Geçen hafta Beşinci Gazze Savaşı'nın üç önemli gizemini ele almıştık; birincisi İran'ın savaştaki rolüyle ilgiliydi. İkincisi, ittifak noktasına kadar yaklaşma ile savaşın yönetimi konusunda uzaklaşma ve ertesi gün ne olacağına dair anlaşmazlığa kadar uzanan ABD-İsrail ilişkilerinin karmaşıklığına ilişkin bir araştırmaydı. Üçüncüsü, İsrail'in hakkında emellerinin olduğu, Hamas'ın meşru hak gördüğü, dünyanın ise Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) geri dönmesini istediği Gazze'de ne olacağı sorusuna cevap verme girişimiydi.
Şimdi diğer gizemlere değineceğiz. İnsanlık tarihindeki çatışmalar böyledir; taraflar savaşmanın amacı olan savaşı kendi lehlerine bitirme yeteneğini kaybettiklerinde, o zaman şu mesele olur; ilk etapta neden bir savaş vardı? Bunlar, tarihi iki kez, bir kez hayal ettiğimiz gibi, bir kez de gerçeklere dönüştükten sonra gündeme getiremediğimiz için şaşkınlığımızı arttıran gizemlerdir.
Siyasetçilerin aklını kurcalayan, ordunun aklına hakim olan, izleyenleri hayrete düşüren üç gizemden sonra gelen dördüncü gizem şudur; savaş ne zaman bitecek? Bu içi şaşkınlık ve sabırsızlıkla dolu bir soru; ancak Beşinci Gazze Savaşı’nda, tüm savaşlar gibi, bir tarafın diğerini ezici bir zaferle mağlup edebileceği tasavvur edildi. İsrailli liderlerin aklında bu var ve belki de Netanyahu hâlâ Hamas'ı ezmenin, Gazze'nin kontrolünü ele geçirmenin ve ders kitaplarını yeniden hazırlamanın hayalini kuruyor. Bütün bunlar Filistin Ulusal Otoritesi’nin, Filistin meselesinin ve iki devletli çözümün konuşulduğu “Oslo Anlaşmalarının” çok uzağında gerçekleşiyor. Hamas ise savaşı Netanyahu hükümetinin ve ardından İsrail'in çökmesi ihtimali olarak görüyor. Diğer senaryo savaşın iki tarafının imkânlarını önemli ölçüde tükettikleri ve savaşın hedeflerine ulaşamadığı şeklindedir. Tam seferberlik İsrail için yorucu ve aynı şekilde Gazze'nin halihazırda olduğu gibi tüketilmesi de, Hamas'ın ateşkes talep etmesi için yeterli. Üçüncü senaryo savaşın bitmesidir. Çünkü dünya – ki bu durumda büyük güçler kastediliyor- bunu istiyor. Çatışmanın her iki tarafına da baskı uygulamak için uluslararası bir fikir birliği oluşuyor. ABD, İsrail liderliği arasına yeni bir mesafe koyuyor. Aynı zamanda Arapların İsrail ile normalleşmesi karşılığında bir Filistin devletinin kurulması için de baskı yapıyor. Dördüncü senaryo ise silahlanmayı - özellikle nükleer silahları – sınırlayacak, kalkınma ve refaha teşvik edecek bölgesel bir güvenlik sistemi kurulmasına karşılık İran'ı "direniş" ve "normalleşme karşıtı" hareketleri desteklemeyi bırakmaya ikna edecek bölgesel bir çözümün bulunmasıdır.
Beşinci gizem büyük patlamanın kaçınılmaz olup olmadığı ve savaşın Filistin-İsrail kordonunun dışında “bölgesel” hale gelip gelmeyeceği etrafında dönüyor. Bu durumda şu ana kadarki savaş ayları, İran ile İsrail ve İran ile ABD arasındaki bölgesel bir savaşın yalnızca bir “provasına” dönüşebilir. Şu anda Lübnan Hizbullahı ile İsrail arasındaki sürekli çatışmada, Suriye'de İsrail ile İran arasındaki karanlık savaşta, Kızıldeniz'de uluslararası denizcilik ve ticareti tehdit eden Husi savaşında, savaşın habercileri mevcut. Bunlara bir de İran’ın İHA’ları ve füzeleri ile Negev çölüne, İsrail’in ise İsfahan'daki İran nükleer tesisinin yakınına ulaştığı doğrudan çatışma ekleniyor. Provalar gerçeğe dönüşür ve hikaye, bir sonraki günü gizli bir şekilde beklemek yerine çelişkilerin hayal gücünden yüzeye çıkar mı?
Altıncı gizem komplo çemberine giriyor ve 7 Ekim 2023'te Hamas’ın Gazze sınırındaki duvarları aştığı "sıfır" dakikasından itibaren dile getiriliyor. O dönemde komplo teorisi şu şekilde gelişti; Hamas İsrail ile kendisine saldırmak, ardından İsrail’in yaşanan ölümler, yaralanmalar, kapsamlı, ezici yıkım gibi Gazze halkına karşı taş üstünde taş bırakmayan bir misilleme operasyonu başlatması konusunda gizlice anlaştı. Buna göre bu yıkım ve ölüm karşısında kitlelerin bu kez boş ve yeni bir iskan için uygun görünen Sina yönüne doğru birbirini iteceği başka bir Nekbe yaşanacak. Komplo, savaşın gerçekliğinden tüm savaşlarda yaşananları alıyor ve ardından gerçekler, İsrail'in yerleşimci-sömürgeci bir devlet olduğu için Gazze'yi istikrarsızlaştırıp elde etmek istediği, yerleşim yerlerini tekrar buraya dönmeye teşvik ettiği ve aynı zamanda Mısır'ı aşırı unsurlarla dolu bir nüfus istilasıyla tehdit ettiği gerçeğiyle başlayan mantıksal bir yön oluşturacak şekilde çarpıtılıyor.
Komplo düşüncesi her zaman birçok alt komployla doludur; İsrail'de artık Yahudilerin trajik geçmişine dair anıların peşlerini bırakmadığını düşünen dindar ve dindar olmayan aşırı sağ tugaylar var. Filistinlilere gelince, Gazze'de Filistin'i kurtarmak için değil, ABD ve İsrail ile erimek için Arapların da katıldığı bir komplo var. Filistin Ulusal Otoritesi'nin de kendine has yaklaşımları bulunuyor. Bu konudaki gizemler bitmiyor.