve büyük bir bakır madenini geliştirmeyi planlıyor.

Taliban ile olan çalkantılı geçmişine rağmen, ABD'nin çekilmesinin ardından Rus hükümeti de Kabil'deki büyükelçiliğinin faaliyetini sürdürmesine karar verdi. Rusya Afganistan Büyükelçisi Dmitry Zhirnov, Taliban temsilcileriyle görüşen ilk yabancı diplomat oldu. Görüşmenin ardından Taliban, Rusya Büyükelçiliğinin güvenliğini sağlamaya başladı. Rus yetkililer Taliban'ın Batı karşıtı söylemine sempatiyle yaklaşmaya devam ettiler ve Afganistan'da büyüyüp gelişen terörizmden endişe duyuyorlar.

Moskova aynı zamanda Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan gaz boru hattı ve Özbekistan ile Pakistan'ı birbirine bağlayan Trans-Afganistan demiryoluyla da ilgileniyor. Rusya, Afganistan'a her yıl benzin, dizel, sıvılaştırılmış doğalgaz ve buğday tedarik etme sözü verdi; fakat Taliban kaynakları, fiili teslimatların söz verilenden çok daha düşük olduğunu bildirdi.

Aynı zamanda uluslararası terör uzmanları, ABD'nin Afganistan'dan ayrılmasının bölgenin bir kez daha terörist faaliyetlerin yuvası haline gelmesine yol açacağından korkuyorlardı. Muhtemelen yabancı birliklerin ülkeden ayrılması nedeniyle, her ne kadar 2022'de Afganistan'da bir önceki yıla göre yüzde 75 daha az saldırı yaşansa da, Küresel Terörizm Endeksi Afganistan'ı hâlâ dünyanın en tehlikeli ülkesi olarak gösteriyor.

Her iki grup da muhalif ideolojiyi paylaştığından, her ne kadar Taliban, DEAŞ-Horasan’ın Afganistan'daki yayılmasına karşı uzun süre mücadele vermiş olsa da; Pentagon'un 2023 değerlendirmesi, DEAŞ-Horasan’ın dünya çapındaki saldırıları planlamak ve koordine etmek için Afganistan'ı üs olarak kullandığını ortaya koydu. BM, el-Kaide ve DEAŞ-Horasan'ın güçlendiğini iddia ediyor. Taliban yetkilileri, DEAŞ-Horasan’ı ortadan kaldırmak için çalıştıklarını söylüyorlar, nitekim Mayıs 2023'te Taliban, ortak sınırları boyunca güvenliği artırmak için Pakistan ile birlikte çalışmayı kabul etti.

Bununla birlikte Taliban'ın el-Kaide ile uzun süredir devam eden bağlarını sürdürdüğü ve hâlâ örgütün ülkede varlık göstermesine izin verdiği neredeyse kesin. Bu konuda görüşünü aldığım kişi, şu anda Taliban'ın tanınmasını savunanların şuna inandığını söylüyor: “Afganistan'da Batı eğilimli bir demokrasi oluşturmak hiçbir zaman gündemde olmadı. Geçtiğimiz 20 yılda bazı zor derslerle karşılaştık, gelin bunlardan ders alalım. ABD hükümetinin Taliban ile bizim ve ideallerimiz hakkında daha az, onlar hakkında daha fazla konuşmanın bir yolunu bulması gerekiyor. Tüm taraflara uygun bir çözüm bulmak mümkün ancak yaratıcılık, anlayış ve diyalog gerektiriyor.” Muhatabım ardından şunu ekliyor: "Kabil'de Batı eğilimli demokratik bir hükümet görmemiz pek mümkün olmasa da, belki de vatandaşlarına temel hakları sunan, bölgede Çin ve Rusya'nın yayılmasını engelleyen, teröristlerin ülkeye yerleşmesine izin vermeyen bir Afgan hükümeti -Taliban liderliğinde bile olsa- görmemiz yeterlidir. Yahut Taliban liderliğindeki hükümet için en azından uluslararası toplum tarafından tanınmak yeterli olabilir.”