Memun Fendi
TT

Zihinleri ve kalpleri yeniden inşa etmek

Gazze'deki savaş hâlâ sürüyor, evler yıkılıyor ve bedenler parçalara ayrılıyor. Buna rağmen bugün aramızda siyasi literatürde “savaştan sonraki gün” olarak bilinen meseleyle, Gazze'de yıkılan sokakların ve evlerin nasıl yeniden inşa edileceğiyle meşgul olanlar var. Bunun hiçbir sakıncası yok, çünkü bu üzerinde düşünmeye değer bir görüş ve Gazze'de bu deneyim defalarca yaşandığı için acilen ve hemen ele almamız gereken bir gerçek. Nitekim 10 yıl önce Filistin Kalkınma Konseyi, iki aylık bir savaşın sonunda Gazze'yi yeniden inşa etmenin maliyetinin 8,4 milyar dolar olduğunu tahmin etmişti. Şimdi ise dokuz aydır devam eden ve daha da fazla sürebilecek bir savaşla karşı karşıyayız, dolayısıyla yeniden inşa projesi, okulların, hastanelerin, evlerin, sokakların yeniden inşası bu sefer bunun kat kat fazlasını gerektiriyor. Bu savaştan sonra Gazze'nin yeniden inşasının maliyetine ilişkin tahminler 40 milyar doları aşıyor.

Bu savaş son olmayacağına ve ardından yeniden inşayı gerektirecek başka savaşlar ve yıkımlar geleceğine göre, artık farklı düşünmek gerekiyor. Zira Gazze'nin yıkımı, yaklaşık her on yılda bir veya daha az bir zamanda gerçekleşiyor ve biz başka bir yeniden inşa projesine girişiyoruz.

Bu makalenin zihinleri ve kalpleri yeniden inşa etmenin önce gelmesi gerektiğini söyleyen tezi de buradan yola çıkıyor.

Ortadoğu'da zihinlerin ve kalplerin yeniden inşası, yani “barış yazılımı”, tüm Ortadoğu bölgesine hakim olan değer sisteminin yeniden yapılandırılmasını gerektiriyor. Daha ciddi anlamda; yeniden inşa edilmesi gereken zihinler ve kalpler, öncelikle İsraillilerin kalpleri ve zihinleridir. Araplar, İsrail'in Arap topraklarını işgalinin başlangıcından bu yana en sonuncusu Arap Barış Girişimi olan birden fazla barış girişimi sunarken, İsrail tek bir barış girişimi sunmadı. İsrail toplumunu, ister merhum cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın, isterse Kral Hüseyin bin Talal'ın girişimi olsun, İsrail ile Mısır ve Ürdün arasında iki barış anlaşması ile sonuçlanan barış girişimlerinin yanı sıra, ateşkesi sağlayıp savaşı bitirmeye çalışan son girişimlerin sadece alıcısı bir toplum olmaktan nasıl uzaklaştırırız? Bu toplumu Arap girişimlerinin alıcısı olmaktan barış için girişimde bulunan bir topluma nasıl dönüştürebiliriz?

Bu, İsrail zihninin ve onunla birlikte sorunun mahiyeti ve İsrail tarafından işlenen suçların mahiyetine ilişkin bakışı açısından Batı zihninin de yeniden inşasını gerektiriyor.

Uluslararası Adalet Divanı'nın Güney Afrika Cumhuriyeti'nin İsrail'i soykırım ve etnik temizlik yapmak ile suçlayan başvurusunu kabul etmesiyle uluslararası toplum tarafından da kabul edilen soykırım niteliğindeki bir savaş karşısında, İsrailliler ile onların Batı'daki destekçileri arasındaki diyalogların çoğunun Siyonizm ve antisemitizm üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz! Siyonizm karşıtlığı antisemitizm midir? Bu, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığından bahsetmek için kötü bir başlangıç.

Başkalarına karşı suç işlediler ama ne İsrail ne de Kongre'deki dostları herhangi bir sorumluluk üstlenmek istemiyorlar. Sadece kendi mağduriyetlerine ve tarihsel olarak yaşadıkları kıyıma dair anlatılarına aşıklar. Onlara göre dünyanın herhangi bir köşesinde onlara yönelik her türlü eleştiri antisemitizmdir. Böylece İsrail'in işgalden apartheid, soykırım ve etnik temizliğe kadar tüm politikaları, uluslararası hukuka aykırı değil, aksine dünyanın bu suçlara tepkisi antisemitizmden başka bir şey değil. Özetle tüm dünya hatalı, yalnızca İsrail haklı. İsrail ve politikaları kutsaldır ve eleştiriye tabi değildir. Yeniden inşa edilmeye, yeniden yapılanmaya, yeniden bir araya getirilmeye ihtiyaç duyan şey bu hastalıklı zihniyettir.

Bu zihniyete şu meşhur atasözü dışında bir açıklamam yok; sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Yahudilerin gerçekten de Avrupa ve Hitler sebebiyle ağızları yandı ama Doğu'da biz ne Avrupa ne de Hitler değiliz. Holokost'un tekrarlanmasından duydukları korkuyu ve ürpertiyi takdir ediyoruz, ancak Gazze'de soykırım politikaları uygulayan İsrail'i de eleştirmeliyiz. Onlara ahlaki körlük içinde olduklarını, işledikleri suçları göremediklerini, başkalarına yaptıklarının sorumluluğunu üstlenemediklerini, dolayısıyla toplum olarak rehabilitasyona ihtiyaç duyan hasta insanlar olduklarını hatırlatmalıyız. Zihinlerini ve kalplerini yeniden inşa etmeye, aynada kendilerine bakmaya, Gazze halkına yaptıklarının çirkinliğini görmeye ihtiyaçları var.

Yeniden inşa ile ilgili her ciddi konuşma, Nekbe'den bugüne kadar Filistin halkının başına gelen katliamlarda İsrail'in sorumluluğunun kabul edilmesiyle başlamalıdır. Karşınızdaki İsraillinin 5 Ekim ve 6 Ekim'de yapılanlardan, geriye doğru gidip Deyr Yasin’e kadar yapılanlardan bahsetmeden, 7 Ekim 2023'ten, o günde yaşananlardan ve Yahya Sinvar’dan bahsetmeye başlaması halinde ciddi olmadığını bilir ve anlarsınız. 11 Ekim 2023'ten ve sonrasında yaşanan soykırımdan bugüne kadar bahsetmiyorsa, bilirsiniz ki o ciddi değildir. Eğer muhatabınız tüm bunları görmezden geliyorsa bilin ki bu, kendisiyle barışa varamayacağınız hasta, narsist bir zihin, anormal bir zihindir ve anormal bir zihinle normalleşmek mümkün değildir.

Bölgemizin ve toplumlarımızın zihinlerini ve kalplerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor. Toplumlarımızın Arap ruhu, değeri, onda yaşamanın değeri ile gurur duymaya ihtiyaçları var. Yaşamımızın daha az değerli olduğunu kabul etmek okul müfredatımız ve medyamız sayesinde içselleştirdiğimiz bir şey. Ruhumuzu ve hayatımızı daha az değerli gören Batı zihniyetine denk olabilecek eleştirel bir zihin inşa edemememizin bir sonucu. Bugün İsrail ve müttefikleriyle herhangi bir diplomatik görüşme, celladın hasta olduğu, kendisinden asıl özür dilenmesi ve tazminat ödenmesi gerekenin mağdur olduğu noktasından başlamalıdır.

Çözümün başı, çatışmanın her iki tarafındaki zihinleri ve kalpleri yeniden inşa etmektir.