Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Ama'sız savaşa hayır

Savaşı durdurma çağrısı, çağrıyı ve yanında yer alan kişileri pek çok ve çeşitli nedenlerle reddeden bir karşı saldırı ile karşılanıyor. Siyasi, askeri ve ekonomik çıkarlar elde etmek için savaşı başlatanlar var ve henüz çıkarlarının tamamını gerçekleştirmediklerinden medyada savaş yanlısı kampanyayı sürdürüyorlar. Bir de Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) ihlallerinden özellikle zarar görenler var ve bunlar, bu milisler kendi gözleri önünde yenilip ezilmedikçe tatmin olmayacak bir psikolojik yapıya sahipler. Her ne kadar bu kişiler mazur görülecek olsa da siyasi bir duruşun böyle bir duyguya dayandırılması mümkün değildir.

Sivil bloğun parçası olduğu varsayılan bir yazı türü daha var ki, tüm çabasını Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddum) bloğuna karşı çıkmaya adamış. Yahut savaşı durdurma sloganını sanki Tekaddum Bloğunun özgür malıymış gibi ele alıyor, dolayısıyla karşı çıkıyor ve savaşın durdurulmasından yana olduğunu söylüyor, ne var ki “...ama” diye de ekliyor. Bu “ama”ya birçok gerekçe gösteriliyor. Bu koşullu tutum, savaş karşıtı bloğu doğrudan zayıflatıyor ve doğal olması gereken savaşa karşı çıkma ve savaşı hemen durdurma yanında saf tutma yönelimleri ile çelişiyor. Savaş bittikten sonra safların değişmesi, tarafların ortaya koyacağı pozisyon ve algılara göre ülkenin geleceğinin konuşulması mümkün ve doğal.

Bana göre bu saflaşmanın kaçınılmazlığı, savaşın başlamasından hemen önceki ve sonraki tutumlardan kaynaklanıyor. Bu savaş, bir kim daha fazla kaybeder savaşıdır. Son cümle Mayıs 2023'te bu gazetede yayınlanan makalemin başlığıdır. Hiçbir taraf savaşı kazanıp karşı tarafı ezemez. Ordunun HDK’yi ezip yok etmesi mümkün değil. HDK de orduyu tamamen mağlup edip tüm Sudan'ı kontrol edemez. Savaşın mevcut haliyle devam etmesi ise Sudan devleti, altyapısı, kaynakları, kapasitesi ve hatta halkı için sürekli bir yıkım anlamına geliyor. Bu ne bir kehanet ne de bireysel bir dahice okuma, birçok kişinin bu görüşü paylaştığını biliyorum çünkü göstergeleri açık.

Bu savaşın sonucu artık görmek isteyen herkes için aşikâr; milyonlarca mülteci ve yerinden edilmiş kişi, yüz binlerce aile kamplarda ve sığındıkları bölgelerde evsiz,    barksız kendilerini ve çocuklarını koruyamaz bir halde yaşıyorlar. Yerlerinde ve evlerinde kalanlar, yağma, soygun, öldürme, sebepsiz öldürme gibi yaygın ihlallerin yanı sıra hedef gözetmeyen hava saldırılarına, topçu atışlarına ve kontrol eden tarafın pozisyonları ile aynı fikirde olmadıkları takdirde güvenlik soruşturmalarına maruz kalıyorlar.

Savaşın durdurulmasına ilişkin tüm koşullar imkânsız koşullar ve sonuç olarak, gerçeklikle desteklenmeyen bir arzuyu gerçekleştirmek veya gelecekteki pozisyonlarla ilgili kanıtlarla desteklenmeyen varsayımlar ya da savaşı olduğu gibi destekleyen ama şartların arkasına saklanan tutumlar için savaşın sürdürülmesine yol açıyor.

Örneğin, şartları belirleyenlerden bazıları, savaşı durdurmanın bedelinin HDK’nin ordunun ortağı olarak yönetime dönmesi olmasından yahut ülkenin bazı bölgelerinde ordunun yetki sahibi olması, bazı bölgelerinin ise HDK’nin kontrolünde olması şeklinde Sudan'ın bölünmesinden korktuklarını söylüyorlar. Bu kişilerin Sudan halkının çoğunluğuyla, Sudan sorununun herhangi bir çözümünün HDK ve tüm milis grupların dağıtılması ve birleşik bir ulusal ordunun inşası ile sona ermesi gerektiği düşüncesini paylaştığına inanıyorum.

Mantıksal soru şu: Bu korkuları gerçekleştirmeye en yakın durum nedir? Savaşın durması mı, yoksa devam etmesi mi? Elbette savaşın devam etmesinin bu korkuları gerçekleştirme potansiyeli, savaşın durdurulmasından daha fazladır. Savaşın devam etmesi, daha fazla bölünme veya tamamen çökme riskinin artması anlamına geliyor. Artık ülkenin birçok yerinde devletin olmadığı, var olduğu bölgelerde de zayıf ve aciz kaldığı bir durumu yaşıyoruz. Bu durum, Darfur eyaleti ve şehirleri bir yana, Kuzey'de, Nil Nehri ve Kızıldeniz nedeniyle yaşanan sel felaketinin kurbanlarına yardım etme konusunda devletin yetersizliği ile de açıkça ortaya çıktı.

Burada da önemli olan soru şu; Bu insanlar, neden savaşın derhal durdurulmasını isteyenlerin orduya paralel bir güç olarak HDK’nin varlığının devam etmesini desteklediklerini varsayıyorlar? Kanıt olmadan bu inancı içselleştirmek, savaşı sürdürme arzusunu kelime oyunlarıyla örtbas etmek için bir bahane haline getiriyor.

Şu ana kadar sabit olan, bu sloganı benimseyen Tekaddum Bloğunun içinde veya dışında bulunan sivil güçlerin, birleşik bir ulusal ordu ve HDK de dahil olmak üzere, tüm güçlerin ve milis grupların feshedilmesi yönünde ortak bir görüş ifade ettikleridir. Buna ordu dahil tüm askerlerin siyasi faaliyetten uzaklaştırılması talebini de ekliyoruz. Koşulsuz savaşa hayır tutumu, ister şu ister başka koşullar olsun, yukarıda bahsedilen sloganlarla tutarlı bir duruştan başka bir şey değildir