Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Bir sonraki savaş: İsrail ve İran

Gazze savaşı, büyük ihtimalle uzlaşılar ve Hamas ile İsrail arasında mesafelerin azaldığına dair müjdeler, Hasan Nasrallah'ın, yaklaşık 500 Hizbullah liderinin öldürülmesinin intikamını almak için bir savaşa girmeyeceğini açıklayan konuşması ve ölen İsrailli rehinelerin cesetlerinin teslim edilmeye başlanması ile birlikte son günlerini yaşıyor.

Kanımca, yakında gerçekleşecek olan anlaşma, İran ile İsrail arasında gelecekte yaşanacak bir çatışmayı engellemeyecek. Bu sefer savaş kapıdaydı ve eğer iki ülke gelecekteki bir çatışmayı önlemek için (ki bu büyük tavizler gerektirecek bir şey) çalışmazlarsa, İran'ın kuşatma politikası iki bölgesel güç arasında savaşa yol açacak. Vekil güçler aracılığıyla çatışma durumu, aralarına uzun süreli ateşkeslerin serpiştirildiği ve sınırlı zararların verildiği 40 yıldır devam ediyor.

Tahran ile Tel Aviv arasındaki savaşın artık önceden düşündüğümüz kadar uzak ihtimal olduğunu nereden biliyoruz?

Hamas'ın 7 Ekim'deki baskını farklıydı. Bu, iki kamp arasındaki çatışmalarda niteliksel bir gelişmeydi ve bunu kendi varlığına tehdit olarak gören İsrail'in derin korkularını uyandırdı. İsrail'in karşı saldırısı da farklıydı; Gazze'deki Hamas rejimini ortadan kaldırma kararı aldı. İsrail, kendisine yapılacak herhangi bir saldırının pahalıya mal olacağı anlamına gelen caydırıcılık politikasını yeniden tesis etmek ve bölgenin süpermeni  olduğu imajını pekiştirmek istiyor. Bu savaşta, uzun süreli, yani 11 ay boyunca ve aynı anda Gazze, Batı Şeria, Lübnan, İran ve Yemen gibi birden fazla cephede savaşlar yürütebildiğini gösterdi. İstihbarat yeteneklerinin ve gelişmiş askeri teknolojisinin korkunç bir resmini sundu. Lübnan topraklarının bir karışını işgal etme riskine girmeden Hizbullah liderlerinin yarısını etkisiz hale getirdi. İran Devrim Muhafızları'nın bazı liderlerini hedef aldı ve Hamas liderini bizzat Tahran'da öldürmeye cesaret etti. İçeride İsraillilerin büyük bir kısmının, özellikle de elitlerin Netanyahu'ya ve onun dini müttefiklerine duyduğu nefret, onların onun arkasında saf tutmalarına engel olmadı. Kuvvetleri arasındaki ağır can kayıpları ya da İsrail ekonomisini etkileyen milyarlarca dolarlık kan kaybı onu engelleyemedi. Aynı şekilde Hamas liderini öldürmedeki başarısızlığı bile onu savaşı durdurmaya zorlamayı başaramadı.

Gazze savaşı İsrail'in savaşı, ancak İran ile yapılacak herhangi bir savaş hem İsrail hem de Batı’nın bir savaşı olacak. İsrail bu sefer büyük bir savaşa her zamankinden daha hazırlıklı. Halihazırda filolar hâlâ denizde konuşlanmış durumda ve bölgenin bugüne kadar tanık olduğu en büyük seferberlikle İran ile yapılacak büyük savaşa hazırlar. Bunun Tahran'a verdiği gözden kaçırılamayacak mesaj şu; İran ve rejimi bunun bedelini ödeyecek. Rusya'nın açıklamaları, yetkililerinin ziyaretleri ve İran'a yönelik herhangi bir hava saldırısına karşı hızla askeri malzeme göndermesi başarıya ulaşmadı. Bu yüksek tansiyon, 1973 savaşından bu yana bölge tarihinde yaşananlardan farklı. Peki bu, İran liderliğini İsrail ile savaşmanın anlamsız olduğunu görmeye mi yoksa daha büyük güç ve kapasite geliştirmeye mi itecek? Rusya ile büyük bir askeri iş birliği anlaşmasına ilişkin açıklamaları, bir sonraki savaş için kendisini takviye ettiğini gösteriyor, tam aksini değil.

Kahire Anlaşması Gazze'deki çatışmayı sona erdirmek üzere ama İran ve Hizbullah’a karşı savaş seferberliğini sona erdirmeyecek.

Geçen yıl savaşın başlangıcından bu yana İsrail, Gazze savaşının ötesine geçen bir olağanüstü hal yaşıyor. Ülke geneline yedek elektrik jeneratörleri konuşlandırdı, su depolarını doldurdu, siber savunmasını yoğunlaştırdı ve aylarca yetecek bir gıda tedariki hazırladı. İsrail, “yer üstü, yer altı ve deniz olmak üzere çok çeşitli kaynaklardan elektrik üretme kabiliyetine sahip olduğunu” söylüyor. “Elektrik şebekesi tahrip olursa, yedi dakika içinde jeneratör devreye girecek ve şebekeye yeniden elektrik verecek” diyor. Büyük savaş beklentisiyle yüz binlerce kişiye yetecek sığınaklar hazırladı ve bu sığınaklar, başarısız olması durumunda Demir Kubbe'den sonra ikinci savunma hattını oluşturuyor. Siperlenme ve savaşa hazırlık zihniyeti savaşa gitme kararının alınmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Onlarca yıldır İsrail'in ana stratejisi, bölgesel savaş potansiyeli üzerine inşa edildi. Geçmişte stratejisi Mısır, Ürdün ve Suriye’ye karşı iken, bugün, askeri nükleer güç tesis etme ve İsrail'in büyük şehirlerine ulaşacak füze kapasitesini geliştirme çabası nedeniyle varlığına birinci tehdit olarak gördüğü İran'a karşı. Bu da İsrail'in bir sonraki hedefinin vekilleri değil İran olduğunu gösteriyor.