Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Birinci düşman

Felsefenin babası Platon şairleri ve sanatçıları hor görürdü. Sanatın büyük bir bölümünün kötü bir iş olduğunu ve gençleri gerçeklerden uzaklaştıran anlamsız bir zaman kaybı olduğunu söylerdi. Bazı müzik tarzlarının dürtüler yarattığı gerekçesiyle kaldırılmasını talep edecek kadar ileri gitmişti.

Edebiyata gelince, Platon’a göre düşünceleri dağıtıyor ve zihinleri oyalıyordu. Onun zamanında edebiyat epik şiirden oluşuyordu çünkü bu şiir türü edebiyatın standardıydı. Platon da bu şiirin zihinleri yozlaştırdığını, ruhları inşa etmek yerine yıktığını söylüyordu. İlim adamlarının hiçbiri edebiyat ve şiire yönelik bu öfkesinde büyük filozof ile aynı görüşte olmasalar da, sanatın gerçekliği aktardığı ve onu kopyaladığı konusunda onunla hemfikirdiler. Ancak sanatı küçümseme çağrısı muhafazakar Yunanlılar için bile tuhaftı. MÖ 5. yüzyılda Atina'nın festivaller, tablolar, duvar resimleri, heykeller, mimari ve tiyatroyla dolu bir kültürü vardı.

Bu oyunların o dönemde en ünlüsü Sokrates ile alay eden ve Atina'yı ona güldüren bir oyundu. Platon’un sanata karşı bu kadar kin beslemesinin temel nedeni de belki buydu. Bütün sanatın bir çeşit arı olduğunu, taklidin gerçek olamayacağını, bir kez doğduğunu söylerdi.

Edebiyatın pek çok büyük ismi sanatın taklit olduğu konusunda onunla aynı fikirdeydi ve Tolstoy da bunların arasındaydı. Büyük romancı için kahramanları ve romanlarının kişileri başka biyografilerden kopyalanmıştı. Yunanlı filozofa gelince, örneğin Homeros’un şiir kitabını okumak boş bir fikri öğünden başka bir şey değildi. Yani var olmayan bir yanılsamayı çiğnemekten ibaretti.

Elbette MÖ 5. yüzyıldan günümüze kadar sanat dalları gelişti, şiir türleri çoğaldı, artık sadece epik şiir yok, dahası epik şiir artık hiçbir kültürde ve dilde mevcut değil. Platon özellikle bu konuda rahat olabilir. Ancak sorun şu ki, felsefe de artık o kadar gelişmiyor. Yakın zamanda felsefeciler, büyüklerinden ve modernitenin öncülerinden Immanuel Kant'ın doğumunun 300. yıl dönümünü kutladılar. Filozoflar zaten edebi türlerde azınlıktır ve diğer tüm edebiyat türleri ve beşeri bilimler ile karşılaştırıldıklarında hep böyle oldular.

Platon sanatın "çiğnemek" olduğunu söylemişti ve daha sonra insanlar felsefeyi "felsefe yapmak" olarak tanımlamaya başladılar. Büyük isimlerin çoğu zaman kişisel nedenlerden dolayı kin beslemek de dahil olmak üzere küçük hataları vardır. Bunun Arap dünyamızdaki en meşhur örneği, Arap Edebiyatının Dekanı Taha Hüseyin ile neslin üstadı Abbas Mahmud el-Akkad arasındaki tartışmalardır. Dekan Akkad'ın düz yazılarını eleştirmiş, şiirlerini ise övmüştü. Ama burada hangisi daha kötü bilmiyorum. Zira mürekkepçi de, Mısır'daki düzyazı dehasının şiirlerini kınıyor ve “ne yazık üstat ne yazık” diye bağıranlar ile birlikte bağırıyordu.