Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Ne Allah için... Ne Sudan için

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçen yıl Şubat ayında Hartum'u ziyareti sırasında Batı'nın ülkesini gittiği her yerde takip ettiğini ve bunun kanıtının da ziyaretiyle eş zamanlı olarak altı Batılı elçinin Sudan başkentini ziyaret etmesi olduğunu söylerken abartmıyordu.

Ne zaman ABD'nin Sudan'daki savaşı durdurma çabalarıyla ilgili yeni bir şey okusam, Lavrov'un ziyareti sırasında söylediklerini hatırlıyorum. Lavrov bunları söylerken Sudan için bölgesel ve uluslararası birçok tarafın rekabet halinde olduğunu özetliyor ve her bir tarafın Sudan arenasında yer edinmek için kendisini zorlayan şeylere sahip olduğu uyarısında bulunuyordu.

ABD'nin Sudan'daki savaşı durdurmaya yönelik bu ani ilgisi yalnızca Rus Dışişleri Bakanı’nın konuştuğu çerçevede anlaşılabilir. Bu yıl biraz daha geriye giderek sahneyi bazı ayrıntılarıyla bütünüyle görebiliriz.

Geçtiğimiz ay Sudan Maliye Bakanı Cibril İbrahim Rusya'nın başkenti Moskova'yı ziyaret etmiş ve burada ülkesinin Rusya'nın Sudan'ın Kızıldeniz kıyılarına erişimine itirazı olmadığını açıklamıştı. Elbette bunun Amerikalıları pek de memnun etmeyeceğini bildiğinden, hükümetinin, istedikleri takdirde Amerikalıların da benzer bir erişime sahip olmasında bir sakınca görmeyeceğini söyledi.

Anlaşılan Bakan Cibril söylediklerinin Amerikalıları rahatlatmak için yeterli olmadığını düşünmüş olacak ki, söz konusu Rus limanının bir seferde 300'den fazla kişiyi ya da dörtten fazla gemiyi barındıramayacağını sözlerine ekledi.

Bunun Sam Amca yönetimini yeterince rahatlatıp rahatlatmadığını kimse bilmiyor. Ama kesin olan bir şey varsa o da Sudan-Rusya iş birliğinin bu seviyeye ulaşmasının Başkan Joe Biden yönetimini alarma geçirdiği ve Sudan meselesine daha fazla müdahil olmaya ve o andan itibaren tüm enerjisiyle Rusları engellemek için çalışmaya karar verdiğidir.

Amerikalıların Sudan'a yönelik iştahını kabartan sadece Ruslar değildi, İranlılar da devreye girerek Amerikalıların hızlı hareket etme nedenlerini tamamladı.

Geçtiğimiz ay Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, İran'ın yeni Sudan Büyükelçisi Hasan Şah el-Hüseyni'yi kabul etti. Hüseyni'nin Sudan’a gelişi iki ülke arasında sekiz yıl aradan sonra yeniden başlayan diplomatik ilişkilerin başlangıcı oldu.

Bakan Cibril'in Moskova ziyareti ile Burhan'ın İran'ın yeni büyükelçisini kabulünden sonra konuşulanları yan yana koyduğumuzda, bu iki sahne ABD'li karar vericinin bakmakta rahat edemeyeceği bir siyasi tablo çiziyor. Bu nedenle ABD’nin Sudan dosyasındaki hareket hızı hızla arttırıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Sudan hükümetini bir buçuk yılı aşkın bir süredir orduyla savaşan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) temsilcileriyle Cenevre'de görüşmeye davet etti.

Bir tarafta Birleşmiş Milletler (BM) Sudan Özel Temsilcisi Cezayir eski Dışişleri Bakanı Ramtane Lamamra ve ABD'nin Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello var. Ancak bu ikisi başka bir şey, ABD Dışişleri Bakanlığı düzeyindeki hareket ise başka bir şey. Çünkü Bakan Blinken söz konusu süreci kendisi yönetiyor ve zaman zaman Burhan'ı arıyor.

ABD diplomasisinde Sudan'a yönelik bu ani hareketlilik, Bakan Cibril'in ziyareti ve ardından İran'ın yeni büyükelçisinin gelişi ile tek bir çerçeveye oturtulmadığı sürece, önümüzde ne olduğunu anlayamayız. Bu dosyadaki ani Amerikan dinamizminin ardındaki mantık, bunun anın bir ürünü olamayacağını ve yoktan var edilemeyeceğini söylüyor. Ancak bunun temeli, Washington'un Rusları ve İranlıları Sudan'dan çıkaramaması durumunda, onları Sudan arenasının dar bir köşesinde kuşatmaktan başka bir şey yapamayacağıdır.

Sudan meselesinde ABD diplomasisine musallat olan faaliyet, Allah için değil, hatta sadece Sudan için değil, ama Rus sızmasını tuzağa düşüren ve İran rejiminin ilerlemesinin yolunu kesen faaliyettir.