Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan: Neden ordu hedef alınıyor?

Geçtiğimiz iki gün boyunca Sudan’da sosyal medya platformları, çiftçiler temsilcisinin Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddum)  konferansındaki konuşmasında Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından Cezire Eyaletinde işlenen yaygın ihlalleri kınadığı zaman sözünün kesilmesi, bunu yapanların konuşmasına devam edebilmesi için kendisinden ordunun ihlallerini ve hava saldırılarını da kınamasını talep etmesi hadisesi ile meşgul oldu.

Buradaki sorun, Tekaddum içinde ordu da kınanmadan HDK’nin kınanamayacağına inananların bulunmasıdır. Bu, Tekaddum adına konuşanların birçok vesile ve platformda yaptıkları açıklamalarda daha açık bir şekilde görülüyor. Söz konusu açıklamalar birçok kişinin Tekaddum’un söyleminin siyasi sebepler ve hesaplar nedeniyle orduya karşı önyargılı olduğu ve öyle olmaya devam ettiği yönündeki inancını güçlendirdi. Ümmet Partisi'nin geçen Mart ayında Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonunda reform yapılması için sunduğu muhtıra da bu konuyu parmak basmış ve "tarafsızlığın yokluğundan" ve “savaşan taraflardan birine karşı medyatik bir taraf tutmanın” varlığından açık bir şekilde bahseden bir paragraf ile bu konuya değinmişti. Ümmet Partisi gidişatın düzletilmesine yönelik görüşleri için belirlediği ilk noktalarda şunu önermişti: "Savaşı durdurmaya uygun arabulucular olmamız için Tekaddum’un savaşın iki tarafı arasında tam tarafsızlık uygulaması gerektiğini vurgulamalıyız. Bununla çelişen davranışları düzeltmeye çalışmalıyız.”

HDK’nin Cezire Eyaletini işgal etmesi ve buna eşlik eden, Sudanlılar tarafından geniş ölçekte bir memnuniyetsizlik ve kınama ile karşılanan yaygın ihlallerin ardından ve onu takip eden Ümmet Partisi'nin muhtırasının akabinde, Tekaddum liderlerinin söyleminde bazı değişiklikler görüldü. Ancak bu, orduyu hedef almayı sürdüren, imajını çarpıtmaya ve savaşçılarının cesaretini kırmaya çalışan birçok destekçisinin söyleminde mutlaka bir değişiklik yaşandığı anlamına gelmiyor.

Tekaddum sözcüleri söylemlerini kısmen değiştirdiklerinde bile, aralarında büyük bir uçurum olduğunu bildikleri halde artık HDK’nin ihlallerini kınadıklarında, hemen ardından mutlaka ordunun ihlallerini kınar oldular. Yaşanan her tür ihlalin kınanması gerektiği tartışılmaz ancak bunlar hiçbir durumda eşitlenemez. Ordunun ihlalleri bireysel iken HDK’nin ihlalleri sistematiktir ve dünya ile uluslararası kurumları buna şahittir. Bu nedenle HDK bir kasaba veya köye girer girmez insanların oradan kaçtığını, ordu bir yere girdiğinde ise insanların onun gelişini kutladığını ve sevindiğini görüyoruz.

Ordu karşıtı kampanyaların ordunun hava gücünü kullanmasına odaklanması yeni değildi ve kendileri için büyük bir tehlike oluşturan hava kuvvetlerinin operasyonlarını karalamak için medyada kampanyalar düzenlemeye devam eden HDK tarafından başlatılmıştı. HDK bu kampanyaların hava kuvvetlerine uçuş yasağı getirilmesi ile sonuçlanacak uluslararası kınamalara yol açmasını umuyordu. Yavaş yavaş Tekaddum Koordinasyonuna ve ondan önce Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçlerine bağlı olanlar da bu kampanyaya katıldılar. Hava kuvvetlerinin operasyonlarını hedef alma, açıklamalarında tekrar eden bir özellik haline geldi. Ordunun bazı bölgeleri uçaklarla bombaladığını, bazen de sivil kayıplara yol açtığını söylüyorlar ki bu kesinlikle talihsiz bir durum. Ancak HDK’nin birçok kişinin hayatına mal olan güvenli sivil mahalleleri kasıtlı olarak bombalamasını görmezden geliyorlar.

Orduya hedef alanlar kampanyalarında o kadar ileri gittiler ki, orduyu “DEAŞ ordusu” olarak damgalamaya bile çalıştılar. Bu, ülkenin ordusuna yönelik utanç verici bir iftiradır ve bu çarpıtmayı siyasi amaçlara ulaşmak için kullananlar için korkunç bir düşüştür. Ordu, bireysel eylemlere ve herhangi bir çekinceye bakılmaksızın ülkenin ordusu olmaya devam etmektedir. Reforma ihtiyacı var ve ordu da bundan bahsediyor ama ihtiyaç duyulan reformdur, yıkım değil.

Ordudaki askerlere atfedilen ve kimin işlediğine bakılmaksızın eleştirilen ve kınanan üç suçtan bahsediyorlar. Kaldı ki ordunun kendisi de bu suçları kınadı ve araştıracağına, faillerinin ordu mensubu oldukları kanıtlanırsa kendilerinden hesap soracağına söz verdi. Güvenilirliğini ve bu uygulamaları reddettiğini teyit etmek için yaptığı araştırmaların sonuçlarını kamuoyuna duyurması da onun çıkarına olacaktır. Orduyu hedef alanlar bu belirli hadiseleri kullanmaya ve bunları HDK’nin işlediği yaygın ve sistematik ihlallerle eşitlemeye çalışıyorlar.

Aynı şekilde ordunun halka yaptığı seferberlik ve direniş çağrısını hedef aldıklarında da, orduyu, savaşı bir iç ve kabile savaşına dönüştürmek istemekle suçladılar. HDK’nin yayınlanan birçok videonun belgelediği gibi kabileler arasında yürüttüğü aleni ve devam eden seferberlik kampanyalarına ve yurt dışından sürekli olarak paralı asker getirtmesine ise tamamen sessiz kaldılar.

Sudan'da savaş er ya da geç sona erecek ancak yaşanan aşırı kutuplaşma ve siyasi çatışmanın yönetilme şekli, insanlar anavatanın yüksek çıkarlarını dar siyasi hesapların ve çıkarların üstünde tutmayı öğrenmedikçe, ülkeye çok pahalıya mal olacak ve karşı karşıya olduğu riskleri artıracak.