Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Ya olursa!

ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlarına ilişkin tahminlerin uzun geçmişi göz önüne alındığında, Beyaz Saray'da bir sonraki başkanın kim olacağını kesin olarak söylemek, sonuçları garanti edilemez bir maceradır. Seçimlere yaklaşık beş ay yani bugün ile önümüzdeki Kasım arasındaki aylar kaldı ve ben bunlara Ortadoğu'nun sıcak beşlisi diyorum.

Art arda yapılan kamuoyu yoklamaları iki aday, mevcut Başkan Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump arasındaki farkın yakın olduğuna işaret ediyor. Dünya, iki parti arasında bir yandan siyasi imalarda, diğer yandan vaatlerde belki de eşi benzeri görülmemiş boyutlara ulaşmış durumdaki çatışmayı her gün izliyor.

Gördüklerimizin iki şıkkı var; birincisi, Amerikalı seçmenin önemsediği, çeşitli ve iç içe geçmiş iç meseleler ve bunların en önemlisi ekonomi. İkinci şık ise dış politika ve bu konuda adaylar arasında belirgin bir fark var.

Dış politika Amerikalı seçmen için ikincil önemde olabilir ama dış dünya için özellikle de Ortadoğu'daki bizler için çok önemli.

Diyelim ki Donald Trump başkanlığı kazandı, büyük olasılıkla son dört yıldaki Amerikan dış politikasını kökünden değiştirecek.

Ukrayna konusunda Trump seçim kampanyasında daha açık sözlü, konuyu doğrudan (dostu) Vladimir Putin ile çözeceğini söylüyor. Putin de eski dostuna savaşı durdurmak ve Ukrayna'nın bazı bölgeleri ile yetinmek şeklinde bazı tavizler verebilir ve bu Amerikan ekonomi dünyası için iyi bir haber olacaktır. Bazı Avrupalıları kızdırabilir ama Trump başkanlığa geldiğinde, savaş nedeniyle ekonomisi tükenen birçok Avrupa ülkesinde ​​sağ iktidara gelmiş olabilir, dolayısıyla bu adım memnuniyetle karşılanacaktır. Reform UK Partisi'nin lideri Nigel Farage'ın Ukrayna savaşının NATO'nun Rusya'ya şantaj yapmasından kaynaklandığı sözleri, Avrupa’nın bu gidişatta olduğunun kanıtı. Bu düşünce tarzı yükselen Avrupa sağına yakın.

Ortadoğu açısında önemli olan Trump'ın, Kudüs'ü başkenti ve Golan'ı da bir parçası olarak tanıdığı İsrail'in destekçisi olduğunu unutmamamız. Bu kapsamdaki bir dizi eylem arasında ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs'e taşınması da yer alıyordu.

Öte yandan Kasım Süleymani'nin Bağdat'ta öldürülmesi emrini veren de oydu. İran propagandası, 7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonunun Süleymani'nin öldürülmesine ya da Trump'ın politikasına bir karşılık olduğunu söylüyor. Aynı zamanda, Temmuz 2015'te Barack Obama liderliğindeki Demokrat yönetim tarafından imzalanan nükleer anlaşmadan (beş artı bir) ABD'yi 2018'de çıkaran da oydu.

Trump'ın birkaç ay içinde seçilmesi eğer gerçekleşirse, askeri, mali yardım ve siyasi desteğin akacağı sağcı İsrail hükümeti için çok iyi bir haber.

Kasım 2024'ten sonra Trump, Ortadoğu'da geride bıraktığı manzaranın değiştiğini görecek; İran'da uranyum zenginleştirme oranında artış, Kızıldeniz'in güneyinde seyrüseferde aksama, Gazze'de ve belki de Güney Lübnan'da yaşanan şiddetli çatışmalar, bunların tümü İran yayılmasına işaret ediyor.

Ukrayna'daki cephenin soğuması ve Avrupa ekonomisinin ana damarlarına başta Rus petrolü ve gazı olmak üzere hammadde akışının dönmesiyle birlikte, Rusya Federasyonu'nun artık Trump Amerikası’nı rahatsız etmekte bir çıkarı olmayacak. Dolayısıyla ne İran'a, ne Ortadoğu'daki, hatta Afrika'daki muhalif güçlere yakın olmayacak. Trump'ın hem Ortadoğu'da hem de Afrika'daki politikalarının işini kolaylaştıracak.

Bu politikalar, tarihsel olarak İsrail'i destekleyen ve aynı zamanda ülkelerinin savaşlara girişmesini reddeden Amerikan kamuoyu tarafından da destekleniyor. ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin de bir Trump politikası olduğunu ve amacının savaşın devamını reddeden iç grupları memnun etmek olduğunu unutmamalıyız.

Yine küresel düzeyde birçok çevre koruma politikasının temeline dinamit konulacak, denizlerde petrol aramaları tavan yapacak, bu ise bolluk nedeniyle enerji fiyatlarının düşmesine neden olacak ve Rus enerjisi, piyasalara geri dönecek.

Dolayısıyla önümüzdeki beş ay Ortadoğu'da belirleyici olacak, bu da bölgesel güçlerin değişime karşı korunmak amacıyla nüfuzlarını genişletmeye çalışacakları anlamına geliyor. Husiler ile Irak direnişi arasında Kızıldeniz'de ortak operasyon duyurusu, Güney Lübnan cephesinin ısınması ve İran'ın nükleer alanındaki gelişimi, önümüzdeki Kasım ayı öncesi proaktif mesajlardan başka bir şey değil.

Bunlar sıcak geçecek bir beş ay!

Son sözler; yarınını düşünmeyen bugününü kaybeder!