Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

İsviçre’de Sudan müzakereleri… Hiç umut var mı?

Washington'un İsviçre'de Sudan müzakereleri düzenlediğini duyurması, bazılarına sürpriz gibi görünse de öyle değildi. Son zamanlardaki hareketlerin, Port Sudan'daki görüşmelerin ve telefon görüşmelerinin çoğu bu yöndeydi. Benzer şekilde, ABD Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello'nun defalarca yaptığı açıklamalar, Washington'un Cidde Platformu müzakerelerinin formatında bazı değişiklikler yapılarak yeniden başlatılması için bastırdığını gösterdi.

Birleşmiş Milletler (BM) Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra tarafından düzenlenen yardım ve insani yardım görüşmeleri bile, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri'ni (HDK) savaşı durdurmayı tartışmak üzere görüşmelere davet etmesi şeklinde Washington'dan gelen bir sonraki adımın başlangıcı olarak okunabilir. Lamamra, Cenevre'de iki tarafın heyetleri arasında yapılan dolaylı görüşmelerin sonunda yaptığı açıklamada, bunu ‘uzun ve karmaşık bir süreçte cesaret verici bir ilk adım’ olarak nitelendirdi.

ABD'nin davetinde yeni olan ne?

İlk gözlem elbette Washington'un daha önce Cidde'de devam ettirmekten bahsettiği müzakerelerin Cenevre'ye taşınmasıdır. Perriello görüşmeler için mayıs ve ardından haziran aylarında iddialı bir tarih belirlemiş, ancak savaşın genişlemesinin ardından ortaya çıkan komplikasyonlar nedeniyle bu tarihte görüşmeler gerçekleşmemişti. Sudan hükümeti mayıs 2023'te Cidde Bildirgesi’nde üzerinde mutabık kalınan hususların, özellikle de HDK'nin vatandaşların evlerini ve işgal ettikleri sivil ve hizmet tesislerini tahliye etmesine ilişkin kısmın, bu güçlerin merkezlerinden çekilmesi ve belirli kamplarda toplanmasını takip edecek ilk adım olarak uygulanması gerektiğinde ısrar ediyor.

Washington'un Cenevre'deki müzakerelerin gelecek turunu yöneten taraf olmak istediği ve böylece önceki turlarda kendisine dayatılan diplomatik kısıtlamalar olmaksızın baskı uygulayabileceği açık. ABD kaynaklarına göre, Dışişleri Bakanı Blinken ve ABD'nin BM Daimî Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, ordu ve HDK'nin temsil düzeylerini yükseltmeleri halinde görüşmeleri başlatabilir ya da doğrudan katılabilirler. Bu da elbette her iki tarafı da müzakerelere önde gelen isimleri göndermeye ikna etme çabasıdır. Daveti kabul etmekte gecikmeyen HDK, temsil düzeyini yükseltmekte bir sakınca görmezken, Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın daha önce üzerinde mutabık kalınan hususlar uygulanmadıkça herhangi bir müzakereye gitmeyi reddetmesinin ardından iş Sudan hükümetine kaldı.

Bir diğer mesele de Washington'un Sudan hükümetinin daha önce itiraz ettiği BM, Afrika Birliği (AfB), Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD), Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi diğer tarafları da davet ederek görüşmeleri genişletme arayışında olmasıdır. Sudan hükümeti daha önce buna karşı çıktığından, çeşitli taraflar, çatışmada rolü olan bölgesel tarafları da dahil etmenin savaşı durdurmaya yardımcı olacağı gerekçesiyle Sudan hükümetini bu genişlemeyi kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Port Sudan'a yaptığı son ziyaret ve Burhan ile görüşmesi bu yöndeydi, ardından Burhan ile BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Önümüzdeki birkaç günün Sudan'ın müzakereleri genişletmeyi reddeden tutumunu değiştirmeye yönelik yoğun hareket ve temaslara sahne olacağı kesin. Kuşkusuz bu hareketlerin sonuçları, önerilen İsviçre müzakerelerinin yapılıp yapılmayacağını, hangi formatta yapılacağını ve yapılması halinde gerçek bir ilerleme sağlanıp sağlanamayacağını belirleyecek.

Washington tarafından yapılan davetin üslubu, Cenevre müzakerelerinin tüm taraflarca kabul edilen Cidde Platformu’nun bir uzantısı olması temelinde Suudi Arabistan tarafından da destekleneceğini, İsviçre'nin ev sahibi ülke olarak eklenebileceğini ve Sudan güçlerinin Mısır'da yaptığı müzakerelerde olduğu gibi diğer tarafların gözlemci olarak katılabileceğini vurgulayarak Sudan'ın çekincesini aşmaya çalıştı. Ne yazık ki bu çabalarda Arap Birliği'nden hiç bahsedilmemektedir ki bu da Arapların durumunun kötüye gittiğini yansıtmaktadır.

Washington'un İsviçre müzakerelerini düzenlemede başarılı olması halen mümkün ve hatta muhtemel görünüyor. Ancak bu, Amerikan ilgisinin geç ve ABD'nin Gazze ve Ukrayna'daki savaşlarla meşgul olmasının yanı sıra başkanlık seçimleriyle de meşgul olacağı bir zamanda geldiği göz önüne alındığında, savaşın karmaşıklığı ışığında başarılarını garanti etmek anlamına gelmez.

Fırsat penceresi çok dar ve siyasi ve sivil güçlerin bugüne kadar bu savaştaki büyük ve temel düğümlerden birini çözecek geniş bir uzlaşmaya varamaması da dahil olmak üzere pek çok komplikasyon var. En büyük engel ise ordu ile arasındaki ve daha da önemlisi, uygulamaları ve ihlallerinden büyük zarar gören Sudan vatandaşları ile arasındaki uçurumu genişleten HDK'nin geleceği olmaya devam ediyor.